Terör = kalleşlik, peki ya gerisi?

  • GİRİŞ30.06.2016 09:17
  • GÜNCELLEME30.06.2016 09:17

Bu satırların yazıldığı sırada verilen son bilgi şuydu; 41 tane can kaybı, 239 de yaralı… Seyahate çıkan veya seyahatten dönen, bir de onları karşılamaya yahut uğurlamaya giden insanlara yönelik, aşağılık terör saldırısının kesin olmayan bilançosu. Ruhunu şeytana satmış travmatik yaratıkların beline bomba düzenekleri bağlayıp, ellerine de kalaşnikof tüfekler tutuşturarak, hiç bilmedikleri, görmedikleri, asla tanımadıkları sivil insanların üzerine ateş ve ölüm yağdıran terör örgütlerinin mahiyetlerini ne kadar biliyoruz? İşin püf noktası burası!.. Her terörist saldırıdan sonra kınama mesajları yağar. Özellikle dışarıdan gelen mesajlar… Zahire bakılırsa, bu mesajlar acıları paylaşmaya dönük insani jestlerdir. Zaten öyle de olması gerekir. Ancak iş burada bitmiyor. Bitmiyor, çünkü terör örgütlerinin yapısına, eylem kapasitelerine, hedeflerine, lojistik destek kaynaklarına, siyasi ve askeri bakımdan himaye gördükleri aktörlere ve odaklara baktığımız vakit, çok farklı ve bir kadar da çetrefil ilişkiler görüyoruz. Zira bu mesajların neşet ettiği adreslerin, “Düğün evinin defçisi, ölü evinin yasçısı” gibi, her iki rolü de gayet profesyonelce oynadığını biliyoruz. Konu da burada düğümleniyor. Lakin bu düğümün çözülmesi hiç kolay değil.

Bütün mesele bu iki farklı rolü kolaylıkla oynayan aktörlerin davranış biçimini etkileyecek güce erişmektir. Başka bir ifadeyle, bu davranış biçimlerini değiştirmeye zorlayacak kozlara sahip olmak ve onları akıllıca kullanabilmektir. Gerisi lâf-u güzaftır. Her olaydan sonra, televizyon ekranlarından yapılan analiz ve yorumların ucuzluğu gibi… Epey zamandır, Orta Doğu’da haritaların yeniden çizilme faaliyetleri etrafında bolca tezler, komplo teorileri üretiliyor. Bunların bir kısmı elbette doğru… Ama bunlardan önce vurgulanması gereken bir husus var: Terörün bazı devletler (Ki bu bazı devletlerin ekseriyeti hegemonik güç pozisyonunda) tarafından, bir dış politika aracı haline getirilmiş olması gerçeği… Evet, terör örgütlerine gizli – açık, doğrudan veya dolaylı biçimde destek verip onları başka ülkeler aleyhine fiilen kullanan devletleri iyi tanımalıyız... Bunlar terör örgütleri üzerinden bir nevi vekâlet savaşı yürütüyor. Bu yolla hedef ülkeleri belli politik istikametlere zorlamaya çalışıyorlar. Bu mesele zaman zaman dile getirilse de, günümüzdeki terör anaforu içinde, çoğu kez dikkatlerden kaçıyor. Terörün etkili bir araç olarak kullanıldığı uluslararası ilişkiler yumağında, bu yüzden o kadar girift durumlar oluşuyor ki, kimi devletler aynı anda birbiriyle hem dost hem düşman konumuna girebiliyorlar!.. Geçmişte yalnızca ülkesel veya en fazla bölgesel bir faktör seviyesinde olan terör, yayılmacı ülkelerin kirli politikaları sayesinde, artık küresel bir olgu hüviyetiyle herkes için tehdit teşkil etmekte. Ancak terörü besleyip büyüten ve onu politik araç olarak kullanan bazı devletler, hâlâ bu tehlikenin yeterince farkında değil.

Irak ülkesi, DAEŞ örgütü için ta 1990’daki Körfez savaşının ilk gününden beri, mümbit topraklar olmaya başlamıştı. Devamında Amerika’nın kasıtlı politikaları ve ülkede iktidarı ele geçiren Şiilerin, özellikle Nuri El Maliki gibi küçük diktatörlerin ortaya koyduğu despot yönetim, bu örgüt için âdeta hibrit gübre vazifesi gördü… Bu arada (tavşana kaç, tazıya tut) misali, göstermelik mücadelelerle güya bu örgütü çökertmek için, başka terör örgütleriyle tuhaf yeni ittifaklar kurulurken, DAEŞ bir gün Paris’te, bir gün Brüksel’de, bir gün İstanbul’da canlı bombalarla katliam yapıyor. İşte bu sebepledir ki, terörü kınamak, lanetlemek, acıları paylaştığını söylemek, çok fazla şey ifade etmiyor. Esas olan samimiyettir. Muktedir ülkeler, terör örgütlerine desteği sona erdirse, bakın bakalım o zaman bu örgütler ayakta kalabiliyor mu? Ama onların bu desteği keseceğini asla beklemiyoruz. Çünkü düzeni buna göre kurmuşlar.
 
TÜRKİYE RUSYA İLİŞKİLERİ

Dün Rusya Devlet Başkanı Putin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açtığı telefon, iki ülke arasında hüküm süren ‘Sibirya Buzlarının’ önemli ölçüde erimesini sağlamış bulunuyor. Şüphesiz bu telefonun diplomatik altyapısı epey önceden kurulmuştu. Bundan sonra karşılıklı olarak atılacak adımlar, ikili ilişkilerin normal seyrine girmesini temin edecektir. Şüphesiz bu durum her iki ülkenin de lehinedir. Hayırlı olsun!..

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat