THKP-C, Hava Kuvvetleri'ne yakın mıydı?

  • GİRİŞ07.08.2011 09:46
  • GÜNCELLEME07.08.2011 09:46

Herkesi hayrete düşürense, illegal bir sol örgütle TSK'nın adının birlikte anılması oldu. Ancak şaşıracak bir şey yok. THKP-C sivillerin olduğu kadar, askerlerin özellikle de havacıların söz sahibi olduğu bir yapılanmaydı

BU hafta 'kocasını yakan kadınları' yazacaktım. Fenerbahçeli Önder Turacı'dan dayak yediğini söyleyen eşi Ayşe Özdemir'in kocasını 'teşvik primi aldı' diyerek ihbar etmesi 'harika' bir konuyu ayağıma kadar getirmişti. Öyle ya! Tarihimizde ne çok kadın kocasını yakmıştı... Kimi kıskançlıktan, kimi kendisine şiddet uyguladı diye, kimi servetten pay alamadığı için kocası hakkında ihbarda bulunmuştu. Ve aynı yastığa baş koyduğu kocasını hapse yollamıştı. Saymakla bitmez!.. İşte tam da bu konuya dalmışken Mehmet Baransu'nun 'Yoldaş General' haberi patladı. Haberde Hava Kuvvetleri'nde bir generalimizin THKP-C üyeliğinden yargılandığı iddia ediliyordu. Halen Hasdal'da tutuklu bulunan korgeneral Ziya Güler 1972'de THKP-C yargılamalarında sanık olarak bulunmuş muydu? Ancak herkesi hayrete düşüren asıl şey illegal bir örgütle TSK'nın adının yan yana gelmesiydi. Haberi okuyan hemen herkes 'yok artık' dedi. Nasıl olur da silahlı sol bir örgüt, bir askeri okul öğrencisini bünyesine bu kadar rahat bir şekilde katabilirdi? Dahası o öğrenci nasıl olur da Korgeneral seviyesine yükselebilir? Hayret edecek bir şey yok. THKP-C, sivillerin olduğu kadar askerlerin de söz sahibi olduğu bir örgüttü. Özellikle de havacıların... Nasıl mı? Anlatayım...

KAVRAMLAR BİRBİRİNE GİRDİ

Bütün kavramların birbirine geçtiği günleri yaşıyoruz. Artık TSK veya subay demek neredeyse bir olağan şüpheliden bahsetmek anlamına geliyor. Darbe ve darbecilik yaftası o kadar kolay yapıştırılır oldu ki bir subaydan söz ettiğiniz zaman hemen tartışma başka noktaya kayıyor. O yüzden ben de kelimelerimi daha bir özenle seçerek yazacağım bu yazımı. Kimse herhangi bir yerinden çekiştirip yanlış anlamasın...

THKP-C (Türkiye Halk Kurtuluş Parti ve Cephesi) Mahir Çayan, Münir Ramazan Aktolga, Yusuf Küpeli, Ulaş Bardakçı ve Hüseyin Cevahir ile bir grup arkadaşı tarafından kuruldu. Kuruluş tarihi 1970'in son ayları olmakla birlikte kamuoyuna deklarasyonları ünlü Elrom olayıyla oldu. 1 No'lu bildirilerini İsrail İstanbul Başkonsolosu Eprahim Elrom'u kaçırdıkları zaman yayınlamışlardı.

Kaçırma eylemini yaptıkları 17 Mayıs 1971'den önce de birkaç banka soygunu ve fidye eylemleri olmuştu. Ama kendilerini resmen duyurdukları tarih 18 Mayıs 1971'dir.

GENÇ SUBAYLAR SAFLARDA

Örgüt 10 kişilik bir genel komite tarafından yönetiliyordu. Bu komitenin içinde yer alan bir de merkez komite verdi. Merkez komite 3 kişiden oluşuyordu. Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı Hüseyin Cevahir. Örgütün doğal lideri ise Mahir Çayan'dı. SBF öğrencisi Mahir, sanılanın aksine öğrencilerin sokak eylemlerinde öne çıkan bir isim değildi. Ama hemen bütün teorik tartışmalarda o vardı. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının THKO'yu kurması silahlı mücadelenin ilk işaretiydi. O da Denizler gibi silahlı mücadeleyle düzenin değişeceğine inandı ve doğal lideri sayıldığı bir hareketin başında buldu kendini. Artık Çayan birçok ilde konuşma yapmaya gidiyor, okullarda derneklerde yaptığı her konuşma büyük ilgi görüyordu. Ve haliyle ülkenin her bir yanından da 'hareket'in başına geçmesi isteniyordu. 1970'te Aydınlık sosyalist dergisinde 'Sağ Sapma, Devrimci Pratik Ve Teori' başlıklı Mahir Çayan tarafindan kaleme alınan yazı THKP-C'nin teorik temeli kabul edilir. Daha fiziken oluşmamış bir örgüte, ülkenin dört bir yanından katılmak isteyen onlarca genç vardı. Subaylar ve askeri okul öğrencileri de bunların arasındaydı. Özellikle Hava Kuvvetleri'nde hem subay hem de öğrenci olarak görev yapan çok sayıda kişi THKP-C saflarındaydı.

Peki neden Hava Kuvvetleri? Burada bir parantez açmam zorunlu. Hava Kuvvetleri Proleter Devrimci Örgütü 1969'da sosyalist düşünceler etrafında kurulmuş bir örgüttü. Hava Kuvvetleri içerisindeki bir grup sosyalist düşüncedeki genç subay tarafından kurulmuştu. Pilot yüzbaşı Orhan Savaşçı bu örgütün kurucularındandı. Hayat bazen tesadüflerle doludur. Mahir Çayan'ın gönlünü kaptırdığı Fen Fakültesi öğrencisi Gülten, Orhan Savaşçı'nın kız kardeşiydi. O da ağabeyi gibi sosyalist ve TİP üyesiydi. Mahir Çayan evlerine gelip gitmeye başladığında onu ağabeyi Orhan Savaşçı'yla o tanıştırdı. Ağustos 1970'te Mahir ve Gülten, Yenimahalle evlendirme dairesinde nikah masasına oturdular. Nikah şahitleri ise ağabey Orhan Savaşçı'dan başkası değildi. (Bakınız. Tesadüfler insanların hayatına yön verdiği gibi örgütlere veya siyasal hareketlere de yön verebilir. Mahir Çayan Maltepe'deki çatışmada yaralı olarak yakalandıktan sonra Selimiye Cezaevi'nde tek başına bir hücrede kalıyordu. Ve okuması için ona verilen tek kitap Nutuk oldu. Mahir Çayan bir ayı aşkın bir zaman gece gündüz Nutuk okudu. Ve hücreden çıkıp savunmasını hazırladığında Nutuk'tan fazlasıyla etkilenmişti. Gerek THKP-C nin savunmasında gerekse daha sonraki ardılı örgütlerdeki Kemalist doku biraz da Mahir'in hücre günlerindeki bu okumasıyla ilgilidir. Bunu Mahir Çayan'ın pek çok yakın arkadaşı bana gülümseyerek anlattı.)

Yazının devamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz

Gürkan Hacır - Akşam

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat