Ekonomik sarsıntıyı derinleştirmemek mümkün

  • GİRİŞ04.09.2018 09:15
  • GÜNCELLEME05.09.2018 12:07

Enflasyon yüzde 20’lere dayandı. Doların ateşi düşmüyor. Türkiye ekonomik saldırı altında. Ekonomik saldırının son baharda ve kış aylarında vatandaşa yansıyan ağır faturaları olabilir.

Ekonomi uzmanları bizlere her gün bunları anlatıyor.

 

 

Peki, çözüm ne, ya da ne yapmalıyız?

Ekonomideki dalgalanmanın nihayetinde faturasını hepimiz ödeyeceğiz. Ödeyeceğiz ödemesine de kimin payına ne kadar fatura çıkacak henüz belli değil.

Kimine göre, büyük patronların parası zaten dolarda olduğu için onların tuzu kuru. Kimine göre, vatandaşların neredeyse tamamı uzun vadeli borçlu olduğu için (ev kredisi, otomobil kredisi gibi) krizin derinleşmesi onların iflasına neden olacak.

Bazılarının endişesiyse üretimin durması ve işsizliğin artması.

Bütün bu veriler ışığında her birimizin yapması gerekenler var.

Bunların başında “tasarruf” ve “lüks tüketimden uzak durmak” geliyor.

Türkiye, 2003’ün Türkiye’si değil. O nedenle “battık, mahvolduk” denecek bir durum söz konusu değil.

Buna mukabil, ayaklarımızı yorganımıza göre uzatmanın tam zamanı. Bireysel tasarruf ile kamu tasarrufunu birleştirdiğimizde birçok açığı kapatabilecek hale gelebiliriz.

Bunun için ilk önce niyet etmek ve karar vermek gerekiyor.

Lüks tüketimden ve fuzuli harcamalardan kaçınan bireylerin cebindekinin değer kazanacağı muhakkak.

Kamunun har vurup harman savuran orta kademesinin “durması” ise devletin kesesine olumlu yansıyacak.

Alışkanlıklarımızdan ve kazanımlarımızdan bir süreliğine uzak durmak, hem kişisel hem toplumsal bir zorunluluktur.

Bu konuda her birimiz üzerine düşeni yapmakla mükellefiz.

Aksi halde, bir sarsıntıyı derinleşmiş bir krize dönüştürürüz ki bu tüm kazanımlarımızın bir çırpıda heba olup gitmesi demektir.

Şimdi ekonomik olarak da elimizi taşın altına koyma vaktidir.

Suriye’nin kuzeyindeki varlığımız ve ödediğimiz ağır fatura

Suriye’de Türkiye büyük oyuna çomak soktu. PYD/YPG-PKK terör koridoruna Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatı ile müsaade etmedi.

Elbette bu müdahalenin bize bir faturası olacaktı. Fatura pastör Branson bahanesiyle kesilmiş görünüyor. Trump’ın tiwitleri, uluslararası ekonomi kuruluşlarının “tavır geliştirmesi” hepsi kesilen faturayı tahsil etmek üzere kurgulanmış.

Bu köşede daha önce yazdım. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda da bize bir bedel ödettiler. Fatura kestiler. Türkiye’yi açlıkla, yoklukla terbiye etmeye kalkıştılar.

Ancak derin devlet aklı ve yılların millet bilinciyle o dönemler atlatıldı. Ve bugün Türkiye Doğu Akdeniz’de stratejik konumu tartışmasız olan Kıbrıs’ta, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile birlikte var.

Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştirmeyip, adada varlığını sürdürmemiş olsaydı bugün Doğu Akdeniz’deki güç savaşında Türkiye’nin hiçbir esamesi okunmayacaktı.

Kıbrıs örneği bile, yıllar sonra el Bab ve Afrin’de neden olduğumuzun göstergesidir.
Afrin’de ve el Bab’da olmamızın yıllar sonra değeri anlaşılacaktır.

Bugün bedel ödesek bile gelecek nesillerimizin güven içinde yaşaması için bu bir zorunluluktu.

Bedelsiz nimet olmuyor.

İDLİP’TEKİ FİNAL MUHAREBESİNE TÜRKİYE MÜDAHİL OLUR MU?

Şimdi Suriye’de “final muharebesi” yaşanacak. İdlib’de tüm taraflar yığınak yapıyor. Burada Türkiye’nin 10’un üzerinde gözlem noktası var. Çatışmasızlık bölgesi ilan edilmesine rağmen her gün rejim güçlerinin saldırısına maruz kalıyor. Aynı zamanda çok sayıda silahlı unsur burada bulunuyor. Terör örgütleri İdlib’de cirit atıyor.
Hal böyle olunca, Türkiye’nin bir şekliyle çatışmasızlık garantörü olduğu İdlib’de başlayacak final muharebesi mutlaka bize de yansıyacak.

Sahada faaliyette olan bir kaynağım, “Türkiye İdlib’e girmek zorunda kalabilir” dedi.
İdlib’de çatışma başlarsa çok riskli ve çok kanlı bir süreç yaşanır. Bu süreçte Türkiye “gözlem noktaları”ndaki askeri unsurlarını korumak için dahi İdlib’e girebilir.
İdlib’deki silahlı unsurların Türkiye’ye girmesini önlemek için de bu mümkün.
Sivil kayıplar ve büyük bir trajediyi kim nasıl önleyecek burası meçhul.
Bedel ödüyoruz. Hem de çok ağır bir bedel.

Bu bedelin bir kısmını da sivil kayıpların yaşanmaması için ödüyoruz bu da bir gerçek.
İdlib’deki büyük final muharebesi Suriye iç savaşının son halkası olarak tarihe geçecek.
Türkiye hem bekası, hem toprak bütünlüğü hem de sivil kayıpların önüne geçmek için inisiyatif almak zorunda kalabilir.
Yakından takip edeceğiz.

Yorumlar2

  • Rabia 5 yıl önce Şikayet Et
    Allah Birligimizi bozmasın Allah Tayyip Erdogana uzun ömür versin Biz Türküz Osmanlı Torunuyuz Bir olacagız Diri olacagız TÜRKİYE OLACAGIZ
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • adem çakıcı 5 yıl önce Şikayet Et
    çok doğru hasan bey diline sağlık gönlüne sağlık ortadoğu savaşı 3. dünya savaşının devamı niteliğindedir. sırtlanların ve vampirlerin midesi zil çalıyor. rehavaete kapılan müslüman dünyasından kan istiyorlar.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat