Kapı kapı iç savaş dilenmek

Son günlerde şu iki cümleyi fazla duymaya başladık; (1) 'çözüm süreci bitti' (2), '1990'lar Türkiyesi'ne döndük!' Sürece karşı çıkanların daha çok kurduğu bu cümleler, somut bir durumu açıklamaktan ziyade, gizli bir arzuyu, coşkuyu yansıtıyor.

  • GİRİŞ19.10.2014 10:35
  • GÜNCELLEME19.10.2014 10:35

Çözüm süreci başlayalı iki yıl oldu. Bu sürede çözüm süreci en az 50 kez bozuldu, bitti, çöktü! Kandil'deki örgüt liderleri de bilmem kaçıncı kez sürecin bittiğini ilan etti! Ancak çözüm süreci değişik sorunlar yaşasa bile çökmedi, aksine her seferinde toparlanarak yoluna devam etti.  
Kabul ediyorum; KCK ve Kandil'in sokağa çıkma çağrısı üzerine yaşanan kanlı olaylar kamuoyunda süreçle ilgili ciddi bir karamsarlık yarattı. Ancak ilk günden beri bu sürecin arkasında olan kesimler, bu olayların, sürecin sonunu getirmemesi için çalıştı. Bitmeyen süreci erkenden bitirmeye çalışmadı. "Hemen silahlanalım" da demedi. Kandil ve HDP'nin güven vermeyen pozisyonuna karşın sürecin arkasında durdu, İmralı'nın sürece ağırlığını koyacağını düşünerek umudu tüketmedi.  

Fakat umudunu çözüm sürecinin çökmesine bağlayanlar, Kobani provokasyonunu büyük bir sevinçle karşıladı. Kürt hareketinin hız kesmeyeceğini hesaplayarak sürecin bittiğini peşinen ilan ettiler. Kuşkusuz olaylar ciddiydi, 30'dan fazla insan hayatını kaybetti. Ama sürecin sonlanmasına dönük arzularını bastıramayanlar, çözüm sürecini ölmeden mezara sokmaya çalıştı. Son sözü söyleme hakkı sanki kendilerindeymiş gibi sürecin bittiğini ilan ettiler.  

Ne var ki süreci öldürmek, mezara koymak o kadar da kolay değil. Provokasyonun düzeyi ve boyutları yıkıcı olsa bile İmralı ve hükümetin barış kararlılığını yıkamadı. Sürece ara verilmedi. İki taraf arasındaki diyalog kopmadı. HDP, Kandil ve İmralı, hükümetin hazırladığı yol haritasını müzakere ediyor şimdi. HDP heyeti, Kandil ile görüştükten sonra salı günü İmralı'ya giderek Öcalan'ın da görüşünü alacak. Sonucun çözüm sürecinin devamından yana olacağından kuşku yok.  

90'lara dönme hayali kuruyorlar 

1990'lara dönme konusuna gelirsek; bu sözleri en çok 1990'ların mimarı Hürriyet'in yazar ve yöneticilerinin dillendirmesi şaşırtıcı. Oysa Hürriyet, 90'ların kanlı medyasının başını çekiyordu. 17 bin faili meçhul cinayeti, bu medya grubu kararttı. Şimdi kalkıp "90'lara dönüyoruz” diye gürültü çıkarmalarının başka bir sebebi olmalı.
 
1990'lar Türkiyesi'nde aktör olan kişi ve çevrelerin bir ağızdan "90'lara döndük" korosuna katılması fazlasıyla tuhaf bir durum.  
Gerçekte 90'lara dönmekten mi korkuyorlar yoksa 90'lara dönmeyi mi arzuluyorlar? 

Aslında yapmak istedikleri tam da 2014 Türkiyesi'ni 90'lı yıllara çevirmek. 90'ları simgeleyen ne varsa son bir ayda sahneye taşıdılar. PKK-Hizbullah çatışması, sokakta başlarına kurşun sıkılan gazete dağıtıcıları...   

Türkiye'yi 90'lara çeviremezlerse hükümeti alt edemeyeceklerini biliyorlar. 90'lar Türkiyesi'nin en çarpıcı özelliği hükümetlerin çatışma ve kanlı sokak olayları üzerinden vesayet altında tutulmasıydı. PKK, hala kaç hükümet devirdiği ile övünüp duruyor. "Silahı konuşturursak hükümet dayanamaz" diye düşünüyorlar. 90'larda hükümet devirmek kolaydı. Medya istediği gibi bakan atayabiliyor, başbakanlara şantaj yapabiliyordu. Bu nedenle 90'ları özlüyorlar. 90'lara dönsek, ortada ne AK Parti, ne Erdoğan, ne Davutoğlu kalacak! Yerle bir edecekler siyasal iktidarı. Yeter ki 90'lara dönelim!

Yazının devamı için tıklayın...

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat