Yeni Meclis Başkanı kim olacak sorusunun etrafında dolaşırken kekremsilikler

  • GİRİŞ12.02.2019 10:29
  • GÜNCELLEME12.02.2019 10:29

HATAY

 

 

Ak Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş ile Antakya’da sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen restore edilmiş konaklardan birinde oturuyoruz. Konu konuyu açıyor. Gazeteci arkadaşlardan biri kırık bir cümle ile soruyu patlatıyor: “Efendim tam da Meclis Başkanlığı’na isminizin geçtiği günlerde bir arsa meselesiyle gündeme geldiniz. Nedir işin aslı?” 

Numan Bey gülüyor. Arkasına yaslanıyor ve söze FETÖ’cü alçakların 17/25 Aralık sürecinde montaj görüntü ile şahsına saldırdığı günü anlatarak başlıyor. “O ahlaksız montaj görüntü servis edildiğinde” diyor… Sonra sol yanında oturan eşi Sevgi Hanım’a dönüyor, “Sevgi Hanım’a da o gün dedim. Rahat ol. Bak ben buradayım. Kendimizden şüphemiz yok, elhamdülillah dedim” diyor. Ve ekliyor: “Nitekim birkaç saat sonra görüntülerin bir Arap ülkesinde çekilmiş bir filmden alıntı olduğu ortaya çıktı.”

 

 

Soruyu soran arkadaşımız, arsa meselesine geri dönülsün diye, “Peki ya şimdi” diyor. Numan Bey devam ediyor: “Bu arsa meselesi şudur: 10 yaşlarında idim. Selametköy’de Milli Gazete’nin dağıttığı arsalardan biridir; tarih 1976. Nerede olduğunu bile bilmem. Allaha şükür tutmadı.”

Babasından bir tarlanın bin 200 metrekaresi miras olarak kalmış Numan Bey’e. Ve tam da yeni bir Meclis Başkanı seçilecekken ismi arsa üzerinden tartışmaya açılıyor. İlginç öyle değil mi? Hem de “kupon arsa” yalanıyla.

Bir ara gazetecilerden biri kısık sesle, “Böyle bir bilgiye kim sahip olabilir ki” diye mırıldanıyor. Arkasından da “Bu bilgi bugün neden servis ediliyor” diye ekliyor.

Ben de aynen o mırıldanan gazeteci gibi düşünüyorum.

Peki Numan Kurtulmuş Meclis Başkanlığı için ne diyor? Dediği çok açık. “Yeni sistemde parlamentonun çok güçlü olması gerekiyor. Kimin Meclis Başkanı olacağı ise Sayın Cumhurbaşkanımızın parti ile istişareleri sonucu belirlenecektir. Son derece prestijli ve önemli bir görev olduğunu biliyorum. Ben siyasi hayatım boyunca hiçbir göreve talip olmadım. Sayın Cumhurbaşkanımız ile partinin kararı belirleyecektir.”

Bakalım Numan Bey’in ismini babadan kalma bir arsa üzerinden tartışmaya açanlar Meclis Başkanlığı sürecinde başka başka operasyonlara yönelecek mi?

Bekleyip göreceğiz. Ama bir dipnot düşelim.

Bu köşede 27 Kasım 2018’de “Ak Parti’deki rekabet alışılagelmişin dışında” başlıklı bir yazı yazmıştık. Ve nedense Numan Bey’i dinlerken o yazı aklıma geldi.

Gelmese miydi?

Yerin altı yerin üstünden bin kat daha güzel

Bir şehre hemşehrileri neden kötülük yapar? 2 gün boyunca Antakya’da ana arterlerde, Asi’nin kenarında ya da sokaklarda yürürken hep bu soruyu sordum kendime: Bir şehre hemşehrileri neden bu kadar kötülük yapar?
Bir kere şehrin neredeyse tüm cadde ve sokakları köstebek yuvasından beter. Öyle ki bazen bizi taşıyan otobüsün tekeri çukura düştüğünde, böbrek taşı düşürüyormuş kadar acı çekiyorsunuz; oturduğunuz koltukta… Bazense otobüsün ön camındaki “cadı” (bir oyuncak) çukura düşen otobüstekilerin sarsıntısına alaycı ve gıcık bir gülücük fırlatıyor :)
Caddeler ve sokaklar böyle. Ya şehrin geneli nasıl? Şehrin genelinde de durum farklı değil. Belediye hizmeti o kadar kötü ki “bir şehre hemşehrileri neden kötülük yapar” sorusunu sorduruyor.
Antakya’daki manzaranın bir benzerini kayyumlar öncesi Doğu ve Güneydoğudaki bazı il ve ilçelerde görmüştüm. Sokaklar çamur deryası, caddeler kör karanlık.
Antakya’da da mesela Köprübaşı’ndaki bir cadde yayalaştırılmış ama sokak lambası yok. Var da yanmıyor değil. Sokak lambası gerçekten yok. İnanabiliyor musunuz?
Bütün bu olumsuzlukların nedeni, görebildiğim kadarıyla “siyasetin profesyonel meslekleşmiş hali” diye düşünüyorum.
Yerel siyasetçiler, hangi partiye geçse seçilmeyi ne hikmetse garantileyenler. Hizmet etmek yerine, birbirinin ayağına çelme takmak üzerine siyaset geliştirenler.
Acayip bir formülasyon var Hatay’da. Antakya merkez ilçe Ak Parti’de. Hatay Büyükşehir Belediyesi Ak Parti’den CHP’ye geçmiş birinde. Hal böyle olunca büyükşehir ile merkez ilçe arasındaki kişisel rekabet şehre kötülük olarak yansıyor.
Blok oy var. Kim aday olursa olsun blok olarak destekleyen. İdeolojik bir durum. Ve bu durum kırılamıyor.
Hatay’ın muhteşem bir tarihi var. Muazzam bir birikimi var. Ve harikulade bir müzesi. Müzeyi bize Ak Parti Hatay Milletvekili sevgili kardeşim Hüseyin Yayman gezdirdi. Gerçekten Hatay’ın altındaki medeniyet, Hatay’ın tarihi dünya tarihinde mihenk taşlarından biri.
Gelin görün ki bugün Hatay can çekişen bir şehir. Gerçi Hüseyin Yayman, Habibi Neccar Camii’ne yürürken “Buralar sit alanı ilan edildi. Yakın bir gelecekte Brüj gibi olacak inşallah” dedi, umutlandık… Ama bugün görünen yüzü ile maalesef şehir gecekondu yığını. Altyapısı çok kötü ve belediyecilik yerlerde sürünüyor.
Hatay Arkeoloji Müzesi’nin hemen girişinde kadim Antakya şehrinin bir maketi var. Habibi Neccar Dağı’nın eteklerinde kurulmuş bundan 2 bin yıl önce bile 1 milyon nüfusa sahip koskoca bir şehir. O maketi incelerken, kendimi tutamadım müze müdiresi hanımefendiye maketi göstererek sordum, “Bu şehir nerede?” Şaşkın ifadelerle, “Bu maket Antakya maketi” dediğinde, “İyi de üstündeki ile yerin altındakinin hiç alakası yok” diyebildim.
Muazzam bir geçmişe sahip Antakya bugün belediyecilik adına çok geri kalmış. Oysa toprak bereket fışkırıyor. İnsan kaynağı zengin. Bereketli Hilal’in kilit taşı burası.
Dilerim ki 31 Mart yerel seçimleri Hatay’a hizmet olarak yansır. 

YENİ ŞAFAK

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat