Şu Arap troller meselesi

  • GİRİŞ08.03.2019 08:39
  • GÜNCELLEME11.03.2019 08:44

Üç gün önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, İstanbul Eyüpsultan’da konuşurken kullandığı ifadelerin kimi Körfez ülkelerinin paralı trolleri tarafından çarpıtılarak verilmesi, nasıl bir mesele ile daha karşı karşıya olduğumuzu göstermesi bakımından dikkat çekiciydi.

 

 

Konuşmanın ilgili bölümü, Suud troller tarafından sosyal medyada, Arapça alt yazıyla "İçişleri Bakanı Soylu, Türkiye'yi eleştiren herkesi ve turistleri tehdit ediyor." başlığıyla verildi.

Trollüğün kaba saba hali de böyle oluyor işte.

 

 

FETÖ’cülerin, PKK’lıların yürüttüğü kampanya tarzını hatırlayınca, yabancısı olmadığımız bir dil bu tabi.

Meseleyi daha iyi anlamak için önce bakan Soylu ne demiş ona bir bakalım.

Eyüpsultan’da kendisini dinlemeye gelen insanlara konuşurken İçişleri Bakanı şunları söylüyor:

"Allah razı olsun, Dışişleri Bakanlığımız, Adalet Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız, İstihbarat Teşkilatımız, bu dördümüz, dışarıda da büyük operasyonlar yapıyoruz. Sadece FETÖ değil, PKK konusunda da büyük operasyonlar yapıyoruz. Eskidendi o. Haydi bakalım, dış ülkelerdeki PKK'lılar Türkiye'ye gelsin, havalimanında yakalıyoruz onları artık. Öyle hiçbir şeyden haberi olmayan Türkiye değil. Orada söyleyeceksin, gelip burada, Antalya'da tatil yapacaksın... Eskidendi o işler, eskidendi. Bu milletin birliğine kastedeceksin, eskiden... Arkadaşlar seri seri dosyalar hazırlıyorlar, o dışarıda Türkiye düşmanlığını yapanlar için.”

Ortalama zeka sahibi herkes konuşmanın bağlamının ne olduğunu kolaylıkla anlayabilir.

Ama “Maksat çarpıtma olsun” mantığıyla işe bakanlar için durum böyle olmuyor.

Ekmeğini Türkiye’ye karşı karalama kampanyası yürütmek üzerinden kazanan bu troller, konuşmanın bağlamını değiştirerek “Araplar Türkiye’ye gelmesin” çağrısı yapacak kadar ileri gittiler.  

KAŞIKÇI CİNAYETİYLE İTİBAR YERLE BİR OLUNCA…

Bu işin arkasında geleneksel Erdoğan karşıtlığı olduğu gibi, bir de kuyruk acısı var tabi.

Kuyruk acısı derken, 2 Ekim’de İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda vahşice öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili bütün kirli işlerin ortaya çıkarılması, cinayeti işleyenlerden emri verenlere kadar bütün bu gaddarlığın herkesin anlayabileceği şekilde gözler önüne serilmesini kast ediyorum.

Karanlık bir odada kusursuz bir cinayet planı hazırlarken, tutulan bir el fenerinin yaydığı ışığın gözlerine çarpmasıyla hareketsiz kalan tiplerden söz ediyoruz.

Otomobil farının ışığı üzerine gelince öylece kala kalan tavşanın hali gibi bir şey yani.

Bugün Süleyman Soylu’nun sözleri üzerinden bu çarpıtmayı yapan aynı troller, cinayetin bütün kanıtlarının ortalığa saçıldığı günlerde de mobilizasyon halindeydi.

Cinayet planının bir parçası olarak kullanıldığı kanıtlarıyla ortaya çıkan ‘yerli işbirlikçi’ üzerinden suçu Türk güvenlik birimlerini üzerine yıkmaya çalıştılar.

Türklerin haberi olmadan bu cinayet işlenemez gibi kuşku uyandırma amacı taşıyan cümleler üzerinden Arap kamuoyunda piar çalışması yaptılar.

O yerli işbirlikçi, Kaşıkçı’nın dublörü havası yayarken iş üstünde yakalandığı halde.

Suudiler, ‘Trollük müessesesinin’ günümüz şartlarında nasıl işe yaradığını fark ettikleri için bu işe yüklü miktarda para da ödüyor.

Mesela, tanıdığım bir Arap gazeteci, bu gruplardan ‘Trol ordusu’ diye söz ediyor.

Paranın daha büyüğü ise, çoğunlukla Avrupa ve Amerika topraklarında faaliyet gösteren lobi şirketlerine, basın yayın kuruluşlarına, think-tank kuruluşlarına ödeniyor.

İşin bir kısmında, gelecek 50 yılın lideri ambalajıyla pazara sürülen Suudi Prens Muhammed Bin Salman’ın Kaşıkçı cinayetindeki rolünün ortaya çıkması ve bu rol nedeniyle bu ambalajın ağır hasar görmesi meselesi var.

Hal böyle olunca, bir tarafta tamir etmesi çok zor bir ‘imaj düzeltme’ faaliyetine ihtiyaç duyuluyor.

Öbür yanda bu imaja zarar verenlerin hırpalanmasına...

Para akıtarak yürütülen bu dezenformasyon kampanyalarının bu şekilde iki yönlü işleyen bir hedefi var.

Suudi trollerin İçişleri Bakanı Soylu’nun sözlerini çarpıtarak yaymaları, epeyce süredir devam eden, Kaşıkçı cinayeti sonrası daha da tırmandırılan Türkiye karşıtı kampanyanın son örneği oldu.

Maksat gerçeği yaymak değil de karalama faaliyeti yürütmek olduğuna göre, sosyal medya üzerinden yürütülen bu algı operasyonları önümüzdeki dönemlerde de devam edecek demektir.

O yüzden ‘farkında’ olmakta fayda var.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat