Cemaat mi örgüt mü?

14 Aralık Operasyonu Türkiye'de yaşanan şeyin ne olduğunu netleştirdi: "Güç ve iktidar savaşı."

  • GİRİŞ19.12.2014 10:13
  • GÜNCELLEME20.12.2014 12:45

Öne çıkartılan "medya özgürlüğü" işin sosu...
Bunu cemaati savunanlar da kabul ediyor. Taraflar belli; seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın temsil ettiği siyasi güçle, eski Türkiye siyasetinin destek verdiği bürokratik güç Gülen Cemaati.
Peki, bir cemaatin iktidar savaşında ne işi var? Bu anormal bir şey değil mi? Demokrasiden, basın özgürlüğünden ve sivil siyasetten yana olanların önce bu konuda karar vermeleri gerekiyor.

Basın özgürlüğü gerekçesiyle bu gerçeğin üstü örtülmemeli. Bırakın dış güçlerle ilişkisini, içerideki bu durum bile vahim. Sadece bu nedenle bile siyasi partilerin siyasetten yana tavır alması gerekiyor.
Başta CHP olmak üzere birçok parti, kendilerine kurulan tuzaklara rağmen ne yazık ki bu gerçeği görmüyor. Aynı şeyi bir kısım aydın ve gazeteci de yapıyor. Sanki dün bu ülkenin darbelerle yüzleşme mücadelesinin içini boşaltan, binlerce suçsuz insanı sahte belgelerle cezaevine gönderenler bunlar değil.

Sanki Ali Tatar'ı ölüme sürükleyen, Hanefi Avcı'yı sol örgüt mensubu yapan, Nedim Şener'i, Ahmet Şık'ı ve onlarca genç subayı içeri atan bunlar değil. 14 Aralık Operasyonu'na neden olan Nur talebeleri Tahşiyecilere tezgâh kuranlar da bunlar. Bu tezgâhı en çarpıcı biçimde gazeteci Nedim Şener, daha 17 Aralık darbe girişimi olmadan 16 Aralık 2014'te bir TV programında anlatıyor: 
"6 Mart'ta bir ihbar mektubu yazılıyor. Mektupta, Hakan Altınay, Binnaz Toprak ve benim, Başbakan'ın oğluna suikast yapacağımız iddiası yer alıyor. Bu konuda bir işlem yapmıyorlar ama benim telefonlarımı dinleme kararı bu ihbar nedeniyle veriliyor. Sonra da tutukluyorlar."
Şener, operasyonun arkasındaki gücü de açık açık söylüyor: "Bizi tutuklayan cemaat; Başbakan'ın haberi yoktu." Peki, Şener'in gördüğü bu gerçeği siyaset ve eski merkez medya neden görmüyor? Karşımızda bir dini cemaati ya da kendi deyimleriyle bir "sivil toplum örgütü"nü çok çok aşan bir "örgüt" var.

Devletin içine sızmış, herkesi dinleyen, istendiğinde polis ve yargı gücünü harekete geçiren, sahte belgeler düzenleyen, istediği yere bomba koyan ve elindeki medya gücüyle de algı operasyonları yürüten bir yapı bu. Bu yapının, MİT ve GES'i ele geçirmek istediğini de biliyoruz. 17-25 Aralık'ta hükümete yöneldi diye bütün bunlar görmezlikten mi gelinecek? Toplum adını koydu ama artık hukuken de bu adın konulması gerekiyor. Çünkü bu yapı, sadece hükümeti, TSK'yı, medyayı ve diğer cemaatleri değil sıradan insanları bile tehdit ediyor.

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat