Cumhurbaşkanı’nın baktığı yerden 2019 değerlendirmesi

  • GİRİŞ17.01.2020 09:38
  • GÜNCELLEME20.01.2020 09:33

Dün sabah Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 2019 yıl değerlendirmesi için hazır bulunduk.

 

 

Aynı formatta bir program geçen yıl da yapılmıştı.

İzleyiciler yerlerini alıyor, bir süre sonra perde açılıyor.

 

 

Kürsüde Cumhurbaşkanı, arkada Bakanlar Kurulu toplantısındaki sıralamaya göre yerlerini almış olan bakanlar…

Dinleyici olarak 2 saat 6 dakika boyunca bazen 2019’a, bazen de 17 yılın toplamına ilgili alanlar üzerinde yolculuklar yaptık.

Anlattıkları, Erdoğan’ın en fazla keyif aldığı alanlarla ilgili idi.

Yani yapılan icraatlar, elde edilen sonuçlar, Türkiye’nin nereden nereye geldiğini gösteren görseller…

O yüzden keyifli hali konuşması boyunca hiç eksilmedi.

 

“2019 BİR YIKILIŞ VE TESLİM OLUŞ YILI OLARAK ÖNGÖRÜLMÜŞTÜ”

 

Cumhurbaşkanının sözlerinin başında kullandığı bir ifade mıh gibi zihnime çakıldı.

Geriye dönüp, 2016’yı, 2017’yi, 2018’i Ankara’da hangi gündemler, hangi sorularla geçirdiğimizi hatırladım.

Erdoğan’ın ifadesi şuydu:


“Türkiye için yazılan senaryolarda 2019 bir yıkılış ve teslim oluş yılı olarak öngörülmüştü.”

 

15 Temmuz darbe girişimi savuşturulduktan sonra, hemen herkes gibi Ankara’nın da aklına aynı soru üşüşmüştü.

Sırada başka bir şey var mı?

Ya da, bu işin devamı nasıl gelebilir?

Erdoğan’ın ifadesiyle ‘yıkılış’ ve ‘teslim oluş’ anlamında yeni hamle/hamlelerin neler olabileceği üzerinde durulurken, bir süre sonra kanaatler, Kasım 2019’da yapılması beklenen seçimlere doğru ilerleyen takvim noktasında ortaklaşmıştı.

Yani yeni oyun planı Kasım 2019’da yapılacak seçimlere göre hazırlanıyordu.

Bütün enstrümanlar devreye sokulup, bir şekilde püskürtülünce, geriye seçimlere endeksli bir senaryo dışında seçenek kalmıyordu.

 

Kasım 2019’a kadar ‘hırpalama’ ‘yıpratma’ arayışları sürdürülecek ve bir de bu yol denenecekti.

 

2018 başından itibaren Kasım 2019’a endeksli olarak enerji birikmeye başlamıştı bile.

Herkesin zihninde o tarih bir milat olarak yerini almıştı.

Oyunu bozan hamle, Nisan ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir basın toplantısıyla kameraların karşısına geçmesi, o tarih itibarıyla olabilecek en kısa sürede erken/baskın seçime gidilmesi için 24 Haziran 2018’i işaret etmesiyle geldi.

Biriken enerji bir anda boşalmaya başladı.

Fay hatları rahatladı, 2019 üzerinde biriken psikolojik baskı azaldı.

 

Erdoğan’ın açıkladığı o karar, 2019 için yapılan yıkılış ve teslim olma hesaplarını da boşa çıkardı.

Bugünden geriye bakıldığında 2019’un özlemle geri gelmesini bekleyeceğimiz bir yıl olduğunu söylemek pek mümkün olmasa da, üzerinde yazılan senaryoları boşa çıkarması sayesinde Erdoğan’ın sözünü ettiği türden yıkıcı bir yıl olmaktan da çıkmış oldu.

 

2019’a o kadar haksızlık da yapmayalım tabi.

Cumhurbaşkanı’nın sözleriyle ilişkili olarak meseleye baktığımızda, teröre kaynağında cevap verme politikasının bir ürünü olarak Barış Pınarı Harekatının başlatılıp başarılı bir şekilde sonuçlandırılmasını o yıkıcı senaryolara karşı verilmiş iyi bir yanıt, Libya ile yapılan deniz sınırlarını yetkilendirme anlaşmasını ise, yine o senaryoların hedef çizelgesini bozan bir hamle olarak görebiliriz.

 

Her durumda, 2020’ye girerken ülke olarak sahip olduğumuz umudun, bir yıl önceki Ocak ayına göre çok daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.

 

 

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat