Ak Parti’nin yeni Genel Başkan ve Başbakan adayı henüz netleşmemişti.

HDP'nin İmralı’ya giden heyetinde yer alan vekillerinden birine sordum.

“Sizce yeni başbakan kim olmalı?” Diye. “İnşallah aklımızdaki kişi olur” dedi.

“Davutoğlu mu?” Diye tekrar sordum.

“Evet” dedi. Sonra Davutoğlu’nun 2013’te Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde yaptığı konuşmayı hatırlattı.

Dün Ak Parti Kongresi’nden ayrılıp ofise dönünce önce BDP’lilerin zihin dünyasında da iz bırakan Dicle Üniversitesi konuşmasına bakım.

Davutoğlu, 16 Mart 2013’te, Öcalan’ın Nevruz mesajından 5 gün önce Diyarbakır’da ‘büyük restorasyondan’ söz ederken bir yerde şöyle demiş:

"Şimdi yapmamız gereken insanoğlunun yaptığı herşeye saygı duyan bir kültür oluşturmaktır. İnsan onurunu hak eden yeni bir kültür inşaa etmeliyiz. İkincisi kimliğimiz konusunda hiçbir tereddüde yer bırakmadan ortak zeminde buluşmalıyız. Tarihi parçalamaya kalkarsanız herşeyi yıkarsınız. Artık uluşçulukla hesaplaşma dediğimde çok eleştiri aldım. Ulusçulukta tarihdaş olma fikrimiz zayıflatıldı. Bizim dış politikamızın ana unsuru budur. Kim ne derse desin nerede bir tarihtaşımız varsa o bizim dış politikamızı oluşturur. Bizim restorasyonumuz diğer ülkelerde domino etkisi yapıyor"

Dün Ak Parti kongresinde Ahmet Davutoğlu, yeni dönemde kuracağı hükümetin yol haritasını çizecek 9 maddelik bir manifesto açıkladı.

Bu başlıklardan biri doğrudan Kürt sorununa nihai çözüm getirmeyi hedefleyen çözüm süreci ile ilgiliydi.

Ve şöyle dedi:

“Devletler ve milletler ancak ve ancak aidiyet bilinciyle ayakta dururlar. Eğer bir toplumda aidiyet bilinci zayıflamışsa devlet bir grup vatandaşını dışlamışsa, ötekileştirmişse o andan itibaren o devletin ayağa kalkması, o milletin felah ve sükun bulması mümkün değildir”

Sonra ekledi: “ Bizim iktidar olduğumuz Türkiye’de hiç kimse, şu veya bu gerekçeyle bir daha ötekileştirilmeyecek.”

Hiç kuşkusuz Davutoğlu’nun başbakan olarak önünde bulacağı en önemli dosya çözüm sürecinin kaderi ile ilgili olacak.

Çözüm süreci başarıya ulaşmadan Yeni Türkiye hedefinden bahsetmek mümkün değil.

Çözüm sürecinin hedeflerine ulaşması için Türkiye’nin bu yeni döneminde Davutoğlu’nun sahip olduğu vizyonun hayata geçirilmesi, memleket için büyük bir kazanım olacaktır.

ERDOĞAN: YENİ BAŞBAKAN EMANETÇİ OLMAYACAK

Dünkü Kongre’de Erdoğan’ın konuşmasından manşete çıkarılabilecek cümle bana göre buydu.

Erdoğan, son 2 yıldır dozajı artan bir şekilde ‘otoriterleşme’ suçlamasıyla karşı karşıya.

Yurt içinde ve dışında bolca müşterisi olan ve güçlü bir lobi tarafından dillendirilen bu suçlamaları yapanlar, yeni dönem için de şu tür cümleler kurup duruyor.

-Erdoğan, Köşk’te kendisine Yıldırım Akbulut gibi bir isim arıyor.

-Yeni başbakan kukla olacak. Erdoğan, her işi yukarıdan yönetecek.

Oysa Erdoğan dün “yeni başbakan emanetçi olmayacak” sözleriyle kendisine yöneltilen ‘otoriterleşti’ ithamı dahil bütün bu suçlamalara bir yerde meydan okuyordu.

Erdoğan, bu cümlenin devamında “beşinci çocuğum” dediği partisini Davutoğlu’na emanet ederken yeni başbakanın önüne bir de hedef koydu.

“Önce 2015 seçimleri, ardından 2019 sonra da 2023 seçimleri…”

Çankaya’dan tek başına memleketi yönetmeye talip olacak bir cumhurbaşkanının “emanetçi başbakan olmayacak” deyip 3 seçimi birden hedef olarak ortaya koyması akla yatkın bir düşünce gibi durmuyor.

Kongre’den Notlar

-Ak Parti Kongresi’nin yapıldığı Arena Spor Salonuna sabah 8.30’da giriş yaptım. İlk dikkatimizi çeken şey sadelik idi. Büyük fotoğraflar yoktu. “Hep birlikte yeni Türkiye” afişi, herkesin kolayca dikkatini çekebilecek şekilde salonun dört bir yanına asılmıştı.

-Kongre’de her şey nizami duruyordu. Ama en önemli ihtiyaç unutulmuştu. Ağustos sıcağında klima sistemi çalıştırılmadığı için, salonda bulunan herkes saatlerce şıpır şıpır terleyerek beklemek zorunda kaldı. Birbiriyle karşılaşan herkesin temel yakınması da bu oldu. Bu durumun tek faydası, basın için ayrılan bölümde hızla dolaşıma giren “terleyen gazeteci” esprisi oldu.

-Davutoğlu aşısı tutmuş gibiydi. Tribünleri dolduran partililer ve salonun ortasında oturan delegeler, selamlama ve konuşma boyunca Davutoğlu’nu sık sık coşkulu bir şekilde alkışladı. Davutoğlu’nun Erdoğan’dan söz eden her cümlesinde salonda yer yerinden oynadı.

-Delegelerin önemli bir bölümü 30 Mart’tan sonra görevden alınan il teşkilatlarının başkan ve yöneticilerinden oluşuyordu. Acaba salona bir kırgınlık havası yansır mı? Sorusu zihinleri meşgul ediyordu. Ancak öyle olmadı. Delegeler, neredeyse sıfır fire ile Davutoğlu’nun arkasında durdu.

17 Aralık süreci başladığında Ankara’da konuştuğumuz pek çok kişi, 2014 yılının Türkiye’nin ve Ak Parti’nin yaşayacağı en zor yıl olacak diyordu.

Yolculuk zor ama, geride kalan 8 ay içerisinde Ak Parti ve Erdoğan bütün hedeflerine ulaşmış görünüyor.

Dün bir eşik daha aşılmış oldu.

Kongre’den çıkan fotoğraf, ne Erdoğan’la yeni başbakan arasında çatışma çıkacak umudu taşıyanların, ne de parti gücünü kaybedip küçülecek diyenleri haklı çıkartacak bir fotoğraf değildi.

Mehmet Acet - Haber 7

mehmet.acet@kanal7.com.tr