Öksüz’e telefon ve ABD Yargısı

.

  • GİRİŞ30.03.2017 10:30
  • GÜNCELLEME30.03.2017 10:30

Gelişmeler çok hızlı seyrediyor… Öyle ki, hangi birisini mercek altına alacağımızı kararlaştırmakta zorlanıyoruz! Yalnızca Türkiye ile ABD arasındaki yoğun trafik bile gündemi fazlasıyla dolduruyor.

Öncelikle gazetemiz yazarı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ı tebrik edelim. Müthiş bir gazetecilik çalışmasına imza attı… Batuhan’ın ortaya çıkardığı olay, belki de FETÖ’nün 15 Temmuz ihanet kalkışmasının gidişatını kökünden değiştirecek!.. 15 Temmuz’dan bu yana ismi en çok sorgulanan, esrarengiz firari; FETÖ’cü Adil Öksüz’ün darbe teşebbüsünden tam altı gün sonra gecenin ilerleyen saatlerinde, ABD Başkonsolosluğundan cep telefonuyla aranmış olması, içinde çok şey barındıran bir olaydır. Bu olayın deşifre edilmiş olması, 15 Temmuz kalkışmasının iç ve dış bağlantılarına dair esaslı bilgi, belge ve sonuçlara ulaşılmasını sağlayacak gibi görünüyor. Yeter ki bu istikamette yürütülecek soruşturma ve kovuşturmalar, herhangi bir şekilde akamete uğratılmasın… Doğrusu bu konuda ciddi endişelerimiz var. Zira geçmişte de benzer hadislerin sonuca ulaştırılamadan örtbas edildiğini biliyor ve hatırlıyoruz. Şu hâlde benzer bir durumun tekerrür etmemesi için herkes kendine düşen görevi yapmak durumundadır.

Kuyrukları birbirine takılı zincirleme sorulara cevap arıyoruz… Adil Öksüz denilen şahıs, gerçekten kimdir, kimin adına çalışmaktadır? 15 Temmuz gecesi yakalandığı ve sorgulandığı hâlde, nasıl olmuş da kolayca salıverilmiş ve kaçabilmesi için her türlü yardım sağlanmış? Bu yardım ve yataklık durumunun neler olduğu, şimdiye kadar çok yazılıp çizildi. Fakat işin aslı astarı bir türlü gün ışığına çıkarılamadı. Batuhan Yaşar’ın haberiyle ortaya çıkan bu yeni durumda, işin rengi büsbütün değişmiş bulunuyor. ABD Başkonsolosluğu Adil Öksüz’ü hangi sebeplerle aradı? Bu konuda Büyükelçiliğin yaptığı açıklama doğrusu insanların zekâsıyla alay eder mahiyette… Şöyle diyor müttefikimizin elçiliği: “Amerikan – Türk emniyet güçleri arasındaki yakın iş birliğinin doğrudan sonucu olarak, ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğundan Adil Öksüz adına kayıtlı bir numaraya 21 Temmuz tarihinde bir çağrı gerçekleştirilmiştir…” Evet, telefon görüşmesi resmen kabul edilmiş bulunmakta. Lakin bu görüşmenin amacının ne olduğu önemli! Elçilik açıklamasına göre, aynı gün Türk emniyeti, Adil Öksüz’ün yurt dışına kaçışının önlenmesi için yardım talebinde bulunmuş, bunun üzerine Öksüz’ün vizesi iptal edilmiş ve hemen saat 10.22’de bu durum ABD yasaları gereği olarak kendisine bildirilmek üzere aranmış… Eğer her şeye hemen inanmaya hazırsanız, problem yok. Bu söylenenleri yeterli görüp konuyu kapatabilirsiniz. Ama kazın ayağı öyle mi? Sahiden mesele bu kadar basit mi?! Öncelikle şu sorunun cevabı verilmeli; Öksüz’le başka telefon görüşmeleri de yapıldı mı? Mesela 15 Temmuz gecesi herhangi bir görüşme gerçekleşmiş midir? ABD sefareti tarafından Adil Öksüz ile ilgili olarak Türk makamlarına 15 Temmuz sonrası dönemde herhangi bir bilgi soruldu mu? Bu hususların etraflı şekilde sorgulanması gerekiyor. Bakalım Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hazırlamakta olduğu iddianamede ne gibi bilgi ve iddialar yer alacak… Ama şurası kesin: ABD elçiliğinin telefon görüşmesini doğrulayan açıklaması, daha başka açıklamalar için de sebep ve zemin teşkil etmektedir.

15 Temmuz ihanet kalkışmasına hangi mihrak ve odakların destek verdiği konusunda, Türk halkının zihninde kaynaşan sayısız sorular var. Bunların önemli bir kısmı belki de hiçbir zaman cevap bulamayacak!.. Ama ne olursa olsun, devletin ulusal güvenliği ve bekasını ilgilendiren bu hadiseyi ana hatlarıyla aydınlatma zarureti var. Bu o kadar kolay bir iş değil elbet. Büyük bir kararlılık gerekiyor. Aksi hâlde bunun devamında gelebilecek hamleler boşa çıkarılamaz. ABD Dışişleri Bakanının tam da ilk ziyareti öncesinde ortaya çıkan iki kritik gelişme var. Birincisi bahse konu telefon görüşmesi… İkincisi de Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın, New York’ta; ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarını delme ve bankacılık sahtekârlığı yaptığı iddiasıyla tutuklanması ve hakkında toplam 50 yıl hapis istenmesi, çok tehlikeli bir sürecin başlamasına yol açabilir!.. Zira ABD yargısının sağı solu belli olmaz. Amerika kendisini dünyanın siyasi ve ekonomik jandarması olarak kabul ediyor. Ve menfaatlerini koruma ya da arttırma maksadıyla zaman zaman tehlikeli atraksiyonlarda bulunabiliyor. Yakın geçmişte ABD tarafından Wolkswagen firmasına ve Alman Deutsche Bank’a kesilen milyarlarca dolarlık cezaları hatırlıyoruz… Rıza Zarrab olayıyla bağlantılı olarak tutuklanan Halkbank Genel Müdür Yardımcısının davasının seyri, Türk – ABD ilişkilerini olumsuz etkileyebilir. Sıkıntılı bir dönem!..

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat