Ortadoğu’da bayram

.

  • GİRİŞ26.06.2017 10:51
  • GÜNCELLEME26.06.2017 10:51

Değerli okurlar. Hepinizin Ramazan bayramını tebrik ederim.
Rabbim tüm İslam alemine barış ve huzur versin. Özellikle Ortadoğu'da buna çok ihtiyaç var.
Maalesef bölgemiz iyi günler geçirmiyor. Zaten genel olarak bölgenin tarihine baktığınızda Osmanlı sonrasında çatışma ve gerilimler tükenmek bilmedi. O günden bu güne devletlerin hem içinde hem de aralarında neredeyse her türlü gerilim yaşandı.
Filistin hep kanayan bir yara. Irak seksenli yıllardan bu yana fiili olarak savaş halinde. On yıllardır Esed ailesinin zulmünü yaşayan Suriye son altı yıldır iç savaş yaşıyor. Yüzbinlerce insanı yaşamını kaybetti. Milyonlarcası göç etmek zorunda kaldı.
Şehirleri çöktü. Bugün büyük güçlerin vekalet savaşı yürüttüğü bir meydan haline geldi. Mısır hiçbir zaman halkı tarafından yönetilemedi. Bir diktatör gitti yerine yenisi geldi. Tam 'Hüsnü Mübarek'ten kurtuldu Mısır halkı' derken şimdi bir de Sisi çıktı ortaya. Libya parçalandı.
Yemen iç savaşta. Demokratikleşme sürecinde en fazla mesafe kat etti denilen Tunus'ta bile Gannuşi'nin tüm tavizlerine rağmen düzen oldukça kırılgan bir dengenin üzerinde duruyor.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi şimdi bir de Suud ve çetesi Katar'a baskı yapıyor. Bölgede yeni bir çatışma ve gerilim doğurma yolunda uygun adım yürüyor. Kendisini İran ile mücadele halindeymiş gibi sunan Suud durduk yere Katar'a verdiği listede Türk üssünün kapatılması talebini de iletip Türkiye ile de gerilim istediğini gösteriyor.
Bölge devletlerinin zaten çatışma üretmekten keyif alır gibi bir halleri var ama aynı anda farklı cepheler açacak kadar da delirmiş olabiliyor. Sorumsuz ve dengesiz tavırların sonucu ise ortada.
Bütün bu karmaşa, kaos ve huzursuzluğun altında pek tabii ki uluslararası sebepler var. Ortadoğu kendi içinde istikrarı üretecek bir büyük güç olmadığı için bu halde.
Osmanlı düzeni bozulduğundan bu yana istikrar üretecek yeni bir aktör çıkmadı. Daha doğrusu İslam dünyası uluslararası sistemde kendisini temsil edecek ve savunacak bir büyük güç veya bir süpergüç üretemedi. Böyle olunca bu tür bölgeler dış güçlerin rekabet alanı haline döner. Mesela Ortaavrupa'daki Almanya parçalandığında dış güçlerin savaş alanı haline gelir. Otuz yıl savaşlarında Alman prenslikleri birbirini yerken, Fransa ve İngiltere gibi dış güçler buradaki çatışmaları körüklemişlerdi.
Soğuk Savaş'ta Almanya doğu ve batı olarak ikiye ayrıldığında Sovyetler Birliği ve Amerika Soğuk Savaşı Berlin'de gerçekleştirmişlerdi. Eğer bir bölge böylesine parçalanmışsa huzur ve istikrar üretmek imkansız hale geliyor.
Dış güçler bölgeyi bu hale getirirken içeride kendilerine ortak bulmakta hiç zorlanmaz. Kendi dar aile, aşiret, mezhep ve bireysel çıkarları için Ortadoğu halklarının çıkarlarını feda edecek muhterisler bulmak hiç de zor değildir. En son örneğini Suudi Arabistan veriyor.
Neye hizmet ettiğini anlamadığımız bir gerilim siyasetini körükleyen Suud hem kendi başına hem de bölgenin başına çorap örme yolunda uygun adım yürüyor. Karşısında da her zaman kendine çok benzer bir İran bulduğundan gerilim çıkarmak oldukça kolay. İkisi de içine düştükleri mezhepçilik çukurunun keyfini sürüyor. Ellerinden geldiğince her ülkeyi de kendi çukurlarına davet ediyor.
Bu çukura düşmemek bile tek başına kıymetlidir. Türkiye bu çukurun içine düşmediği müddetçe hala bu coğrafyanın en başta gelen istikrar örneği olmaya devam eder ve belki bir gün istikrar kaynağı olarak doğar. Bu da bir dua olsun. Ve hepimizin bayramı bu duygularla mübarek olsun.

Hasan Basri Yalçın/TAKVİM

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat