Biliyorsunuz, bir zamanlar ÖSO'ya destek vermek suçtu

  • GİRİŞ02.09.2016 08:27
  • GÜNCELLEME03.09.2016 08:38

Türkiye destekli Özgür Suriye Ordusu, (ÖSO) 10 gündür Suriye’nin kuzeyinde operasyonlar yapıyor.

Genelkurmay Özel Kuvvetler ve MİT koordinasyonu ile yürütülen operasyonlar çerçevesinde, 400 kadar TSK mensubunun Suriye topraklarında olduğunu biliyoruz.

Cerablus’tan güneye ve batıya doğru ilerleyişini sürdüren ve Türkiye’den destek alan ÖSO savaşçılarının sayısının 6 bini bulduğu da malumumuz.
 

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, fiilen Suriye’de olmamıza rağmen, bu duruma içeride pek fazla itiraz gelmedi.  

Kimse kıyameti koparmadı.

Suriye’de ne işimiz var? Sorusuyla başlayıp, Ortadoğu bataklığında mahvoluruz, bize ne Suriye savaşından, sakın ola bir maceraya girmeyelim, ÖSO’ya yardım etmek terör suçudur hükmüyle biten itiraz cümlelerini pek duymuyoruz.

Evet, bunun en büyük sebebi, 15 Temmuz sonrası içeride oluşan yeni iklim ve yapılan, yapılmakta olan saha temizliği.

Değilse dün bu lafları edenlerin, bugünlerde aynı lafları etmemeleri için geçerli bir sebep yok.

 

Oysa, hatırlayalım, yakın zamana kadar bu konuda, kımıldayana “Eller yukarı” diyen sert bir direniş vardı.

19 Ocak 2014’te Adana’da durdurulan MİT tırlarının misyonunu ve bu tırların durdurulmasından sonra yapılan tartışmaları hatırlatmam yeterli olur mu bilmem.

Şu hükmü şuraya bir koyalım.

Bugün TSK’nın Suriye topraklarında yürüttüğü misyon ile 2,5 yıl önce durdurulan MİT tırlarının üstlendiği misyon aynıydı.

 

O tırlar neden durdurulmuştu?

“Bu ülkede terör örgütleriyle iş tutan bir hükümet var” algısını yerleştirip, dönemin ve bugünün hükümetini Lahey’de yargılatma niyetiyle durdurulmuştu.

Peki o tırlarda ne vardı?

Paralel yapı eliyle, Can Dündar’ın Cumhuriyeti eliyle yapılan haberler bize ne diyordu?

Bu tırlarda silah var ve terör örgütlerine gönderiliyordu.

Terör örgütlerine gönderiliyordu faslını geçelim.

Bunun kocaman bir yalan olduğunu Can Dündar’da biliyor.

 

Ben size daha önemli bir bilgi vereyim.

Bir Mit tırlarının Adana’da durdurulduğu tarihe bakın, bir de Suriye’nin kuzeyinde bugün ÖSO’nün Türkiye yardımıyla geri almaya çalıştığı bölgelerin DAİŞ’in eline ne zaman geçtiğine.

Zihninizi fazla yormayayım.

Mit tırlarının Adana’da durdurulduğu günlerde, bugün ÖSO eliyle kurtarılmaya çalışılan bölgeler DAİŞ’in eline geçmiş ya da geçmek üzere olan yerlerdi.

Yani?

2,5 yıl önce Ocak 2014’te o tırlar durdurulmamış olsaydı, belki de bugün geri almaya çalışılan bölgeler DAİŞ’in eline hiç geçmemiş olacaktı.

 

O dönemle ilgili kişisel bir hikayem de var.

MİT tırları meselesiyle ilgili tartışmalara bir yerinden dahil olunca nasıl bir kavganın içine düştüğümü anlatayım sizlere.

 

MİT tırlarının durdurulması ile ilgili tartışmalar yapılırken sosyal medya hesabımdan şöyle demiştim: “Türkiye ÖSO’na silah yardımı yapıyorsa bunda gocunacak bir şey yok. Başka ülkeler bunu açıktan yapıyor. ÖSO, 100 den fazla ülke tarafından Suriye’nin meşru temsilcisi olarak kabul görüyor. ÖSO’ya yardım etmek teröre destek vermek anlamına gelmez.”

Dediklerim bunlardı.

140 karakterlik birkaç görüş beyanı sonrası iki taraflı saldırılar başladı.

Ben bu twitleri attıktan hemen sonra bir arkadaşımın uyarısıyla FETÖ’nün televizyon kanallarından birini açtım.

Şu an yurtdışında kaçak olan iki gazeteci, (Abdullah Bozkurt, Faruk Mercan) ÖSO twitlerimden ötürü bana saydırıp duruyordu.

Twitterdan bu ikisinden ismi Abdullah Bozkurt olanı mentionlayarak “Benim bulunmadığım bir ortamda hakkımda tek taraflı tezvirat yapmaya utanmıyor musunuz?” Diye sordum.

Cevap gelmedi tabi.

Ertesi gün hak ettikleri cevabı kendi mecramızdan verdik biz de.

 

O günlerde, attığım o ÖSO twitleri sonrası, bugün Sözcü Gazetesi’nde görev yapan Kemalist çizgideki bir kadın gazeteci ile başka bir kavganın içinde buldum kendimi.

O da, FETÖ’nün iki gazetecisinin söylediği şeylerin aynısıyla suçluyordu beni.

Özünde söyledikleri şuydu: ÖSO’ya destek vermesi halinde Türkiye, bir terör suçu işlemiş olacaktı.

Ben de bu yönde kışkırtıcılık yapıyordum!

Oysa, ABD o dönemde ÖSO’ya silah yardımı yapıyor, ABD basınında da zaman zaman bu konuda haberler çıkıyor, kimse bunu yalanlamıyor, kimse de Amerikan yönetimini teröre destek vermekle suçlamıyordu.

 

Geriye dönüp bakınca, bu kavgaların içine neden düştüğümüzü şimdi daha iyi anlıyorum.

Mit tırlarını durdurarak, TC Hükümeti El Kaide ile, DAİŞ ile iş tutuyor algısını yayarak iki şey hedeflenmişti.

 

1-Türkiye’nin Suriye’de olup bitenlere kayıtsız kalmasını sağlamak.

 

2-Ankara’nın Suriye politikasını ‘boğarak’ oradaki süreci,  Türkiye’nin çıkarlarına ters düşecek bir istikamette yönlendirmek.

 

Öyle de oldu.

Paralel yapı-HDPKK-Gezici üçlemesi, hükümetin Suriye ilgili atmaya çalıştığı bütün adımları gürültülü kampanyalarla susturmaya, bloke etmeye çalıştı.

Önemli ölçüde başarılı da oldular.

Oysa, Suriye’de bugün uygulanan proje birkaç yıl önce uygulanabilmiş olsaydı, çok daha kazançlı bir noktada olacaktık.

Gürültülü bir kampanya ile Türk hükümetini Suriye’den uzak tutmaya çalışan malum irade, bu süreci Kuzey Suriye’de bir PKK kuşağı inşa etmek için kullandı.

Bugünkü hamleler daha erken yapılabilmiş olsaydı, PKK kuşağı tehlikesi belki hiç ortaya çıkmamış olacaktı.

Yani, zamanında ÖSO’ya daha güçlü yardımlar ulaştırılabilse, ‘beka sorunu’ haline gelen terör belası karşımıza geçip bu kadar heveskar bir tutum sergileyemeyecekti. 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat