Son düzlükte büyük anlam yüklenen ortak yayından arta kalan

  • GİRİŞ18.06.2019 11:06
  • GÜNCELLEME18.06.2019 11:40

Gereğinde fazla anlam yüklendiğini düşündüğüm televizyon programı nihayet gerçekleşti. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylarından ikisi ortak canlı yayında yan yana geldi. Yan yana diyorum zira karşı karşıya gelmelerini beklerken, yan yana oturup çoğunlukla moderatöre konuştular. Böylece çoğunluk sanki “tek konuk” formatında bir yayın izledik.

 

 

Ak Parti adayı Binali Yıldırım ile CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun katıldığı canlı yayına ilişkin teknik ve usul yönünden eleştirilerim var.

Teknik olarak, rejisinden, kamera açılarına kadar birçok eksik vardı yayında. Bu birincisi. İkincisi soru sorma tekniği ve cevap verme usulü de eleştirilerim arasında. Hele hele 3 dakika ile sınırlandırılmış cevap hakkı başlı başına sorundu.

 

 

Açıkçası “kararsız seçmen”i etkilemeye dönük olarak planlanan ve “İstanbul için ne vadediyorlar? Kim daha sahici? Ve dahası haklarındaki birtakım iddialara ne diyorlar” gibi sorular belirlenen “garip usul” nedeniyle cevapsız kaldı.

Hal böyleyken, yine de iki adayın bir ortak yayında (her ne kadar sanki ayrı iki stüdyoda ayrı ayrı sorulara verdikleri cevapların montajlanmış hali gibi de olsa) buluşması izleyicide karşılık buldu.

Pazar akşamı yayınlanan programın izlenme oranları oldukça yüksek. Ortak yayını canlı yayınlayan televizyonların tamamı neredeyse ortalama izlenme oranının üstüne çıkmıştı.

Peki iki adayın performansı nasıldır diye sorarsanız, kendimce cevaplarım var.

YALANDA ISRAR ETMEK ERDEMLE BAĞDAŞMAZ

Öncelikle CHP adayının Binali Bey’in “veri kopyalama ile ilgili”sorusuna verdiği cevapla başlamak isterim. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait verilerin kopyalanma talimatını veren CHP adayı bu talimatın ve uygulamanın “masum” olduğunu savunması şaşırttı. “Yedeklemek için” bu kopyalamanın yapıldığını söylemesi “yalanlarından biri olarak” kayıtlara geçti. Kopyalama işinin gündeme getirilmesiyle ilgili de yine klasik “mağdur” rolünün cümlesi, “Üzülüyorum” ifadesini kullandı.

Bayramda Ordu havaalanının VIP salonu önünde yaşananlarla ilgili soruya pişkince “it demedim” dedi. “Basit” dediği yalanını yineledi. Bu durumla ilgili Binali Yıldırım, “Ordu Valisinden özür dilemesini beklerdim ama şimdi hem 16 milyon İstanbulludan hem milletten özür dilemeli” diyerek tepki gösterdi.

FETÖ ile ilgili soruya, soruşturma geçirdiğini gizleyerek, “Ben FETÖ filan bilmem” dedi.

31 Mart’tan bu yana İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile birtakım vakıfları diline dolayan CHP adayı, “iyi vakıf, kötü vakıf” ayrımı yapmaktan geri durmadı.

İstanbul’daki Suriyelilerle ilgili soruya, CHP’li bazı belediyelerin Suriyelilere ilişkin “sahil yasağını” eleştirirdi. Fakat öyle bir cümle kurdu ki dikkatimden kaçmadı.

“İstanbul’un sokakları tehdit altındadır. Doğudan, kuzeyden, güneyden İstanbul’a gelen insanlarımızın ekmeklerinin ellerinden alındığını düşünüyorum” dedi.

Programın ilk bölümünde Binali Yıldırım’ın Ekrem İmamoğlu’na “Açıkça yalan söylüyor” diyerek yüklenmesi İmamoğlu’nun duygu kontrolünü yitirmesine neden oldu. Bana kalırsa reklama bir 10 dakika sonra çıkılıp iki soru daha sorulabilseydi İmamoğlu’nun yüzünün karardığını bir kez daha görebilirdik.

Zira CHP adayının yüzü öfke kontrolünü kaybettiği anlarda simsiyah oluyor.

SAHİCİ, SAKİN… YALANCIYA “YALAN SÖYLÜYORSUN” DEMESİ ONDAN

Binali Yıldırım cephesine gelirsek.

Burada altını çizmemiz gereken en önemli hususun “sahicilik” olduğunu söylemem gerekiyor. İstanbul için yapacaklarını anlatırken Türkiye için yaptıklarını hatırlatması bundan. Veri toplama ile ilgili CHP adayının perdelemesine karşı çıkarken, “Kusura bakmayın da ben bu internet altyapısını iyi bilirim” diye başlayan cümleyi kurması ondan. Rakibinin “yalan söylediğini” dümdüz yüzüne söylemesi ondan.

Vakit elverdikçe projelerini anlattı Binali Yıldırım. Partizanlık iftirasına İzmir örneğiyle karşılık vermesi ise bence onun hanesine yazılan artılardan biriydi.

Yıldırım, “İZBAN’ı İzmir Belediyesi ile birlikte biz yaptık. Konak Tüneli’ni, havaalanını biz yaptık. CHP’li bir belediye diye oradaki vatandaşlarımıza hizmet vermemezlik yapmadık” dedi.

İstanbul’daki Suriyeliler konusunda baştan bu yana aynı tutarlılığı sergileyen Binali Yıldırım, Suriyelilerin mülteci statüsünde değil geçici koruma statüsünde olduğunun altını çizdi. Masum ve mağduriyetlerine işaret etti. “Toplumsal düzenimizi bozanları, suça karışanları da kimse kusura bakmasın tuttuğumuz gibi sınır dışı ederiz” dedi.

Binali Yıldırım’ın mal varlığı ile ilgili soruya, “Zaten bu bir zorunluluk. Ve çekinecek bir şeyimiz yok” demesi şıktı. Bu duruşa İmamoğlu’nun da destek vermesi iki aday açısından da olumluydu.

Bu program bu şekliyle yapılmalı mıydı sorusuna ise “Hayır” demek istiyorum.

Hayır. Bu format olmadı.

Adaylar, yapacaklarını tam olarak anlatamadı. 3 dakika kuralı aşırı kısıtlayıcıydı. Rakiplerin birbiri ile tartışmasına müsaade edilmemesi “seçimin kaderinde kırılma noktası olarak görülen programın” başarısız olmasına neden oldu.

Ve son bir teknik bilgi.

Pazar gecesi programı Kanal 7’den takip eden izleyicilerin dakikalık analizinde şöyle bir detay var.

Saat 23.22’de Binali Yıldırım izlenme payı olarak 3.51 almış (Yıldırım’ın gecenin en yüksek oranı.)

Buna mukabil, 23.24’te Ekrem İmamoğlu 3.40 pay almış (İmamoğlu’nun gecenin en yüksek oranı.)

Yenişafak

Yorumlar1

  • Nazım KARAMEHMET 4 yıl önce Şikayet Et
    Yine de artı eksisiyle anlamak isteyenin anladığı bir program oldu.Hizmet ve samimiyet anlayışı ile sağa sola çekme siyaseti açığa çıktı aslında.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat