Kırmızı çizgi mi dediniz?
Herkes hata yapar…
- GİRİŞ01.09.2014 09:50
- GÜNCELLEME01.09.2014 09:50
Genelkurmay Başkanı Necdet Özel de 30 Ağustos resepsiyonunda hata yaptı.
Çözüm sürecine ilişkin bir soru üzerine söyledikleri bir noktaya kadar makul karşılanabilir şeyler:
"Hükümetin bir politikası var, o politika yürüyor. Biz çözüm sürecine ilişkin yol haritasını bilmiyoruz, o çalışmanın içinde yokuz. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay çalışmanın kamu kuruluşlarına gönderileceğini söylemişti, henüz bir şey gönderilmedi. Görürsek biz de görüşlerimizi söyleriz. Yol haritasını basından okuyoruz, keşke görüşümüz sorulsaydı" diyor ki, eğer doğruysa bu kabul edilebilir bir sitem. Hükümet siyasi yol haritasını bütün ayrıntılarıyla paylaşmak gibi bir ihtiyacı duymamış olabilir ama mutlaka TSK’yla paylaşılmasında yarar olacak noktaları da vardır çözüm sürecinin...
Ama Özel burada durmuyor, devam ediyor.
“Kırmızı çizgileriniz sürüyor mu” sorusu üzerine şunları söylüyor: "Kırmızı çizgiler aşılırsa gereğini yapacağımızı söyledik, gereğini de söyleriz. 30 senedir bu mücadeleyi biz yürütüyoruz."
Konuşmasından anlıyoruz ki bu konuda kendilerini esnetmişler. Bugünkü kırmızı çizgileriyle on yıl önceki kırmızı çizgileri arasında nüanslar varmış. Ama özü değişmemiş: Ülke bütünlüğü!
Sanırım Özel’in kabul etmekte zorlandığı “Yeni Türkiye” gerçeği şu ki, konu TSK’nın kırmızı çizgilerini günün icaplarına göre esnetecek “politik olgunluğa” sahip olup olmaması değil, kırmızı çizgiler koymaya hakkı olup olmaması.
Biz bu meseleyi hallettiğimizi sanıyorduk ama anlaşılan henüz tam olarak halledememişiz. Nitekim bu anlaşmazlığı, bu “ince çatlağı” fark eden muhalif basın hemen harekete geçti ve Özel’in açıklamasını manşetten gördü. CHP’li Umut Oran da soru önergesini hemen yapıştırdı:“Genelkurmay Başkanı'nın sözünü ettiği 'kırmızı çizgiler' nedir, bu kırmızı çizgiler aşıldı mı? 'Kırmızı çizgiler' hakkında hangi plan ve uygulama kararları aldınız?"
Hükümetin payı
Devlette yeni bir kültürün oluşmasının ve bütün kurumlarca içselleştirilmesinin zaman alacağını; bu sürecin özellikle TSK için sancılı bir süreç olacağını baştan beri biliyoruz. O yüzden de bu tür hataları “dil sürçmesi” olarak kabul edip büyütmemeye hazırız...
Ama öte yandan, bu sürecin daha hızlı yaşanması ve bugün Sayın Özel’de ortaya çıkan kalıntılar benzeri kalıntıların daha çabuk temizlenmesi için yapılması gereken şeyleri de yapmamız lazım.
Örneğin, MGK’nın konumunu, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) denen şeyi yeniden, ciddi olarak tartışmak gibi...
Kırmızı Kitap adı üstünde vesayet rejiminin siyasete çizdiği kırmızı çizgilerin sistemleştirildiği belgenin adıdır. MGK da askeri bürokrasiyi siyasete dahil etmek üzere icat edilmiş bir kurum.
Hem MGSB denen belgenin hem de MGK’nın ortadan kalkması görüşü yıllardan beri dile getirilen güçlü bir görüştü. Hükümet politik şartları dikkate alarak MGK’yı lağvetmek gibi radikal bir adım atmak yerine, kurumun iç dengesini değiştirerek sivil ağırlığı artırmak, görev sınırlarını netleştirmek ve önemini azaltmak yolunu seçti. Ben kendi payıma bunu MGK’nın “yavaş yavaş sönerek yok olması” olarak değerlendirmiştim.
Ama son zamanlarda vesayetin temel taşlarından biri olan bu kurumdan yeniden diriliş işaretleri geliyor.
Bakıyorsunuz, hükümet “Paralel yapıyla mücadeleyi MGK’dan geçirip devlet politikası haline getirdik” ya da “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde iç tehdit değerlendirmesini şöyle şöyle değiştirdik” diye seviniyor.
Yorumlar1