Ankara’nın zor seçimi

  • GİRİŞ25.04.2019 10:58
  • GÜNCELLEME25.04.2019 10:58

23 Nisan resepsiyonunda ayaküstü sohbet ettiğimiz Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a “Fırat’ın doğusu için düşünülen Güvenli Bölge konusunda ABD ile yapılan görüşmelerde bir ilerleme sağlandı mı” diye sordum.

 

 

Bakan Akar, “Bir yakınlaşmadan” söz etti.

Tam ifadeleri şu şekilde:

 

 

“Bizim orada tezlerimiz var. O tezlerimizdeki mutabakat meselesi var. Ona yaklaştıklarını görüyoruz. Çünkü bizim söylediğimiz makul, biz makulü konuşuyoruz. Bizim konuştuklarımızın hepsinin kendine göre bir gerekçesi var.”

Washington’dan gelen sinyaller de Savunma Bakanı’nın ifadelerini teyit ediyor.

Konuyla ilgili Anadolu Ajansı muhabirine açıklama yapan ABD’li bir savunma yetkilisi, “Suriye’de güvenli bölge konusunda Türkiye ile devam eden görüşmelerde, iki ülke arasındaki diğer konulara nispeten ilerleme var” dedi.

Güvenli bölge konusunda görüşleri birbirine yaklaştıran faktörlerden biri, Amerikan Wall Street Journal gazetesinde çıkan haberde yer alan unsurlar olabilir.

O habere göre, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin bugüne kadar 21 ülkeden Suriye’ye asker gönderme talebinde bulunduğu halde, bu ülkelerin yarısı olumlu yanıt vermediği gibi, geri kalan ülkeler de çok küçük ölçekli destek vaadinde bulundular.

Bu durum, ABD’yi Türkiye ile bu alanda daha fazla işbirliği yapmaya sevk etmiş olabilir.

GÜVENLİ BÖLGEDE UZLAŞMAYA DOĞRU MU?

3-4 aydır devam eden seçim gündemi nedeniyle bu konuda oluşan ‘Zihinsel tembelliği’ giderecek hatırlatmalar yapalım:

-ABD tarafı başlangıçta, Türkiye’nin olmayacağı, uluslararası bir koalisyon gücünün varlığını merkeze alan 32 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge fikrini ortaya atmıştı.

-Ankara ise, bu fikre sıcak yaklaşmakla birlikte bu bölgenin kontrolünün kendisinde olması gerektiğini vurguluyordu.

-İki tarafın ortaklaştığı nokta ise, bu bölgede YPG varlığının bulunmaması.

İki başkent arasında bu trafiği yürüten, Türk makamlarının da kendisine sempatiyle baktığı Suriye Özel Temsilcisi James Jeffry’nin “Türkiye ile YPG’nin olmayacağı bir güvenli bölge konusunda da çalışıyoruz.” sözlerini bunun bir teyidi olarak okuyabiliriz.

Milli Savunma Bakanı Akar’ın “Görüşlerin yaklaşması” diye ifade ettiği, ABD’li savunma bakanlığı yetkilisinin “Nispeten ilerleme var” dediği müzakerelerin bu merkezden ilerlemekte olduğunu da tahmin edebiliriz.

Peki orta yol nasıl bulunabilir?

Akla ilk gelen fikir, bir paylaşım pazarlığının yürümekte olduğu yönünde.

Yani müzakerelerin olumlu bir seyirde ilerlemesi halinde bir bölümünü Türkiye’nin, geriye kalan bölümünü ABD’nin oluşturacağı koalisyonun kontrolüne bırakacak bir uzlaşma çıkabilir buradan.

Tabi, özellikle Menbiç özelinde verilip de tutulmayan sözlere dönük rezervleri akılda tutmak kaydıyla.

HULUSİ AKAR: DAHA AÇMADIĞIMIZ KARTLARIMIZ VAR

‘YPG’nin olmayacağı bir güvenli bölge’ ortak paydasından hareketle bu ve benzeri orta yol formülleri bulunabilir.

Ama öbür yanda hem bu süreci, hem de ikili ilişkileri çok daha fazla sarsma ihtimali olan çok daha zor bir denklem orta yerde duruyor.

S-400 krizi…

Milli Savunma Bakanı Akar’la sohbetimizde S-400 krizine dair sorularımız da oldu.

Akar, bu sistemin Türkiye için ne kadar kıymetli olduğuna dair bir takım sözler sarf ettikten sonra, “Daha açmadığımız kartlarımız var” dedi.

Amerikan tarafının, S-400 meselesini ‘Kırmızı çizgi’ haline getirdiğini artık herkes biliyor.

Ankara’nın alternatif modeller üreterek, kaygıları giderecek müzakereler yapalım çağrısının, “Önce bu işten vazgeçin, sonra konuşalım” ifadesinde karşılığını bulan sertçe bir duvara çarptığını da artık söyleyebiliyoruz.

AMERİKALILAR BLÖF MÜ YAPIYOR?

Farklı kademelerde resmi sıfatları olan Amerikalıların “Patriot alamazsınız, F-35 projesi yatar, sert yaptırımlar gündeme gelir, ekonominiz felakete sürüklenir” gibisinden tehdit içerikli açıklamaları bit pazarına kadar düşmüş durumda.

Ankara’nın bugüne kadarki pozisyonunu koruyarak S-400 işinden vazgeçmemesi halinde, bu senaryoların hayata geçmesi halinde, ikili ilişkilerde geri dönülemez bir kırılma, hatta kopma yaşanması ihtimaller dahiline girmiş durumda.

Peki, acaba ABD’lilerin gerçek niyeti bu mu?

Yoksa ekonomi kartını şimdiden açarak blöf mü yapıyorlar?

Yani, Türkiye’nin kararlı tutumunu sürdürmesi halinde ilişkilerin hepten kopmasını göze alabilmiş durumdalar mı?

Savunma Bakanı Akar’ın “Henüz açmadık” dediği kartlar, Gordion düğümünü çözebilecek nitelikte mi?

Bunlar, en fazla birkaç aylık zaman diliminde yanıtını bulacak sorular.

Soruların bizatihi kendisi bile ne kadar kritik bir döneme girildiğini göstermiyor mu?

YENİ ŞAFAK GAZETESİ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat