Türkiye için artık “savunma siyaseti” dönemi kapanmıştır!

.

  • GİRİŞ17.01.2020 11:07
  • GÜNCELLEME17.01.2020 11:07

Birinci Dünya Savaşı’ndan ve Cumhuriyet’in inşasından sonra Türkiye, bu coğrafyada yüzyıllarca süren devletler sürekliliği içinde “yeni bir aşama”ya geçmiştir.

Biz buna uzunca bir süredir “yeni yükseliş dönemi” diyoruz.

“Kuruluş dönemi” tamamlanan Türkiye, tam da küresel sistemin parçalandığı, güç/iktidar alanının dağıldığı bir dönemde bir tarih aralığı yakalamış, kadim devlet aklını ve millet ferasetini devreye sokmuş, güç inşa eden en önemli ülkeler arasına katılmıştır.

YENİ YOLCULUK VE ŞER ORTAKLIKLAR: İDDİA VE GÜÇ İNŞASI HER ALANDA.

Milletimizin, siyasi aklımızın bu yeni yolculuğu her ne kadar içeride bazıları tarafından henüz kavranamamış olsa da, bazıları ise süreci durdurmak için “dışarıda” umutsuzca ortaklıklar kurmuş olsa da, tarihin akışı artık bu yöndedir ve hiçbir gücün ve teşebbüsün bunu durdurması mümkün olmayacaktır.

“Savuna dönemi” sadece güvenlik olarak algılanmamalı.

İddia ve güç inşası her alandadır. Siyasetten ekonomiye, güvenlikten diplomasiye, teknolojiden insani yardıma, küresel eğilimlerin her alanından toplumsal refah artışına kadar Türkiye her alanda iddiasını ortaya koyan, arkasında duran, 21. yüzyılın boşluklarını hakkıyla dolduran ve bu amaçla çok büyük mücadele veren bir ülkedir.

BERAT ALBAYRAK, EKONOMİK MÜCADELE “ÇOKULUSLU KARARTMA”..

İçeride terörle, dışarıda çokuluslu çevreleme ile mücadele ederken aslında ekonomik alanda tarihin en ağır saldırılarına maruz kaldık. Bir nevi ekonomik istiklâl mücadelesi verildi, veriliyor.

Burada, Berat Albayrak’ın verdiği mücadeleye karşı dışarıdan ve içeriden organize edilip yürütülen, toplumsal psikolojiyi hedef alan “yaygın bir karartma” uygulandığını, ince ayarlı bir proje çalışıldığını söylemek herkes için hakkı teslim etmektir.

Çok az ülke böylesine çokuluslu ekonomik saldırılara maruz kaldı. Çok az “gelişmiş ülke” bu kadar ağır saldırıların altından kalkabilirdi. Bu tür saldırılara uğramamasına rağmen İspanya, İtalya ekonomileri çökerken Türkiye, 15 Temmuz’la ölçüşebilecek ekonomik saldırılarla, kuşatmalarla yüzleşti.

İÇERİDE SAĞLAM ZEMİN, DIŞARIDA GÜÇ İNŞASI BU: CESARET VE KARARLILIKLA..

Böylesine ağır saldırıların üstesinden gelmek, çöküşü engellemek, üstelik hızla silkinip toparlanmaya dönük radikal adımlar atmak, ekonomide de savunma döneminin kapandığına işaret eden yöntemler sayesinde oldu.

Saldırılar amacına ulaşsaydı, Suriye’de, terör koridorunda, içeride terörle mücadelede, bugün Akdeniz’deki mücadele verilemeyecek, bir Türkiye inisiyatifi inşa edilemeyecekti.

“Türkiye için savunma siyaseti dönemi kapandı” derken çok kapsamlı bir yeni durumdan söz ediyoruz.

Önce böyle bir aklın inşa edilmesinden, parti politikalarının çok üstünde bir siyaset/tarih kimliğinden, bu yönde bir karar verilip sağlam bir yol çizilmesinden, coğrafi tezlerin ve hafızanın hatırlanıp 21. yüzyıl dünyasına uyarlanmasından, cesaret ve kararlılıktan, içeride sağlam zemin dışarıda ise güç alanı oluşturulmasından söz ediyorum.

“DİRENÇ HATTI”NI “İÇERİDEN DIŞARIYA” TAŞIMAK.. AKIL KOORDİNASYON, MÜCADELE..

On yıllardır kendini “içeride savunan”, Doğu Anadolu dağlarında savunan, Ege’nin turizm şehirlerinde savunan, ülkenin sınırlarında savunan Türkiye’nin “savunma/direnç hatları”nı “içeriden dışarıya taşıması”ndan, sınırlarının sıfır noktasından coğrafyanın köşelerine taşımasından söz ediyorum.

İçeride terörle mücadele, sınırların güvenceye alınması, İran sınırından Akdeniz’e uzatılan çevreleme planlarının çökertilmesi, Akdeniz’de onlarca ülkenin Türkiye’yi dışarıda bırakan planlarının suya düşürülmesi, Libya’dan Kızıldeniz ve Basra Körfezi’ne kadar inisiyatif alanın oluşturulabilmesi, bir aklın, çabanın, koordinasyonun göstergesidir.

MACERA, İÇERİDE SAVUNMAYA MAHKUM OLMAKTIR. BU DA, “TÜRKİYE’Yİ KÜÇÜLTELİM” DEMEKTİR.

Libya’daki durum ve Akdeniz’deki Türkiye inisiyatifi işte bunun göstergesidir. Hiç kimse bunu küçümsemeye, sulandırmaya, basitleştirmeye, macera gibi pazarlamaya kalkışmasın. “Libya’da ne işimiz var” diyen kim varsa “bir başka ajanda” için kamuoyu oluşturuyor demektir.

Macera; Türkiye’yi bu alanlardan çekmek, içeriye kapatmak, savunmasız bırakmaktır.

Macera; Türkiye’yi yeniden Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki dağlarda, sınırlarımızın sıfır noktasında savunmaya mahkûm etmektir.

Macera; Türkiye’yi Ege ve Akdeniz kıyılarına hapsetmek demektir. Oysa Türkiye’nin bu halde kalma lüksü ve imkânı artık yoktur.

Küresel iktidar parçalanması Türkiye gibi en zor coğrafyada bulunan bir ülkeye böyle bir hak tanımıyor. “Bu halde kalalım” diyenler bu “ülkenin küçültülmesi”ne razı demektir.

“ZOR OYUNU BOZAR” DÖNEMİ BU.

“Zor oyunu bozar” dönemindeyiz. “Elini nerelere kadar uzatabiliyorsan o kadar güçlüsün” dönemindeyiz. İttifakların, blokların ülkelere gelecek garantisi vermediği bir dönemdeyiz.

Türkiye’nin güç biriktirme, nüfuz alanı oluşturma, coğrafyasıyla bütünleşme, üzerimize gelen fırtınalara karşı savunma yerine taarruza geçme dışında hiçbir seçeneği yoktur.

ABD’den Avrupa Birliği ülkelerine, Rusya’dan bölge ülkelerine kadar, her ülke ve güç, Türkiye’nin kendi bölgesinde ve küresel ölçekte müthiş bir güç inşa ettiğinin farkında. Bazıları bunu takdir ediyor, bazıları da durdurmaya çalışıyor.

TÜRKİYE DÜŞERSE COĞRAFYA DÜŞER.. GÜÇLÜ BİR “TÜRKİYE RÜZGÂRI” ESİYOR.

Yunanistan’dan, Mısır’dan, AB ülkelerinden, ABD’den gelen sinyallere göre, Türkiye’nin Akdeniz’de inisiyatifi büyük oranda eline aldığından endişe ediyorlar. Enerji kaynaklarından deniz haritasına, bölgenin yeniden paylaşılmasına kadar bir güçlü Türkiye rüzgârı esiyor. Bu ülkeye gönülden bağlı herkes bununla gurur duymalı.

Coğrafyanın tamamını hedef alan yeni istila dalgası kıyılarımızı hedeflerken kimse bizden savunma hattımızı sınırlarımızın sıfır noktasında, kıyılarımızın sıfır noktasında, Anadolu içlerinde kurmamızı beklemesin.

Türkiye düşerse bütün coğrafya düşer ve yüz yıl daha ayağa kalkamaz. Coğrafya tamamen düşerse Türkiye düşer ve bugünkü fırsatı onlarca yıl daha bekler.

BİR SÜPER GÜCÜN DOĞUŞU

Türkiye’nin Libya, Suriye, Akdeniz politikaları bir bütündür. Libya’da, Kızıldeniz’de, Basra Körfezi’nde yoksan Anadolu’da tutunamazsın. Dışarıdaki öfke ile içerideki ihanet ortaktır. Öyleyse Türkiye bütün bunların üstünden geçerek yoluna devam etmelidir. Edecektir de…

Artık içe dönük değil dışa dönük, artık savunmaya dönük değil taarruza dönük bir Türkiye vardır ve olacaktır. Türkiye’nin bu güç inşası bütün bölge için kurtuluştur.

Aslında dünya, yeni bir süper gücün doğuşuna tanık oluyor. Biraz dışarıdan bakın, anlayacaksınız!

YeniŞafak

Yorumlar3

  • ayhan 4 yıl önce Şikayet Et
    inşallah sefer bizden zafer allahtan allahu ekber
    Cevapla
  • Yusufo 4 yıl önce Şikayet Et
    Yine, yeniden osmanlı; ya allah, bismillah, allahu ekber...
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Zekeriya Kaya 4 yıl önce Şikayet Et
    Kaleminize sağlık... Allah bin yıldır Kur'an'ın sancaktaligini yapan bu asil millete zeval vermesin.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat