İspanyol Yusuf'un 'Dönüş' hikayesi
- GİRİŞ11.08.2010 18:53
- GÜNCELLEME11.08.2010 18:53
Oysa O, mütevazi bir eda ile karşıma geçmiş ve “Are you Turkish-Türk müsünüz?” diye sormuştu.
Elimdeki mikrofondan gazeteci olduğum belli oluyordu.
Türkiye’den geldiğimi de yanımdakilere sorarken öğrenmişti.
Dünyanın öbür ucunda Amerika’nın Los Angeles kentindeydik.
Amerikalı değişik Müslüman gruplar, Suudi Arabistan Yönetimi’nin yaptırdığı bir caminin açılış töreninde bir aradaydı.
O’da oradaydı.
“Yes” diye cevap verdim kısa boylu adama.
“Evet türküm.”
“Size anlatacak bir hikayem var” dedi.
Herkesin kendine göre anlatacak bir hikayesi vardı ama ben herkesin hikayesini dinlemek zorunda mıydım…!
Yüzüne karşı söylemesem de aklımdan bu cümleyi geçirdiğimi fark etmiş olmalıydı ki ısrar etti.
“Benim hikayemde Türkiye çok önemli bir yer tutuyor” dedi.
“Eh anlat o zaman” dedim yarı gönüllü yarı gönülsüz.
“Ben bir dinsizdim. İnançlarım yoktu. Ama bir taraftan da bu hayatta ne işimiz var diye kendi kendime sorup duruyordum. Bir arkadaşım Uzakdoğu dinlerinden söz etti. Ben de gidip bu dinleri yerinde araştırayım diye buradan (Los Angeles’tan) yola çıktım.
Elimde Budizm’i, Hinduizm’i anlatan kitaplar vardı. Avrupa üzerinden İstanbul’a geldim. Akşama doğru Sultanahmet Meydanı’nda aylak aylak dolaşırken karşıdaki minarelerden birden o ana kadar hiç duymadığım bir ses yükseldi.”
“Ezan” diye araya girdim.
Artık dinlemekte olduğum hikayenin gerçekten etkileyici bir seyir izlemeye başladığını anlamıştım.
Ve artık konuyla ‘ilgiliydim.’
Devam etti kısa boylu adam.
“Sonradan öğrendim ki o gün Ramazan ayının ilk günüymüş. Etrafımda insanlar bir taraftan oruçlarını açıyor, öbür taraftan telaşlı adımlarla camilere akın ediyordu. Zaten dinlediğim ezan çok hoşuma gitmişti.”
Elini kalbinin üzerine doğru tutup “burada bir hareketlilik olduğunu fark ettim.”
Sonra ne oldu? diye devam etmeye zorladım.
“Kararımdan henüz vaz geçmemiştim. Hindistan’a kadar yolum vardı. Ama ezan sesini duyduktan sonra içimde bir heyecanlanma oldu ve İslam Dini ile ilgili bir şeyler öğrenmem gerektiğini düşündüm. Aldığım kitapları yolda okuyordum. Ve okuduğum her şey beni müslümanlığa yaklaştırıyordu.”
Sonra?
“Böylece Afganistan’a kadar ulaştım. Amerika’nın batı yakasından başlayan yolculuğun sonlarına doğru gelmiştim. İşte buradan sonra Hindistan’a ‘son durağa’ varacaktım. Ancak İstanbul’dan sonra yaşadıklarım, görüp okuduklarım, yola çıkarken koyduğum hedefleri ‘işlevsiz’ hale getirmişti.”
“Afganistan’da bu yolculuğu daha fazla devam ettirmenin bir anlamı kalmadığına karar verdim. Orada Müslüman oldum. Sonra gerisin geriye buraya ‘Amerika’ya’ döndüm. Sultanahmet’te bir iftar vakti okunan ezan, bütün hayatımı değiştirmişti.”
“İsminiz ne?” diye sordum kısa boylu adama.
“Ben bir İspanyolum. Müslüman olduktan sonra Yusuf ismini aldım” diye karşılık verdi.
“Bu hikaye ne zamana ait” diye devam ettim.
“Yıllar öncesine ait” diye karşılık verdi.
“Yeni hayatınızda ne değişti” diye son bir soru sordum.
Tek cümlelik müthiş bir final cümlesi kurdu.
“I found my compass which I lost” dedi.
“Kaybettiğim pusulamı buldum.”
Mehmet Acet - Haber 7
acetmehmet@hotmail.com
Yorumlar25