PKK’nın ayakları yere basmadıkça…

  • GİRİŞ04.08.2015 09:56
  • GÜNCELLEME05.08.2015 14:25

Şu sıralar söylenebilecek en anlamsız sözün - niyet ne olursa olsun - silah kullanan tarafları eşitleyen; saldıranla saldırılanı, haklıyla haksızı, meşru olanla meşru olmayanı 
aynı kefeye koyan, dolayısıyla suçluyu 
gizleyen “silahlar sussun” cümlesi olduğunu bir an önce görsek iyi olacak. 
Silahlar tekrar susacak mutlaka… 
Ama ancak PKK’nın ayakları yere bastığı, olmadık hayallerden vazgeçtiği ve Öcalan’ın 2013’te yaptığı tespiti sözde değil özde kabul ettiği, yani silahların miadını doldurduğunu, siyasetten başka çözüm olmadığını bu defa gerçekten anladığı zaman susacak. Ve ne yazık ki, o vakte kadar yine masum gençlerimizi toprağa vermeye devam edeceğiz. 
Çünkü barış, savaşan taraflardan her ikisinin de barışı yürekten istemesi halinde mümkün olabilir ancak. 
2013 Nevruz’undan bu yana yaşadılarımız, PKK’nın henüz barışı istemediğini gösterdi. Bugünkü dünya ve Ortadoğu konjonktüründe, yerli bir çözüm süreciyle kazanabileceğinden çok daha fazlasını kazanma ihtimali olduğunu düşünmeye devam ettiği sürece de, barışı istemeyecek. 
Bugün, “Çözüm Süreci neden bitti?” sorusuna bu gerçeğin dışında verilen bütün cevaplar laf-ı güzaftır. İktidarın son dönemde söylemsel düzeyde yaptığı hatalar bugün vardığımız sonucu hiçbir şekilde etkilememiş, olsa olsa terör örgütünün suçu AK Parti’ye yıkmak için yürüttüğü algı operasyonunun bir ölçüde başarılı olmasına yol açmıştır. 
* * *
Peki başlaması hata mıydı Çözüm Süreci’nin? 
Hayır ve asla… 
Öcalan’ın “Ben bu işi çözmeye talibim, savaşı bitirebilirim” dediği noktada, bu ihtimali kale almayan, bu kişiye o şansı vermeyen, barışı denemeyen bir iktidar halkına ihanet etmiş olurdu. 
İktidar denedi; bütün iyi niyetiyle, bütün imkânlarıyla, büyük  riskler alarak, olağanüstü tolerans göstererek ve mucizevi adımlar atarak denedi. Toplumun çok büyük çoğunluğu da umutla, sabırla yıllarca bekledi barışı… 
Ama Öcalan PKK’ya sözünü geçirmeyi başaramadı. Belki de fikir değiştirdi ve başarmak istemedi.  PKK’nın yaptığı “konjonktür okuması”nın haklı olabileceğini düşündü; çıtayı düşük tuttuğu ve eğer PKK haklıysa bunun hesabını veremeyeceği korkusuna kapıldı. 
Sonuçta, örgütün silahlı kanadı kontrolü tamamen ele geçirdi ve hem içerideki liderini, hem de hareketin siyasi kanadını bir kalemde harcayarak kaldığı yerden  hunharca saldırılarına başladı. 
Gelinen bu noktada hükümetin, hükümet olmanın gereğini yapmaktan başka seçeneği kalmamıştı. Bir-iki haftada 15-20 asker ve polisini şehit eden, ülkenin Güneydoğu Bölgesi’ni haraca kesen, halka nefes aldırmayan, devlet içinde devlet kurmaya kalkan terör örgütüne karşı saldırıya geçti. 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat