İdlib bilmecesi

.

  • GİRİŞ23.08.2019 10:00
  • GÜNCELLEME26.08.2019 08:53

İdlib’in güneyindeki Han Şeyhun kasabasının Şam rejiminin eline geçmesi, TSK’ya ait konvoyun ilerleyişi sırasında yapılan hava saldırısı ve yine TSK’nın oluşturduğu gözlem noktalarından birine yapılan taciz atışları, geçen yıl Türkiye ile Rusya arasında yapılan anlaşmayı tekrar tartışma konusu haline getirdi.

 

 

Bu son gelişmeleri, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuyla ilgili ABD ile sağladığı mutabakat zeminine Rusların verdiği bir tepki olarak yorumlayanlar da var.

Ankara’daki güvenlik kaynakları ise, bu yoruma biraz mesafeli duruyor.

 

 

Nedenine gelince;

İdlib’te son dönemde olup bitenleri kamuoyuna fazla yansımasa da, Mayıs ayından itibaren başlayan gelişmelerle bağlantılandırmak daha doğru olacaktır.

Üç ay önce Güney’den yukarı doğru ilerlemeye çalışan rejim birlikleri, Türkiye destekli muhalifler tarafından ciddi kayıplara uğratılmıştı.

Rusya ve İran’dan destek bulamayan rejim birlikleri, müttefikleri açısından da kötü bir sınav vermişti.

Devamında, Ruslar havadan, İran ise karadan sağladığı destekle rejimin elini güçlendirdi.

Önceki gün Han Şeyhun’a yapılan ağır hava bombardımanı sonrası, muhalifler geri çekildi ve kasaba rejimin eline geçti.

Geçen sene Türkiye ile Rusya arasında yapılan anlaşmanı önceliği ise, Türkiye’nin bölgede oluşturduğu gözlem noktalarıyla ilgiliydi.

Bu anlaşmayla o bölgedeki TSK varlığı Rusya tarafından da garanti altına alınmıştı.

Diğer taraftan tarafları ateşkes sınırlarının ötesine taşıyan kalıcı bir barış ortamı sağlanamadı.

Son aylarda olup bitenlerse, geçen seneki anlaşmanın bu anlamda net bir mutabakat anlamına gelmediğini ortaya koydu.

Son günlerde, bir tarafta Türkiye’nin destek verdiği muhalifler, öbür tarafta Rusya ve İran destekli rejim birlikleri arasındaki çatışmalar yaşanırken tarafların “Biz böyle anlaşmamıştık. Hani çatışma olmayacaktı” anlamına gelecek bir çıkışta bulunmaması dikkat çekiyor.

Bunun nedeni şu:

Rus tarafı terör gerekçesiyle rejimin muhtemel saldırıları konusunda Türkiye’ye bir taahhütte bulunmadığı için, Türkiye’de kendi desteklediği grupları bu anlamda sınırlayacak bir pozisyona girmedi.

Ancak Eylül 2018 anlaşmasının Ankara ve Moskova’yı karşılıklı olarak bağlayan bir noktası var.

O da o anlaşma yapıldıktan sonra uygulamaya geçtiği gibi Türkiye’ye ait gözlem noktalarının garanti altında olması.

Son gelişmeler üzerine Türkiye’nin rejim tehdidi altında kalan gözlem noktasını terk etmeyeceğini beyan etmesi de, geçen yapılan anlaşmayla doğrudan ilişkili.

Çünkü kalıcı çatışmasızlık anlamında karşılıklı bir taahhüt ortamı sağlanamamış olsa da, Türkiye’nin o bölgede askeri pozisyonlar oluşturması doğrudan Moskova’nın kabulüyle gerçekleşmişti.

Şimdi Moskova’ya bu garantiler hatırlatılıyor.

Bu anlamda, o bölgedeki Türk askerinin saldırıya uğraması demek, İdlib anlaşmazlığının ihlal edilmesi anlamına geliyor.

Ankara açısından bu gözlem noktalarını oluşturmanın temel hedefi ise, yine güvenlik kaynaklarının ifadesiyle Türkiye’yi yönelik büyük göç dalgalarını kontrol altında tutmak.

Son beyanatları, Rusların Ankara’dan gelen hatırlatmalara olumlu yönde yanıt vermesiyle karşımıza çıktı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, “Rusya Türkiye ile İdlib konusunda iletişim halinde. İdlib konusunda anlaşmalara bağlı kalmak önemli. Türkiye ile işbirliği devam edecek.” ifadelerine yer verdi.

 

Önceki gün Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın dile getirdiği, Rus makamlarının da onayladığı üzere kısa bir süre içerisinde Erdoğan ile Putin arasında bu konuların görüşüleceği bir telefon görüşmesi olacak.

Eylül ayında ise Ankara’da Türkiye/Rusya ve İran’ın katılımıyla oluşturulan üçlü zirvenin sonuncusu gerçekleşecek.

Şu aşamada, bu üç ülkenin oluşturduğu mekanizmanın işlevsiz kalacağı yönünde yorumda bulunmak yanlış olacaktır.

Ancak, bölgedeki kirli atmosferin sürprizlere açık olduğunu da unutmamak gerek.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat