Elmas, Hatice, Hacire: Annelerin merahametleri vardır!

.

  • GİRİŞ07.09.2019 10:10
  • GÜNCELLEME07.09.2019 10:10

1954 doğumluydu Hayrettin Eren. Pertevniyal Lisesinden mezun olmuş, 70’li yılların sağ-sol ayrışmasında Dev-Genç içerisinde örgütlenmiş, anlatılanlara göre “kendi yolunca memleketin iyiliğinden gayrı” bir şey istememişti. 12 Eylül darbesinden 2 ay sonra, 21 Kasım 1980 günü darbeci cunta tarafından gözaltına alındığında 26 yaşındaydı.

 

 

Gözaltından sonra Hayrettin Eren’den haber alınamadı bir daha. Cunta, ne ölüsünü verdi ne dirisini. “Gözaltında kaybolma” denilen o iğrenç “infazın” kurbanı oldu Eren.

O günden, öldüğü 2019 Ağustosuna kadar Hayrettin’in annesi Elmas Eren anne, oğlunun cesedinin kendisine teslim edilmesine adadı ömrünü. Gazi Mahallesi olaylarının hemen ardından, çocukları gözaltında kaybolan annelerin bir araya geldikleri “Cumartesi Anneleri” oluşumunun sembol isimlerinden biri oldu. “Oğlumun, çiçeklerle donatacağım bir mezarı olsun istiyorum” diyordu her seferinde.

 

 

Cumartesi Anneleri oluşumunun ortaya çıktığı yıl olan 95’in Temmuz ayında, Bosna Hersek’in Srebrenica şehrinde, bütün dünyanın gözü önünde bir soykırım gerçekleşti. Sırplar, NATO askeri olacak Hollandalı itlerin güya koruduğu şehre ellerini kollarını sallayarak girdiler ve resmi kayıtlara göre şehirde 8 bini aşkın erkeği katlettiler.

O soykırım esnasında, iki oğlunu ve kocasını kaybeden Hatice Mehmedoviç anne, 7 yıl mülteci olarak yaşadıktan sonra 2002 yılında Srebrenica Anneleri isimli bir dernek kurulmasına öncülük ederek katledilen insanların gömüldüğü toplu mezarların bulunmasına ve daha da önemlisi, dünya kamuoyunun Srebnica’da yaşanan olayları “soykırım” olarak tanımasına öncülük etti.

2008 yılında Srebrenica anmaları için gittiğim Bosna Hersek’te tanıştığım Hatice anne, “çocuklarımızın, kocalarımızın mezarları olsun istiyoruz, intikam peşinde değiliz, adalet istiyoruz” demişti. Soykırımda katledilen eşinin ve iki oğlunun kemiklerini bir toplu mezarda bulalı 1 yıl olmuştu.

Hatice anne, geçtiğimiz yılın Temmuz ayında, Srebrenica’da katledilen tüm insanların kemiklerinin bulunduğunu göremeden vefat etti.

Ve Hatice annenin vefatından bir yıl sonra, Elmas annenin vefatına günler kala, HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önüne “dağ gibi” oturan Hacire anneyi tanıdık. Ağustos ayı içerisinde 22 yaşındaki oğlu Mehmet Akar’ın HDP Diyarbakır il binasına girdikten sonra bir daha görülmediğini, oğlunun “dağa çıkarıldığını” söyleyen Hacire anne “oğlumu geri vermezseniz buradan gitmem” diyerek oturma eylemi başlattı… Mehmet, 4 gün sonra “geri verildi.” Ancak, baraj kapağı açılmıştı bir kere.

Hacire annenin verdiği ilhamla evlatları “dağa çıkarılan” anneler birer ikişer HDP binasının önüne gelerek hak aramaya, “çocuklarımızı geri verin” demeye başladılar. Ben bu yazıyı kaleme alırken oturma eylemi yapan anne sayısı 8 olmuştu.

Şair kardeşim Mustafa Akar’ın nefis dizesini hatırlayalım burada: “Annelerin ideolojileri yoktur, merhametleri vardır.”

Cumartesi Anneleri için ne zaman yanımda bir eleştiri cümlesi kurulacak olsa Mustafa’nın bu dizesini bu eleştiriyi yapanın suratına okurum. Zira bu kesin olarak böyledir: Annelerin ideolojileri değil, merhametleri vardır.

Şimdi geldik meselenin ek yerine. Meselenin ek yeri şurasıdır ki Hacire annenin şahsında billurlaşan Diyarbakır Anneleri hareketi, “annelerin teröre karşı inisiyatif aldıkları” olağanüstü bir direniş hareketidir. Annelerin olanca merhametleriyle meseleye el koymalarının resmidir. Üstelik “evlatlarını canlı olarak kurtarma” ümitleri vardır.

PKK’nın ve HDP’nin öfkesi de, şaşkınlığı da tam burayadır işte. Karşılarında hemen suçlayacakları bir devlet mekanizması değil, kendi toplumsal meselelerinde de sıklıkla yardımlarına başvurdukları “anneler” vardır bu kez.

HDP’yi açıkça desteklediğini bildiğimiz medya kuruluşlarının, gazetelerin, internet sitelerinin sessizlik modundan, tıpkı Birgün Gazetesi’nin Erk Acerer’i gibi, “tiyatro yapıyor bunlar” moduna geçişlerindeki öfke bu yüzdendir işte. Ne yapacaklarını bilmez haldeler. Şaşkınlar. Kızgınlar. Çocuklarımızı Amerika’nın “kapı iti” yapmaya çabalayan PKK’nın karşısına dikilen “anne merhameti” hiç beklemedikleri şekilde düşürdü gardlarını.

Hacire annenin yaktığı direniş ateşi kutlu olsun. Umudumuz odur ki çocuklarımız sağ salim annelerine kavuşsun, terör örgütü ve onun siyasal uzantısı da kendi karanlığında boğulsun.

Muazzam bir umuttur Diyarbakır Anneleri. Hem “geri istedikleri” çocukları hem de memleket için.

YENİ ŞAFAK

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat