Ahval ya da iyi ile kötü, güzel ile çirkin iç içe

...

  • GİRİŞ11.12.2018 10:36
  • GÜNCELLEME11.12.2018 10:36

Bugün sizlerle son dönemde kafamda deli sorular olarak uçuşan meseleleri paylaşmak istiyorum. Küçük küçük notlarım var.

 

 

Durumumuz şudur:

* Pusuda bekleyen “sinsiler” 31 Mart 2019’dan sonra parti kuracakmış. Ama bu tek bir parti değilmiş. 2 parti yoldaymış.

 

 

* Biri bir yerde, “ben buradayım gelsinler” diye bekliyormuş. Diğer bir başka yerde başkalarıyla birlikte çoktan harekete geçmişmiş.

* Kılıçdaroğlu ile 3.5 saat konuşan 11’nci Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, o konuşmanın içeriğiyle ilgili bize bir şey söylemezse 31 Mart 2019’dan sonra kurulacak partiyle ilgili ne konuştunuz diye sorma hakkımız yok mudur acaba?

* Ak Parti Genel Başkanı olarak Sayın Erdoğan hançeresini yırtarcasına uyarıyor, “Kibir abidelerinin partimizde yeri yok” diyerek. Ancak, kibir abideleri bu cümleyi liderlerinden her duyduklarında sağlarına sollarına bakıyorlar hatta arkalarına bakıyorlar, hiç üzerlerine alınmıyorlar. Salına salına ortalıkta dolanıp duruyorlar. Durumun ya ciddiyetinin farkında değiller ya da kafalarını kuma gömerek saklanacaklarını sanıyorlar. Oysa ayan beyan ortadalar.

* FETÖ ile mücadelede “poker suratlılar” tarafından “itiraf” adı altında “iftira” süreci bu kez “Üst yargı üyeleri”ne uzanmış durumda. Yargıtay Başkanı Sayın Cirit, “Bildiğimiz arkadaşlarımıza algı operasyonları çekiyorlar” diye isyan ediyor. FETÖ, 31 Mart yerel seçimleri öncesi yeniden algı faaliyetini artırdı. Ve bence kısmen başarılı da oluyor.

* Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası arenada son dönemde saygınlığı muazzam derecede arttı. Saygınlığının artmasında Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili süreci yönetme biçimi birincil etkilidir.

* Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) toplandığı delil ve argümanlar, Cumhurbaşkanlığı İletişim Koordinatörlüğü’nün geliştirdiği muazzam iletişim usulleri devletin itibarını uluslararası arenada en üst seviyeye yükseltmiştir.

* Cemal Kaşıkçı cinayeti üzerinden rol çalan özellikle Mısırlı Arapların bir bölümü, Türkiye’nin dış politikasını doğrudan etkilemek için her türlü numarayı çekti. “Geçici koruma” statüsüyle Türkiye’ye sığınan ancak sığınmacıdan daha çok operasyonel faaliyetlerde bulunan bu yapılar, ellerindeki muazzam servetleriyle Türkiye’deki bazı mahfilleri, sivil toplum örgütlerini ve gazetecileri kendi çıkarları için kullanıyor.

* Başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin sosyolojisini değiştiren “sığınmacılar” meselesi önümüzdeki yerel seçimlerde muhalefetin istismar alanlarından biridir. Ancak Suriyeliler, Mısırlılar ve diğer Arapların sığınmacı statüsünün dışında “ev sahibi” gibi davranışları yakın gelecekte büyük sorunlar yumağı olarak karşımıza çıkacaktır. Bunu da halının altına süpürmenin alemi yoktur.

* Suriye’nin kuzeyinde Fırat’ın doğusunda kurulmaya çalışılan PYD/YPG-PKK terör koridoruna karşı Türkiye’nin atacağı her adım meşrudur. Ancak bu meşruiyeti Türkiye içinden bazı çevrelerin baltalayacağı kuşkusu artmıştır.

* Seçimlere doludizgin giderken, bazı eski siyasilerin yeniden sahne alıp, “karşı çephe” kurma çabası takip edilmeye değerdir. Dikkatle izlemekte fayda vardır.

Ahvalimiz budur.

Dikkatimizi yoğunlaştırdığımız meseleler bunlardır.Siz ne dersiniz?

YENİ ŞAFAK

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat