Biyolojik terör

  • GİRİŞ30.03.2020 12:30
  • GÜNCELLEME30.03.2020 12:30

Vuhan’dan yayılan ve bütün kuzey küreyi kasıp kavuran Kovid-19 Beyaz, Siyah ve Sarı olarak tarif edilen ırkların anlamsızlığını bir kez daha ortaya koydu.

Yuhan hanedanının kurucusu Cengiz Han’ın torunu Kubilay’ın Vuhan kuşatması sırasında salgın hastalığa yakalandığı, hastalığı atlattıktan sonra yeniden şehri kuşattığı rüyasında kardeşinin hastalandığını görünce aldığı haraç karşılığında kuşatmadan vazgeçtiği anlatılıyor. Çin’de kağıt parayı kullanan ilk kişi Kubilay’dır. 1341’de Avrupa’da 50 milyon insanın ölümüne sebep olan Kara Veba’nın da kaynağının bu şehirden çıktığı biliniyor. Vuhan, Çin endüstri ve sanayisinin bel kemiği olan 60 milyonluk bir eyalet merkezi. 1800’lü yıllarda İngiliz, Fransız, Alman menfaatleri için anlaşmalar imzalanmış. Dünyanın ekonomik devlerinin Vuhan ile şöyle veya böyle bağlantıları bulunuyor.

 

İnsanlığı ürküten bu tabloya AB’nin belkemiği İtalya, Fransa ve Almanya’dan hatta hatta Brexit ile birlikten ayrılan İngiltere’de farklı yaklaşımlar var.  Fransızların yüzde 26’sı ’u virüsün biyolojik bir silah olduğunu düşünüyor. İddialar gırla gidiyor Fransızlar virüsün Pasteur Enstitüsü’nün Vuhan’da Koronavirüs ile ilgili çalıştığını aşısını bulduğunu, korku ve paniğin yayılması için piyasaya vermediğini iddia ediyorlar. Aşının patentinin Sars’la ilgili olma ihtimali söylentileri durdurmuyor. Almanların Robert Koch Enstitüsü’nün Risk Analizi ve Halkı koruma başlıklı 8 yıl önceki raporda Koranavirüs salgınını 7,5 milyon insanı öldüreceği yazıyor. Raporu ciddiye alan Almanların konuya daha ciddi yaklaştıkları belirtiliyor. Çin’de krizin başladığında olaya ticari bakan İtalyanların ne hale geldiğini hepimiz görüyoruz. Elindeki bütün maskeleri AB ve NATO’ya güvenerek Çin’e satan İtalyanlar virüs kendilerine gelince uluslararası kuruluşlar dahil herkesten yardım istemeye başladılar. İtalyanlara güvendikleri ABD, AB ve NATO’nun yerine Küba, Rusya, Çin yardım etti. 10 bin doktor gönderdiler. Yani sorunlar karşısında NATO ve ABD liderlik yapmıyor. Çin ve Rusya liderliği ele aldı.

Türkiye’de Virüs’ün ilk görüldüğü yer olan Kapalıçarşı ile ilgili senaryo ise tesadüf ötesi bir şey. 2005 yılında John Hopkins Üniversitesi ile Pittsburgh Üniversitesi tarafından düzenlenen Atlantik Fırtınası Operasyonu isimli hayali senaryoda, biyolojik terör Kapalıçarşıdan başlıyor. Bugün de Türkiye ilk koronavirüs olayı Kapalıçarşıda başladı. Senaryoda ABD ve NATO Türkiye’ye ihtiyacı olan ilaç ve aşıları vermiyor.

NATO’nun çokuluslu Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer (KBRN) Savunma Taburu da özellikle biyolojik terör ile ilgili faaliyetler yürütüyor. Bir dönem taburun komutanlığını yapan İspanyolların NATO’dan istedikleri yardım ise karşılık bulmadı.

ABD’nin dünya genelinde 800 askeri üssü bulunuyor. Bunlardan 26 tanesi biyolojik virüs üzerine raporlamalar yapıyor. Amerikalılar ve İtalyanlar virüsü Çin ordusunun Vuhan’da ürettiğini iddia etseler de, Amerikalıların da Vuhan’da biyolojik üssü bulunuyor. Sağlık Örgütü kurallarına göre her ne kadar deney yapmak yasaksa da, ABD’nin Afrika’daki biyolojik üsslerinin bulunduğu bölgelerden geçmişte Ebola mikrobunun yayılması büyük patronun kural tanımadığının en bariz örneklerinden biri. Denver Havaalaının altına yapılan devasa yeraltı şehrinin biyolojik saldırılardan korunmak üzere inşa edildiği artık bir şehir efsanesi değil. BM, Dünya Sağlık Örgütü, NATO, Biyolojik Silahlar Konvensiyonu gibi kuruluşlar43 mikroorganizma’nın (15 bakteri, 24 virüs, 2 mantar ve 2 parazit) insanlara karşı biyolojik silah haline getirilme özelliğine sahip olduğunu yıllardır açıklıyor.

 

Biyolojik saldırının doğurduğu ekonomik sonuç ise dünyada talep şoku, Bu şoktan kimlerin karlı çıkmak istedikleri ise ortada. İngiltere, ABD, AB’nin olayın başında virüsle dalga geçer pozisyonları kabus senaryocularının ekmeğine yağ sürüyor.

Göç krizinin hemen ardından çıkartılan virüs krizi göçmenler sorununu bir anda rafa kaldırdı. Önce Prens Charles’in korona sonucu pozitif çıktı. Yine korona olduğunu açıklayan Başbakan Johnson’un 13 Şubatta Dışişleri Bakanlığına atadığı James Cleverly’i kendisine bir şey olması durumunda vekil tayin etmesi işin başka bir boyutu. İngilizlerin büyük çoğunluğu Johnson’un ve sağlık bakanının gerçekten koronavirüs olmadığını, süreç yönetimindeki başarısızlıklarını örtmek için böyle bir senaryoya başvurduklarını düşünüyor.

Eğer Angla Saksonlar (Beyaz Irk), sarı ırkın yaydığı bu virüsü, siyah ırka (Afrika-Güney Amerika), insanlığın çaresiz kaldığı ve kendileri tedavi olduktan sonra yayarsalar, 100 yıldır sürdürdükleri ve çöküşe geçen sistemlerini yeni bir boyutta sürdürme imkanı bulacaklar. Bu senaryoyu da durduracak güç Müslümanlar ve Türkiye olacaktır.

1918’de İspanyol gribinde ABD’de 675 bin, Fransa’da 400 bin, İngiltere’de 250 bin kişi ölmüştü. Bugün 64 devletin bulunduğu Osmanlı coğrafyasından ise 10 bin kişi hayatını kaybetti. Müslümanın her dönem ve şartta Allah’ın verdiği can emanetini de en güzel şekilde muhafaza edeceğine inancımız tamdır.

Yazımızı üst akılın kurgularını deşifre eden ekonomist dergisinin bu ayki kapağını tasvir ederek bitirelim. Maskeli ve tasmalı bir köpeğin tasmasını maskeli bir insan tutuyor, maskeli insanın tasması ise büyük bir el tarafından tutuluyor. Başlığı tahmin etmişsinizdir ‘Herkes kontrol altında, büyük hükümet, özgürlük ve virüs’ yani dünyanın tek el tarafından yönetildiği yeni bir düzen hedefliyorlar. Salgının sonunda Milli devletlerin yok olacağı insanlığı yönetecek küreselcilerin istediği gibi tek bir hükümet. Biz de son cümlemizi ‘Herkesin bir hesabı varsa, Allah’ın da bir hesabı vardır’ diye kuralım… vesselam…. 

Milat Gazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat