Kürtlerin lideri kim?

  • GİRİŞ22.10.2017 09:51
  • GÜNCELLEME22.10.2017 09:51

1-“Kürtlerin lideri kimdir?” sorusu karşısında iki farklı tavır alıştan söz edilebilir.

Birincisinde kişi kendisini soruya muhatap kabul edip;

Mesela Sırrı Süreyya Önder’den, Altan Tan’dan başlayıp; Selahattin Demirtaş, Salih Müslim, Murat Karayılan, Cemil Bayık, Abdullah Öcalan’la birlikte büyük, küçük Kürt aşiret reislerini de göz ardı etmeyerek Celal Talabani ve Mesut Barzani’ye kadar ufuk turu yaparak bir isimde karar kılabilir. İkincisinde ise kişi doğrudan muhataplık ilişkisine girmeden, entelektüel bir merakla; “sahiden bütün Kürtler adına liderlik vasfı vereceğimiz birisi var mıdır?” diye imali fikir edebilir. Sarahaten belirtmeliyiz ki; yukarıda söz konusu edilen süreçler sonucunda; sahici, kapsayıcı, ‘lider’lik kavramının içini doldurabilecek bir isme ulaşmak mümkün değildir.

Çünkü; Kürtlerin lideri tamamen başka bir yerdedir.

Ve o kişi; Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Bunu duyan ve okuyan her kürdün ağzından gayri ihtiyari “hayda!..” kelimesinin çıktığını duyar gibiyim. Mevcut şartlarda, bölgede olup bitenler ve bu olup bitenlere dair geliştirilen dil karşısında Kürtler böyle bir tepki göstermekte mazurdur. Ama bu ‘mazur’ olma hali Erdoğan’ın liderliği için bir nakısa teşkil etmez.

2- Geçmişte R. Tayyip Erdoğan’ın Kürt meselesine nasıl yaklaştığını görmezden gelsek bile; Hepimiz biliyoruz ki; emperyalizmin amacı; kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi yağıyla kavrulan ve dahi bağımsız kalabilen/kalabilecek olan her bütünü parçalamak, ufalamak ve muhtaç hale getirmektir.

Böyle olunca kim ki; Türkiye’nin, Irak’ın, Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyorsa, emperyalizmin karşısına dikilmiş olduğu/olacağı gibi, bu ülkelerde yaşayan halkların her birine dolayısıyla da Kürtlere liderlik yapıyor demektir.

Zaten değil midir ki; Tayyip Erdoğan bağlam içinde yaptığı her konuşmada, sadece Türkiye’de değil, Bosna Hersek’te, İran’da, Katar’da, Suudi Arabistan’da, Irak’ta, Suriye’de vs. her yerde “bir olalım, iri olalım ve diri olalım” demekle bu mücadelesini ve liderliğini ortaya koymuş oluyor.

3- Meseleye bir de yüz yıllık perspektiften bakarsak;

Yüz yıl önce zaten bu ülkeler ve topluluklar bir bütün değil miydi, bir liderliğe bağlı değiller miydi?

Öyleyse; yeniden ‘bir’leşmek, yeniden ‘iri’ ve ‘diri’ olmak niçin mümkün olmasın?

Bütün mesele buna inanmak ve bu inancı besleyecek bir ortak akıl ve ortak bir dil kurmaktan ibarettir, vesselam.

Akşam

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat