Evet, bir ‘Beka’ meselemiz vardır. Dün de vardı, yarın da olacaktır…

  • GİRİŞ09.03.2019 11:06
  • GÜNCELLEME09.03.2019 11:06

Türkiye’de bir “Beka” sorunu var mıdır, vardır?

Bugün var mıdır, vardır. Dün var mıydı, vardı. Gelecekte olacak mı, olacaktır..

Sadece Türkiye’de değil, coğrafyanın tamamında var mıdır, vardır.Afganistan’dan Kızıldeniz kıyılarına, Basra’dan ve Mezopotamya’dan Anadolu içlerine, Balkanlardan Kafkaslara kadar Beka meselesi tarihimizin her döneminde en öncelikli konudur.

Bu ülkenin siyasi tarihi “beka” meselesi üzerine karakter kazanmıştır. Bu ülkenin, bu milletin Anadolu’yu yurt edindikten sonra, yüzyıllar boyunca verdiği mücadelenin tamamı beka meselesi üzerine biçimlenmiştir.

Anadolu neden kuşatma altında? Yüzyıllardır bu neden değişmez?

Zaferlerimizin bile, dört kıtaya yayılışımızın bile temelinde bir beka meselesi vardır. Bu ülkenin mücadele tarihi ne kadar yoğunsa, ne kadar çetinse beka meselesi de o kadar gerçektir, o kadar ciddidir.

Selçukluların dağılışından, Osmanlı’nın zayıfladığı dönemlere, Birinci Dünya Savaşı’na kadar tarih kırılmalarının her döneminde bir beka sorunumuz, meselemiz hep olmuştur.

Çöküş ve yeniden yükseliş dönemlerimizin tamamında beka meselesi, düşüncesi belirleyici olmuştur.

Çünkü Anadolu’nun etrafı, Anadolu’nun intikamını almak isteyenlerle kuşatılmıştır. Bu, yüzyıllardır böyledir. Dün de böyleydi bugün de böyledir.

Anadolu’nun kanatları… “Son Kale”yi savunmak…

Bizler bu kuşatmayı yarmak için, Anadolu’nun bütün kanatlarında savunma kalkanları kurduk. Bu kalkanları o kadar genişlettik ki, Viyana’dan Basra’ya, Kızıldeniz’den Kuzey Afrika’ya, Hazar kıyılarına kadar Anadolu’yu ve coğrafyamızın merkezini savunmak için hazırlıklar yaptık, büyük mücadeleler verdik.

Çok geriye gitmeyelim. Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında beka meselesi yok muydu? Balkanlar’dan “Son Kale” Anadolu’ya akan milyonlar, yüz yıl boyunca kesintisiz bir şekilde Kafkaslardan Anadolu’ya akan kitleler, coğrafya kanatlarımız kırıldığında “Son Kale”yi savunma düşüncesi bir beka meselesi üzerine şekillenmişti. Beka korkusunun ne demek olduğunu onlara sorun, onların hatıralarında, ağıtlarında arayın isterseniz.

Yüz yıl önce tarih dışına itmek istediler. Şimdi istemiyorlar mı?

Evet, Birinci Dünya Savaşı bir “Avrupa İç Savaşı”ydı. Ama Osmanlı’nın imhası ile sonuçlandı. Bütün Avrupa bir coğrafyayı paylaştı. Osmanlı, İslam, Türkler, tarih dışına itilecek, coğrafya dışına itilecekti.

Bu bir imha operasyonuydu. Öyle de oldu. Büyük bir yıkım, coğrafyamızın her köşesine ulaştırıldı. O günlerde bir beka meselesi yok muydu?

İşgal Anadolu içlerine, “Son Kale’ye ulaştığında bir beka meselesi yok muydu? Yeniden özgürlük mücadelesinin başladığı İstiklal Savaşı döneminde beka meselesi yok muydu? Coğrafyayı kaybetmiş bir milletin, anavatanı da kaybetmemek için verdiği mücadele beka üzerine değil miydi?

15 Temmuz bir beka meselesi değil miydi? Daha yakına gelelim:

15 Temmuz bir beka meselesi değil miydi? ABD-İsrail ve bütün Batı’nın patronluğunda bir terör yapılanması harekete geçirildiğinde, bu milletin Meclisi bombalandığında, insanları kurşuna dizildiğinde, tankların altına yatanların beka meselesi yok muydu?

Ne olacaktı? Daha iyi bir Türkiye mi olacaktı? Daha güçlü bir Türkiye mi olacaktı? Bu ülke Suriye’ye dönüştürülüp bütün sokaklarda kan akacak, onlarca örgüt çatışıyor olacaktı. 15 Temmuz bir imha harekatıydı. Bizi tarih dışına itme, coğrafyadaki yeniden yükselişi durdurma, bunun için de paramparça etme girişimiydi. Asla bir darbe girişimi değildi..

O cephe de, o mücadele de değişmedi. Hesaplaşma aynı..

Peki 15 Temmuz’dan üç yıl sonra düşünelim: Bu bir beka meselesi değil miydi? Değilse beka meselesi nedir? 15 Temmuz saldırısına atıp tutanların beka meselesi konusunda neden yumuşadığını sorgulamak hakkımız değil mi?

Beka, sadece çöküş dönemlerinde olmaz. Yeniden yükseliş dönemleri de beka üzerine biçimlenir. O mücadeleler de öyle verilir. Türkiye yepyeni bir yükseliş tarihi başlattı. Baktık ki, yüz yıl önce çöküş dönemindeyken karşımızda olanların hepsi yine karşı cephede toplanmış. Yüz yıl önce onlara içeriden katılanların geleneğinden gelenler yine içeriden operasyona katılmış.

15 Temmuz’a umut bağlayanlar: Sizi o cephede kimler topluyor?

Selçukludan bu yana tarih yapan genetik, merkezileşirken, bu tarihi dağıtmaya çalışanlar dış çevrede toplanıyor. Beka düşüncesiyle bu toprakları bin yıl vatan yapanlar güçlerini birleştirirken, yüzlerce yıl boyunca dışarıda, çevrede kalanların mirasçıları yeniden karşıt cephede toplanmış. Hiçbir siyasi kimlik kaygısı düşünmeden hem de.

ABD ile, terör örgütleriyle, Türkiye’ye açık savaş ilan edenlerle aynı cephede yer almayı sorgulayamayanların beka meselesini nasıl sulandırdıklarını görüyoruz çünkü.

Ve onlar şimdi ne kadar karşıt gibi görünseler de, bütün umutlarını 15 Temmuz’a bağlamışlardı. Şimdi yeni umutlara yelken açıyorlarsa, gerçekten de beka meselesi vardır.

Bin yıl daha bu topraklardayız ve beka meselesi hep olacak..

Bin yıl daha bu topraklardayız. Bin yıl daha beka düşüncesiyle, direnciyle mücadeleye devam edeceğiz. Yüzlerce yıl Anadolu’daki varlığımızı yok etmeye çalışanların yüzlerce yıl yine bu amaçla saldıracaklarını biliyoruz. Endülüs’e bakın, anlarsınız.

Bugün dört bir taraftan kuşatılmanın sebebi Türkiye’yi durdurmak içindir. Bu, bizimle alakalı değil, onların hesaplarıdır. Yükseliş döneminde, zaferler döneminde, güç inşa etme döneminde de bir beka meselesi vardır.

Merkezi güçlendirenlere karşı, çevrede toplananlar:Kibirli sözlerle olmaz bu iş…

Bu, iç muhalefet söylemi olamayacak kadar kritik bir şeydir. Bu, Türkiye’nin yürüyüşünü, coğrafyanın durumunu, küresel ölçekte güç kaymalarını anlayabileceklerin algılayabileceği bir şeydir. Öyle kibirli sözlerle, yazılarla, konforlu bakışlarla tarih yapılmıyor. Tarih büyük mücadelelerle yapılıyor. Bedel ödemekle yapılıyor.

Siyasi genetiğe sahip çıkmakla, ana omurgayı ve devlet iktidar alanını güçlendirmekle yapılıyor. Merkezi dağıtanların, toplumsal dayanışmayı zayıflatanların Selçukludan bu güne, bu coğrafyada yapıp ettiklerimize zerre katkıları yoktur. Sadece yıkım ve ihanet tarihinde yer edinmişlerdir.

Sulandırmayın. Sadece 15 Temmuz’a bakın yetecektir..

Beka meselesi, sulandırıldı. Bu gerçek, sinsi sinsi zihinlerimizden uzak tutulmaya çalışıldı. Bir milletin tarih, bugün, gelecek tasavvuru ucuz kelimelerle, günlük tartışmalarla yok edilmek istendi. Bu bir zihinsel karartmadır.

Bırakın geçmişi, sadece 15 Temmuz’u hatırlayın ve geleceğe öyle bakın.Bu millet hep teyakkuz halinde olmuştur. Yine öyle olacaktır. Sebebi de budur.

Yenişafak

Yorumlar1

  • Ayla teyzen 5 yıl önce Şikayet Et
    Allah razi olsun cocugum ellerin ve zihnin dert gormesin allaha emanet ol
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat