Yargıda ‘güven artırma’ arayışları

.....

  • GİRİŞ07.01.2019 10:12
  • GÜNCELLEME07.01.2019 10:12

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, hukuk nosyonu güçlü, adalet duygusuna verdiği kıymeti söz ve eylemleriyle ortaya koyan/koymaya çalışan bir bakanlık performansı sergiliyor.

Geçen yıl bir sohbet sırasında Ankara’dan örnek verip, “İnsanların Sıhhiye’deki Adalet Sarayı’nın yanından geçerken “İşte burada adalet dağıtılıyor” duygusuna sahip olmaları en büyük hedefimiz” demişti.

‘Güçlü adalet’ arayışı içinde olan birisi için bu sözler iyi bir ‘Pusula’ niteliği taşıyor.

Bakan Gül ile, Cumartesi ve Pazar günleri iki ayrı vesileyle bir araya gelip, yargıyla ilgili konu ve sorunları etraflı bir şekilde konuşma imkanımız oldu.

Yargı ve hukuk alanına giren başlıklarda liste yapacak olursak işin içinden çıkamayız.

Ama kabaca, yapısal sorunlar ve güncel tartışmalar başlıkları üzerinden ilerlersek, neler olup bittiğini daha sağlıklı bir şekilde aktarabiliriz.

BİRİKEN DOSYALAR, GECİKEN ADALET…

Yapısal sorunlar başlığının altına, uzun süren yargılamalar, birikmiş dosyalar ve bu durumun ürettiği ‘güvensizlik/yılgınlık duygusu’ gibi sorun alanlarını yerleştirebiliriz.

İşte bu bağlamda bakan Gül’ün nezaret etmekte olduğu bir takım çalışmalar önem arz ediyor.

Mesela, 2019 itibarıyla hayata geçirilen ‘Hedef Süre Uygulaması’ bunlardan bir tanesi.

Bu uygulamayla hem yargılamaların makul bir süre içerisinde bitirilmesi, hem de davaların ne kadarlık bir süre içerisinde karara bağlanacağının ilk günden bilinmesi hedefleniyor.

Adalet Bakanı Gül modeli şöyle tarif ediyor:

“Bir kişi dava açtığında, verilen belgede davanın hedef süresi yer alacak. Mesela 150 günse vatandaş 150 gün bekleyeceğini bilecek. Herkes planını ona göre yapacak. Bu dava 100 günde ya da 90 günde de bitebilir. Bu çabuk yargılama veya hızlı yargılama değil, adil ve makul yargılamayı arıyoruz.”

Bir tane örnek verelim.

Ağır ceza yargılamalarının şu anki ortalaması 575 gün.

Hedef süre uygulamasıyla, bu türden dosyaların 175 gün içerisinde karara bağlanması amaçlanıyor.

Arabuluculuk ve ‘lekelenmeme hakkı’ gibi yeni geliştirilen yöntemleri de yapısal sorunların üzerine gitme çabasının ürünleri olarak görebiliriz.

2018’de ceza davalarının yüzde 82’sinde arabuluculuk mekanizması başarılı sonuçlar üretmiş.

Yani, taraflar arasındaki ‘davalık’ konular, mahkemenin önüne dava konusu olarak gelmeden anlaşmayla çözüm yoluna girmiş.

Arabuluculuk yöntemi, hem mahkemelerin iş yükünü düşürme, hem de aralarında ihtilaf yaşayan taraflara sorunu daha büyük bir mecraya taşımadan çözme imkanı sunuyor.

Lekelenmeme hakkı ise, insanların yok yere mağduriyet yaşamamaları için geliştirilmiş bir yöntem.

Buna, herhangi bir kişiyle ilgili herhangi bir kişinin asılsız ihbarda bulunması yüzünden ortaya çıkan mağduriyetleri giderme mekanizması da diyebiliriz.

Bu uygulamayla 32 binden fazla insanın genel ve soyut suçlamalarla töhmet altında kalmasının önüne geçilmiş.

2019 YARGIDA ‘İNŞA DÖNEMİ’

Yapısal sorunlar bağlamında bağımsız ve tarafsız yargı başlığının altına girebilecek çok bilindik anlayışlar da var.

Bunu kabaca ‘yargıyı ele geçirilecek mevzi’ olarak gören anlayış biçimi şeklinde tarif edebiliriz.

Darbeler, askeri vesayet dönemlerinde ele geçirilmiş yargı gücünün nasıl bir ‘giyotin aracına’ dönüştürüldüğünü bilmeyen, bunun acısını yaşamayan mı var?

Bugün birçok konuda karşımıza çıkan çığırtkan tutumların arka planını, bir yerde, ele geçirilmiş mevzilerin elden çıkmış olmasının getirdiği ‘boşluğa düşme halinin’ çıktısı olarak görmek de mümkün.

FETÖ için de bu böyle, arka bahçesinin duvarları yıkılan CHP ve 27 Mayısçılar için de…

Tabii bu cümleleri, adalet, hak, hukuk gibi kavramlar bağlamında kamu vicdanını yaralayan güncel birtakım yargı kararlarının ya da tutumların üstünü örtme niyetiyle kurduğum sanılmasın.

Aksine, geçmişe dönük ‘can yakıcı’ tutum ve yaklaşımları mahkum halde tutmanın en iyi yönteminin aynı hatalara düşmemek olduğunun farkındayım.

Adalet Bakanı Gül, yargıyla ilgili yeni hedeflerden söz ederken ‘inşa dönemi’ tabirini kullanıyor.

‘Yargı reformu belgesini’ çok farklı kesimlerden görüş alarak güncelleme çalışmaları yürütüyor.

Yargıya dönük, güven artırma amacına matuf, ideal olanı yakalama çabasını yansıtan bir arayış olarak nitelendirebiliriz bu durumu .

Bu çalışmanın mahiyetini de Bakan Gül’ün kendi cümleleri üzerinden aktaralım:

“Önümüzdeki 5 yıllık planda yargıya güven nasıl artırılacak, bağımsızlığı, tarafsızlığı güçlendirici ne gibi adımlar atılacak, hükümetimizin temel yaklaşımı bu şekilde olacak.”

YENİ ŞAFAK GAZETESİ

Yorumlar4

  • hasan elçin 5 yıl önce Şikayet Et
    avrupa'dan alınan ceza yasaları ile alınan hangi karar milletin nezdinde kabul görüp hayat buluyor? Bir araştırma yapsalar ya kaç kişi çıkan kararlardan mutlu memnun? ne örfümüzle ne adetlerimizle nede gelenek göreneklerimizle hiç biriyle bağdaşmıyor. kanun var ama her kafadan farklı sesler çıkıyor.farklı yorumlarla farklı kararlar çıkıyor.yandaşlık diz boyu.takipsizlik verilen bazı dosyalar için farklı kişiler oldumu soruşturma açılıyor.yok dersen bende örnekler var gerekirse veririm
    Cevapla
  • Erdoğan ATALAY 5 yıl önce Şikayet Et
    Önce infaz sistemi değişmeli. Mahkumu yatırmaya yönelik değil, üreten bir toplum ferdi olmaları için çalışmaya ve daha zarar verdiği toplum yapısına katkı sunmaya yönelik olmalıdır.
    Cevapla
  • Tuğlu... 5 yıl önce Şikayet Et
    Önce suçun karşılığı olan adaletli cezadan başlanır umarım. 6 defa hırsızlık yapmış deneti serbestlik adı altında affa uğramış ve gene yapacam diyene şahitim. Adam gibi ceza alsa tövbe bi daha dese...cezalar suçlunun yanında hep. Madur vicdanını bırak vatandaş vicdanını bile rahatlatmıyor.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • murat 5 yıl önce Şikayet Et
    Batı kaynaklı batıl yasalar temizlenmedikçe bu ülkede adalet diye bahsedilen şey sadece zülumdür
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat