Ensenin rengi

.

  • GİRİŞ12.07.2018 09:23
  • GÜNCELLEME12.07.2018 10:20

Başkanlık sistemine geçen Türkiye’nin önünde elbette “dikensiz gül bahçeleri” uzanmıyor.

Ama...

Yorumcuların, kanaat önderlerinin “Ayvazovski’nin kapkara bulutlar altında denizin yeşil siyah dalgalarla beyaz köpükleri uçurduğu fırtınalı deniz tablolarını” andıran tasvirlerini de “abartılı” buluyorum.

/* */

......................

40 yıl önceki 1970’li yılları, genç nesillere anlatmakta, o günleri yaşamış nesillere de hatırlatmakta fayda var.

......................

Sol ve sağ terör örgütleri her gün 40-45 insanımızın hayatını elinden alıyordu.

Terör cinayetleri artık -neredeyse- olağan hale gelmişti.

“İstatistik rakamlarla” ifade ediliyordu.

Gazetelerin birinci sayfalarında tek sütunluk habere dönüşmüştü.

“Günün terör bilançosu 42 ölü” gibi yer alıyordu o tek sütunluk haberlerde.

Sadece toplumda büyük yankılar yaratabilecek isimlere suikastlar manşete çıkıyordu.

2018 Türkiye’sinde -PKK hâlâ kanlı bir hayalet gibi varlığını sürdürmekteyse de- çok şükür ki melanetleri hayli azaldı.

Sadece sınırların içinde değil, sınırların ötesinde de darbe üstüne darbe almakta.

Dilerim böyle tükenişe doğru sürüklenir.

Ama...

Turizmin yeniden yükselişe geçmesinde, bunun da önemli katkısı olduğu yadsınamaz.

.......................

Ekonomi için de “enseyi karartmamak” gerekir.

70’li yıllarda dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’in “Türkiye 75 sente muhtaç” sözü hatırlanmalı.

Yurt dışındaki diplomatlarına Türkiye zaman zaman maaş ödeyemiyordu.

Yağ, akaryakıt, hatta ampul bile “yoklar” listesindeydi.

Merkez Bankası kasası tam takırdı.

Hastaneler için röntgen filmi bile ithal edilemiyordu.

Enflasyon yüzde 100’leri geçmişti.

Öyle bir Türkiye ekonomisini devralan Süleyman Demirel, müsteşarı Turgut Özal’la birlikte
24 Ocak 1980 operasyonunu
gerçekleştirdi.

Türkiye’yi iflastan, yani borçları nedeniyle uluslararası “konkordato” masasına oturmaktan kurtarabildi.

2018 Türkiye’sinde böyle bir “enkaz ekonomisi” 
var mı?

Buna kimse “EVET” cevabı veremez.

Soranın da akıl sağlığından kuşku duyarım.

.......................

Türkiye, o günleri aştığına göre, önümüzdeki zorlukları hayli hayli aşar.

O nedenle “Enseyi karartmayalım” diye yazdım.

Yoksa, tabii güçlükler, büyük oyunlar Türkiye’nin yolu üzerinde bekliyor.

PKK terörü, yurt içi sorunun ötesinde uluslararası oyunun kartlarından biri haline dönüştü.

Güney sınırımızda omurgasını PKK’nın oluşturduğu bir Kürt devletinin Akdeniz’e kadar uzanması projesiyle burun buruna bırakıldık.

Bir yarısı yok edildi ama diğer yarısı için zorlu bir süreç var önümüzde.

Ekonomide dış kaynak bulmak giderek zorlaşıyor.

Bulunan kaynaklar da pahalı.

Dünya ekonomisinde sistem Trump depremiyle sarsılmakta.

Kutsanan “serbest ticaret” yerini “korumacılığa” bırakmakta.

Avrupa ekonomisi teklerken, Uzakdoğu yeni bir çekim merkezi.

İslam’ın simge ülkesi Suudi Arabistan ve Körfez Emirlikleri ile İsrail yol arkadaşlığına geçtiler.

Kıbrıs Rum kesimi ve Mısır da o yolun yolcuları.

Bölge de, dünya da karışıyor.

Pusulası şaşmış bir dünyada Türkiye’nin dümenini sağlam tutmak, doğru rota çizmek hiç kolay değil.

“Enseyi karartmayalım” ama “ensenin pembe olmadığını” da görelim.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat