Sıkı durma zamanı

Akıllardaki soru Türkiye’nin darbe/işgal girişimi ve son yıllarda ivme kazanan terör belasından nasıl ve ne zaman kurtulacağı yönünde.

  • GİRİŞ24.08.2016 09:49
  • GÜNCELLEME25.08.2016 08:15

 Kanlı darbe girişimi, ölüm saçan canlı bomba saldırıları toplumdaki huzursuzluğu artırdığı gibi “sulha kavuşma” beklentisini de artırıyor. Hayatımızı kanlı bir cehenneme çeviren kaosun sebeplerini doğru çözemezsek istikrara kavuşmamız, huzur bulmamız zor.

Aslında bize kaotik görünen bu kanlı karmaşanın bir iç düzeni var. 15 Temmuz darbe/işgal girişimi Pensilvanya’da yaşayan bir meczubun şahsi kin ve öfkeyle başlattığı bir saldırı değildi; Darbe girişimi Gülen’in ihtiraslarıyla da, Mehdilik hevesleriyle de açıklanamaz. Ama Gülen’i yaratan gücün öfkesi, hesapları, ihtirasları olabilir. Gülen, sadece bir iletken madde işlevi görüyor arada.

Gülen’i iç dinamikler üzerinden anlamak, anlatmak da mümkün; nitekim bu topraklarda doğup, bu topraklarda boy veren bir örgütten bahsediyoruz. Ancak içeride ve dışarıda himaye görmeyen pek çok örgütün serüveninde olduğu gibi Gülen de uluslararası destek görmeseydi bu kadar büyüyüp etkili olamazdı. Hatta “üst akıl” kendi örgütünü kendisi kurmuştur da denilebilir. Gerek FETÖ, gerekse PKK birer “üst akıl” yapımı örgütlerdir. Bu örgütlerin fizibilitesini CIA yapmıştır. Hangi ideolojiyle, taktikle, nerede örgütlenecekleri ve kimleri kullanacakları; örgütün liderinin kim olacağı ve kimlerden teşekkül edeceği de “üst akıl” tarafından belirmiş ve bir saat gibi kurularak harekete geçirilmişlerdir.

FETÖ lideri “Fetullah” ile PKK lideri “Abdullah”ın hikayesi birbirinden pek farklı değil. Bu örgütleri saat gibi kim kurduysa, hedef ve eylemlerini de o güç belirler. Bu nedenle FETÖ’nün eylemlerinin kaynağında Gülen’in şahsi duyguları ve düşünceleri değil, daha çok arkadaki gücün duygu, düşünce ve hedefleri bulunmakta.

Bu gücün, işi Türkiye’de darbe yaptırmaya kadar vardırmasının anlaşılır sebepleri var. Türkiye’ye istikamet veren milli akıl son yıllarda “üst akıl”dan kopuk hareket etmeye başladı. 2011’den sonra Paralel örgüt aracılığıyla Türkiye’nin istikametini içeriden belirlemek hayli zorlaştı. “Üst akla” bağlı figürlerinin siyasette güç kaybetmesiyle Batı sistemi, Türkiye’yi değiştirme umudunu iyice kaybetmeye ve Ankara’yı yönlendirme kabiliyetini iyice yitirmeye başladı.

Batı sisteminin Ortadoğu’ya ilişkin planları Türkiye’yi de içine alan, İsrail’in güvenliğini önceleyen, İslam’ın zayıflatılmasına dönük yeni harita değişikliklerini öngörüyor. Yanı başımızda ABD’nin başını çektiği koalisyon devletlerinin kurduğu savaş şantiyesi harıl harıl bu yeni haritayı şekillendirme uğraşı içinde. Batı, Türkiye’nin de “siyasal İslam”la bu değirmene su taşıyacağını umuyordu. Ancak iç siyasette Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan faktörü, Batı’nın bu hesaplarını boşa çıkardı. 
15 Temmuz darbe girişimi teslim alamadıkları Türkiye’yi iç karışıklığa ve iç savaşa sürükleyerek kökten değiştirme, yani bölme planının hayata geçirilmek istenmesiydi. Türkiye’yi değiştirme, yönlendirme imkânlarını kaybedince darbe ve terörle içeriden yıkmaya soyundular.

FETÖ’nün darbe girişimi bu yüzden gündeme geldi. Yani 15 Temmuz akşamı yaşanan o korkunç saldırılar, Gülen’in şahsi duygularıyla pek de ilgili değil; 15 Temmuz, Batı sisteminin sert güç kullanarak milli aklı devreden çıkarma girişimiydi. 
PKK, “üst aklın” stratejik bir enstrümanı durumunda; Batı sisteminin Irak, Suriye, İran ve Türkiye’yi de içine alan Ortadoğu planı için PKK, hem çözücü hem de kurucu bir işlev görmekte. Dört ülkede destekledikleri PKK ve onun uzantısı örgütlerle bölgede yeni devletler kurulacak, harita yeniden şekillenecek.

PKK terörünün arkasında bu büyük mühendislik planı yatmakta. Bir şuur tutulması içinde "PKK’ya Güneydoğu’yu verelim” dense dahi Türkiye’yi rahat bırakmayacaklar; çünkü Batı’nın savaşı İslam’la ve onun öncülüğünü yapan Türklerle. Türkiye, 15 Temmuz’u durdurarak “üst aklın” iki stratejik enstrümanını da etkisizleştirmeyi başardı.

15 Temmuz Batı’nın ilk yenilgisidir ve artık Batı sistemi için burası dikensiz gül bahçesi olmaktan çıkmıştır; FETÖ ve PKK tehlike arz etmeye devam etse de Türkiye’nin eli eskisine göre daha da güçlenmiştir. Önemli olan bu gücü doğru kullanabilmekte. Sıkı durmayı başarırsa Türkiye -en azından kendi sınırları içinde- terör belasını savuşturabilecek ve istikrara kavuşabilecektir. 

Yorumlar1

  • salim KAYAOKAY 7 yıl önce Şikayet Et
    Ortadoğudaki oyun kurucuların art niyetlerini bu kadar net ortaya koyan ender yazılardan biri yüreğinize sağlık. Bilsinlerki bu ümmet onlara baş eğmedi bundan sonrada eğmemecek.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat