Üç günlük İstanbul gezisinden kalan iki berbat hatıra

.

  • GİRİŞ10.04.2018 07:00
  • GÜNCELLEME11.04.2018 07:30

Ankara’da geçirdiğim süre, henüz İstanbul’daki 13 yıllık ikametime erişmedi.

Birkaç ayı daha var.

 

 

Bendeniz, İstanbul’u Ankara’dan daha iyi bilirim.

Karakterimin, kimliğimin oluşmasında İstanbul’un üzerimdeki emeği de Başkent’ten daha fazladır.

Niye böyle bir giriş yaptım?

Birazdan yazacaklarım ile alakalı “Ankara’dan oturmuş, İstanbul’la ilgili racon kesiyor” diye anlaşılmasın diye.

 

Geçen hafta program çekimleri ve bazı özel davetler nedeniyle üç günümü İstanbul’da geçirdim.

Biraz da başımdan geçen bazı hadiseler ile İstanbullunun günlük hayatını doğrudan etkileyen iki temel konu birbirleriyle örtüştüğü için, böyle bir yazı ile huzurlarınıza çıkmış bulunmaktayım.

 

Cuma günü çocuklara verdiğim sözü yerine getirmek için Belediyeye ait bir vapurla küçük bir boğaz turu yaptık.

Vapurda Türkler azınlıktaydı.

İranlı, Arap, Rus ve daha başka milletlerden insanlar vardı.

Bizim kadar, bu gezinin günlük müdavimi olan servisçi gençler için de bu, yepyeni bir duruma tekabül ediyordu.

“Bundan sonra çay değil, tii (tea) diyerek dolaşacağız” diye kıkırdaşmalarından bunu anladık.

Küçük bir önerim var.

Belediye, bu vapurlarla gezilen yerleri anlatan birkaç dilde tanıtım kayıtları hazırlasa, insanlar nereleri gezip gördüklerini öğrense, bu tür geziler de kuru kuruya dolaşıp gelme formatından çıkmış olur.

Ben kendi bilgilerimle Boğaz’da neresi neresidir biraz olsun anlatabildim.

Ama çoğunluk, sadece Boğaz havası almakla yetinmek durumunda kaldı.

 

TAKSİ Mİ UBER Mİ?

 

Asıl üzerinde duracağım meseleler bunlar değil tabi.

Vapurdan indikten sonra Eminönü’nden taksiye binip Eyüp’e Kanal 7 binasına gitmeyi planlıyorduk.

Fakat o da ne!

El ettiğimiz taksiciler, aralarında sözleşmişçesine bizi kabul etmiyordu.

Niçin?

İçlerinden bazıları nereye gittiğimizi sorduktan sonra gitmek istediğimiz yeri beğenmediği için bizi ‘Pas geçiyordu.’

Elimizdeki somut veri bu.

Tabi, bu durumu twitter’da paylaştıktan sonra yapılan yorumlara bakarsak, başka başka gerekçelerde öne sürebiliriz.

İyi niyetli olmaya çalışanlar, bu durumu yol güzergahında çalışma olmasına bağlamışlardı.

Ama, taksicilerin havalimanı çıkışlarından da alışık olduğumuz uzak bir yere müşteri götürme talepleri, Türk olmayan müşteriyi yakalama arayışları gibi gerekçeleri de yabana atmamız mümkün değil.

Sonuçta eşim ve biri on yaşında iki çocuğumla iki kilometre kadar yürüdükten sonra Kanal 7’den gelen bir araçla Eyüp’e gitmek durumunda kaldık.

 

Benim bu başımdan geçenler, Taksicilerin ‘Uber’e hayır’ kampanyasını yürüttükleri bir döneme denk geldi.

8 binden fazla taksici için ekmek parası var ortada, bunu anlayabiliyorum.

Ama, sonuçta bu tür kepazelikler alışkanlık haline gelmişse, bir taraftan Uber isyanı yükseltilirken, öbür taraftan İstanbullunun her gün karşılaştığı bu türden sorunlara karşı kendi örgütlü yapıları sessiz kalıyorsa, ben de Uber’ci olurum, başkaları da.

Mesela merak ediyorum, geçenlerde “Sağı solu yıkmak istemiyoruz” diye ortalığa tehditler savuran İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı, haberdar olmaması mümkün olmayan bu tür keyfilikler karşısında herhangi bir inisiyatif kullanıyor mu acaba?

Biz, bu tür tatsızlıkları ekmek peşindeki 8 binden fazla taksiciye topluca mal etmemeye özen gösterirken, kendisi tam da böyle bir gerekçe ile kılını kıpırdatıyor mu acaba?

 

OTOPAR KRİZİ ACİL ÇÖZÜM BEKLİYOR

 

Üç günlük İstanbul seyahatimden ikinci bir hatıram! Daha var.

O da kentin otopark sorunu ile göbekten bağ kurabileceğimiz bir hikaye.

İstanbul’daki 13 yıllık ikametimin önemli bir bölümünü Güngören ilçesinde geçirdim.

Bu gidişimde de orada ailecek bir yakınımın yanında kaldık.

Akşam işten eve dönerken, yakınımın evinin önündeki sokakta arabayı park edebilecek bir yer bulamadım.

Sonrasında dolaş babam dolaş!

En nihayetinde eve iki kilometre uzakta başka araçlarında park ettiği bir boş alan bulup arabayı oraya park ettim.

Sabah arabayı almaya gittiğimde sizce ne görmüş olabilirim?

Bizim otomobilin yerinde yeller esiyor.

 

O halde ne yapmam gerektiğiyle ilgili kafama kırk tane fikir üşüşürken, biraz da telaşlı bir şekilde bir esnafa sordum.

“Buradan aldıkları otomobilleri nereye çekiyorlar” diye.

Sağ olsun, o esnafın dediği gibi çıktı.

İki kilometre daha yürüyüp, yediemin dedikleri bir yerde arabayı buldum, 102 liralık cezasını ödeyip geri aldım.

Devamında bu konuyu anlattığım Güngören sakini bir yakınımdan dinlediklerimle meselenin tam da şöyle bir noktaya gelmiş olduğunu fark ettim:

 

İstanbul’un başka birçok ilçesinde olduğu gibi, Güngören’de de otopark krizi nedeniyle bir ‘çekici sektörü’ oluşmuş.

İşin ucunda 102 lira peşin para var ya, bir de yine ortada ciddi bir park etme sorunu var, o zaman bu işi ticarete çevirelim mantığıyla yola koyulmuşlar.

“Bir dükkana girip çıkmam iki dakika sürdü. O iki dakika içerisinde sanki pusuda bekliyorlarmış gibi arabamı alıp gittiler, arkalarından yetişemedim” diye bir anekdot paylaştı, sözünü ettiğim yakınım.

Doğrusu inanılır gibi değil.

Vatandaşın yaşadığı otopark krizini çözmekle yükümlü olanlar, bu işi çözmek yerine sorunun ürettiği bir başka sorundan nemalanıyorlar!

Bu durumun başka türlü bir izahı mümkün olabilir mi?

Güngören’e kaç gazetecinin yolu düşüyor, dışarıdan gelen kaç kişi bu tür sıkıntılarla karşılaşıyor, bunu bilemem.

Ama bildiğim bir şey varsa o da şudur:

Bizim bir kere karşılaşıp isyan moduna girdiğimiz bu türden meseleleri Güngören’in sessiz sakin, derdini herkese ulaştırma imkanı olmayan insanları her gün yaşıyorlar.

Duyulsun istedim.

 

Yorumlar2

  • Sevgi 5 yıl önce Şikayet Et
    En güzeli Ailecekte olsa TOPLU TAŞIMA,Uber taksiye 100 başar kaliteli ve konforlu hizmet,Çekiciler Haksız yere çekiyor % 95 ini Allah ta onlara çektirecek çok beddua aldılar otopark tek çözüm her binanın altı.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Şevket hoca 5 yıl önce Şikayet Et
    Ah be güzel kardeşim o dediğin taksi olayı günlük vaka-i adiyeden oldu. Çekici terörü derseniz hiçbir otobüs toplu ulaşım güzergahı olmayan hiçbir zaman trafik sorunu yaşanmayan Kağıthane başakkonutları olarak bezmiş durumdayız. Tek suçumuz trafik çekicilerinin çıkış yaptığı otoparka yakın olmamız. Otopark dan çıkıp aracı alıp otoparka dönmesi 5dk sürmüyor çekicinin. Güzel kazanç yazıklar olsun sorunlu onlarca cadde varken halka eziyet eden anlayışa
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat