Yeni HDP şart

  • GİRİŞ26.11.2014 10:12
  • GÜNCELLEME27.11.2014 10:35

Türkiye'nin en temel sorununa çözüm arandığı bir sırada demokratik alanın dışına çıkarak sokakları kan gölüne çeviren bir partinin basit bir özeleştiriyle işin içinden sıyrılması mümkün değil. HDP kendi kuruluş felsefesine aksi bir yöne savrulmuştur. Çözüm sürecinin geleceği açısından da şu an baş aşağı duran HDP'nin yeniden kendi ayakları üzerine oturması gerekiyor.  

Abdullah Öcalan'ın, HDP'nin kuruluş kongresine gönderdiği mesajı hatırlayanımız azdır belki; o mesajda Öcalan, isyan döneminin sona erdiğini vurgulayarak, HDP'nin müzakere döneminin partisi olması gerektiğini belirtiyordu. BDP, çatışma ve isyan döneminin ürünüydü, buna göre yapılanmıştı; ancak HDP, çözüm sürecinin ihtiyacı olarak gündeme geldi.  
Fakat HDP, kurulduktan kısa bir süre sonra müzakere yapan bir partiden isyan çıkaran bir partiye dönüştü/dönüştürüldü. Bu değişim, çözüm sürecini de zorlamaya başladı. İmralı/Kandil cephesi ile devlet arasındaki görüşmelerde yaşanan anlaşmazlıklara aracılık yapma, devreye girme yerine HDP, İmralı/Kandil'in de önüne geçerek demokratik bir partiden isyancı bir örgüte dönüşme eğilimi gösterdi. Tabii burada HDP'nin hangi koşullarda kurulduğu ve hangi olayların etkisi altında kaldığı da gözden kaçmamalı.  

Gezi olaylarının ertesinde kurulan HDP'nin kongresinde Öcalan'ın mesajı bile etkisiz kalmıştı. Öcalan'ın "İsyan dönemi bitti" mesajına rağmen Sırrı Süreyya Önder "Barikatlarda çatışma dönemine giriyoruz" temalı bir konuşma yaptı. Gezi isyanı aslında çözüm sürecini başlatan siyasal akla karşı örgütlenmişti. Seküler sokağı ayaklandıran üst aklın hedefi, isyanı Kürt mahallesine de taşırmaktı. HDP, bu yoğun psikolojik, siyasi baskıya karşı dirense de, çok geçmeden "ayaklanma", "isyan", "barikat" ajitasyonu yapan kendi içindeki sekülerlerin dümen suyuna girmekten kurtulamadı. Buna merkez medyanın Kürt siyasi hareketi içindeki lobi faaliyetleri ve HDP yönetimindeki ağırlıkları da eklendiğinde çözüm sürecinin kitleselleşen, Türkiye'nin bütününe açılan demokratik partisi yerine, neredeyse her sözüyle, eylemiyle barışı zora zokan isyancı bir parti ortaya çıktı. HDP'nin geldiği siyasi gelenek 1990'ların karanlık günlerinde bile demokratik zeminde kalmayı başarabildi; ancak mevcut HDP yönetimi, Kandil'in bile "Herkes kendi işini yapsın, kendi alanının özelliğine göre davransın" diye uyaracağı militan bir çizgiye savruldu. Bu savrulma, 6-7 Ekim olaylarıyla zirveye çıktı.  

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat