İstikrarlı ülke, Türkiye

.

  • GİRİŞ17.07.2017 09:24
  • GÜNCELLEME17.07.2017 09:24

Yıldönümünü geride bıraktık. Bir yıl önce, ateşin ortasındayken belki her şeyin bu kadar farkında değildik. Bu yıldönümünde daha çok video görmek, daha çok anı dinlemek imkanı oldu. Devlet ve hükümet yetkilileri daha ayrıntılı açıklamalar yaptı. “15 Temmuz” denildiğinde aklımıza gelen ilk kelime sorulsa, sanırım birincisi “kahraman” olursa, ikincisi “travma” olurdu. Ama görünen o ki, ülke, o travmayı atlatmış bulunuyor.

Dikkatle bakılırsa ülke ve ulus, askeri müdahalenin getirmesi doğal şaşkınlığını ertesi sabah atlatmıştı. Tarihimizdeki “başarılı” darbelerden sonra dahi, resmi çarklardaki derlenip toparlanma bu kadar çabuk, bu kadar ağrısız olmamıştı. Borsalar bile bir gün olsun duraklamadı! Sanki bir askeri müdahale girişimi olmamış, 300’e yakın can alan, 3 bini aşkın insanı yaralı ve sakat bırakan bir kalkışma geçirilmemiş gibi, kurumların, kuruluşların kırılan camları süpürüldü; jetlerin kullanılamaz hale getirdiği binaların yerine başka binalar tahsis edildi; Şehitler Köprüsü ve yollardaki kanlar yıkandı, devlet işleri, bankacılık, ticaret için hayat normal akışına kavuştu. Limanlar ve havaalanları bir gün olsun kapanmadı. Yoğunluğu artan tek olay, cenaze törenleri ve tutuklamalardı. Dışarıdan bakan deneyimsiz bir gözün, atlatılan olayın enini-boyunu ve derinliğini kavraması mümkün değildi.

Bunu mümkün kılan faktörleri irdelemek gerekir. Üçte biri bütçesini sağladığı hava kuvvetlerinin uçakları tarafından bombalanmış da olsa, TBMM’nin sağlam bir çoğunluğa ve bu çoğunluğun meşruiyetini güçlendiren bir meclis içi desteğe sahip bulunması kanımca söz konusu faktörlerin başında geliyor. Böylesine kanlı bir kalkışmanın anılmasında, anlatılması şart olan şehadet öyküleri, liderleri ve halkı eşit duygulandıran kahramanlık sahnelerinin mümkün olan bütün imkanlarla yeniden canlandırılması, gelecek nesillere verilecek demokrasi terbiyesi açısından şarttır. Ancak aynı cümle içinde belirtilmesi gereken eşit derecede önemli diğer unsur, ülkenin büyük faciadan sonra, istikrar ve güvenlik açısından sorunsuz olduğudur.

Bir tarihte bir siyaset bilimi seminerinde, bir öğrenci arkadaşın “İngiliz ordusunun darbe yaptığını varsayalım...” diye başladığı cümle, İngiliz hocamız tarafından kesilmişti: “Varsayamazsınız...”

Arkadaş ısrar etti: “Bir an için düşünelim...”

Profesör de aynı derecede ısrarcıydı: “Hiç bir an için, böyle bir şeyi asla düşünemezsiniz!..”

Henüz yeni bir askeri müdahalenin yaralarını sarmakta olan bir ülkenin yurttaşı olarak, bu sahnede gördüğüm en etkileyici unsur, bir ülkenin siyasal sistemi hakkında bu kadar sarsılmaz güvene sahip olunabilmesiydi. Yıldönümünde ortaya çıkan yeni ayrıntılarla çok daha büyük bir facia olduğunu anladığımız 15 Temmuz’un en büyük dersi, böyle bir girişimin bir daha asla tekrar etmeyeceği güvencesi olmalıdır. Bu güvence, Türkiye’nin istikrarlı ve güvenli bir ülke olduğu kanısı, içerde ve dışarıda en büyük kazanç olacaktır.

Bu siyasal terbiyeye ihtiyacımız var.

Not: Aynı ocaktan olmakla iftihar ettiğim, Mülkiyeli gazetecilerin yüz akı Okay Gönensin kardeşime rahmet, sevenlerine sabır diliyorum.

Milliyet

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat