Türkiye Suriye ile savaşır mı?

  • GİRİŞ11.08.2011 10:10
  • GÜNCELLEME11.08.2011 10:10

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Şam ziyareti öncesi ve sonrasında Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı’ndan farklı kaynaklarla görüşerek Türkiye’nin ne yapmaya çalıştığını, Suriye’de olup bitenler konusunda tam olarak nerede durduğunu anlamaya çalıştım.

Doğrusu, yetkili ağızlardan duyduklarınızla basında okuduğunuz ve dinlediğiniz kimi yorumlar arasındaki uçurumu görünce, insan büyük bir şaşkınlık duygusu yaşıyor.

Önce ‘büyük fotoğraf’ Ankara’da nasıl okunuyor, ondan başlayalım.

Başkent’te Suriye’deki gelişmelerin perde arkasında hangi dinamikler var sorusu sorulunca, akıllara önce, Ortadoğu’nun kadim meselesi olan Suudi Arabistan-İran sürtüşmesi geliyor.

Şam’daki Baas rejiminin kendi halkına yönelik katliamları pervasız bir şekilde sürdürürken, Esad rejimini ‘poh pohlayan’ “arkanda biz varız rahat ol” diyen tek ülke, bu rejimin her dönemde müttefiki olan İran oldu. 

Beşar Esad yönetimi, uluslar arası toplumdan gelen baskılara Tahran yönetiminin desteğini arkasına alarak, biraz da bu duruma güven duyarak karşı durdu.

Buna karşılık Suudi Arabistan yönetimi, Şam’daki büyükelçisini geri çekerek Suriye rejimine en sert tepki gösteren ülke durumuna geldi.

Ankara’da dış politikaya yön veren kaynaklar, şöyle bir tehlikeden söz ediyor.

“Bu sürtüşmenin arka planında şii-sünni mezhep farklılıklarını körükleyen bir anlayış var. Suriye medyası da böyle bir dil kullanmaya başladı. Böyle giderse uzun vade de mezhep eksenli ayrışmalar daha belirgin hale gelebilir. Bunun sonuçları da hiç iyi olmaz.”

Yine aynı kaynaklar, Türkiye’nin bu tehdide karşı kendi plan ve projeleriyle hareket etmek istediğini, ama bir sürü farklı çevrenin (ki buna ABD yönetimi de Davutoğlu’nun Şam seferine çıkmasından hemen önce yaptığı sabotajla eklenmiş durumda) bu ayrışmada Ankara’yı saf tutmaya zorladığını söylüyor.

Dış politikayı yakından takip edenler, Türkiye’nin Irak savaşı sonrasında da benzer bir tutum izlemeye zorlandığını, ama biraz da Davutoğlu’nun basiretli tutumu sayesinde Ankara’nın saflardan herhangi birinde durmayı reddederek yeni çatışma alanları ortaya çıkmasını engellediğini bilirler.

SAVAŞMAK DA NEREDEN ÇIKTI! 

Dolayısıyla Ankara tehlikenin farkında ve bütün sabotaj girişimlerine rağmen (içeride CHP’nin muhalefet tarzı da buna dahil) kendi plan ve projesiyle hareket etmekte, Ortadoğu’yu sonu belirsiz bir çatışma potansiyelinden uzak tutmakta kararlı gözüküyor.

(Bu arada Başbakan Erdoğan’ın bir süre önce Irak’a yaptığı ziyarette Necef’e gidip Hz.Ali türbesini ziyaret etmesini, o ziyaret sırasında İslam dünyasının yeni ayrılıklardan uzak durması gerektiğine dair sözler sarf etmiş olduğunu da hatırlayalım.)

***

Bu arada basında çıkan ve “Suriye ile savaşa mı gidiyoruz?” Sorusu etrafında yapılan yorumların, konuştuğum kişiler nezdinde büyük bir şaşkınlıkla karşılandığını söylemeliyim.

Bir kaynak, daha ben konuya girmeden “bu da nereden çıktı, biz ne diye savaşa girecekmişiz Suriye ile?” tepkisini verdi.

Davutoğlu’nun Şam dönüşü yaptığı açıklamalardan da anlıyoruz ki Türkiye, Suriye yönetimiyle ipleri şu aşamada tamamen koparmamakta kararlı.

Çünkü hem kendi projeleriyle harekete etmesinin hem de yukarıda bahsettiğim ‘saf belirleme’ tuzağından uzak durmanın yolu buradan geçiyor.

Dışişleri Bakanlığından bir yetkili, benim isteğim üzerine madalyonu tersine çevirerek Türkiye’nin Suriye için hala ne kadar önemli bir ülke olduğunu anlatan cümleler kurdu.

Dedi ki o yetkili: “İsrail bile Türkiye’yi kaybetmemek için çırpınıp dururken, özür dileyip ilişkileri normalleştirmek için uğraşırken Türkiye’yi kaybetmenin faturası Suriye için çok ağır olur. Onlar da bunun farkında.”

***

Evet onlarda bunun farkında olmalı ki, Davutoğlu’nun Şam’da yaptığı 6,5 saatlik görüşmenin üzerinden 24 saat bile geçmeden Hama’daki Suriye ordusunun geri çekilmeye başladığı haberi geldi.

Ama yine de temkinli olmakta fayda var.

Çünkü Suriye’deki Baas rejimi, son birkaç ayda yaptığı katliamlarla ne kadar güvenilmez bir yönetim olduğunu da ortaya koymuş oldu.

***

Peki Ankara önümüzdeki günlerde Şam’dan ne yapmasını istiyor.

Konuştuğum isimlerden biri, bu talebi tek cümleyle özetledi: “Sürekli konuşulan reformları süratle hayata geçirmek.”

Yani en kısa sürede çok partili sisteme geçip, demokratik bir düzen kurmak.

Tabi hepsinden önce kendi halkına reva gördüğü katliamlardan bir an önce vazgeçip, akan kanı durdurması bekleniyor.

 Mehmet Acet - Haber 7
acetmehmet@hotmail.com

Yorumlar15

  • samet demir 12 yıl önce Şikayet Et
    Türkiye Amerikayla savaşmasın. Suriye askeri Türkiye topraklarına mı girmiş. Bu başlık tam da Amerika'nın yönlendirmek istediği şeye uygun olarak atılmış. Müslümanı müslümana, kardeşi kardeşe kırdırmak, oh ne ala dünya düzeni. Suriye kendi halkına yapıyor ne yapıyorsa, ve o halk da nasıl bir idareye layıksa onunla idare ediliyor. Evet belki insani olarak daha iyisine layık olduklarını düşünüyoruz; ancak bunu kendileri elde etmeliler. Hem toplum bilinci gelişmeli, hem ekonomik açıdan dışa açılmamılar. Halk kendini geliştirince sosyal hakları da beraberinde gelir. Yoksa dıştan zorlamayla özgürlüğe kavuşturma fikri Irakta geri tepti, daha bir millet olmayı başaramadılar. Afganistanda geri tepti, hangi yönetimg elirse gelsin şeriat idaresi uyguluyor. demekki ey amerika, senin dayattığın sistem değil, o halk hangi sisteme layıksa onunla idare ediliyor. bunu kabul edip artık dayatmalardan vazgeçmek lazım.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • mete han 12 yıl önce Şikayet Et
    Medeniyetler Çatışması isimli kitabı OKUYUN GERÇEKLERİ GÖRÜN.. Adam 90 larda yazmış. Batı düşmansız yaşayamaz İslam düşmanıydı başı da Osmanlıydı dağıldı, SSCB kuruldu o da dağııldı. Batı eski düşmanına geri dönecek ama başı yok. Bunun olabilmesi için geçmişten gelen mirasıyla Türkiye'nin yeniden İslamın başı olması lazım. SSCB'den sonra Rusların Leninizimi reddettiği gibi Türklerinde Kemalizmi reddederek İslama baş olması lazım. Böyle bir durum da hem batının düşmanı olacak hemde geri yandan mezhep çatışmaları bölgeyi saracak.Ortadoğu da ırk dan önce mezhep gelmekte. Bizde bu role gönüllü olarak atladık zaten.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • darbeleredurde 12 yıl önce Şikayet Et
    osmanlı devrindeki güç ve kudrete sahip değiliz ki. bir yerde olan zulme hoopp dur bakalım orda diye müdahale edebilelim.abd-ab li müttefiklerle yapılacak bir müdahaleyide tasvip etmiyorum.diplomatik,ekonomik ve telkin yöntemlerinin kullanılmasından yanayım.iranın suriye ile olan ittifakını suriyeye sınırsız desteğini gözden geçirmesi kendi lehine olacaktır.suriyede en büyük muhalif güç ihvani müsliminle yakınlaşması kısa vadede kendine kaybettirsede uzun vadede çok şey kazandıracaktır.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Faruk Özer 12 yıl önce Şikayet Et
    Suriye. Türkiyeye güvenmenin faturasını ödemeye başlıyor yakında iranda aynı şekilde türkiyeyele dostluk yaptıklarına bin pişman olacaklardır tıpkı Libya nın pişman olduğu gibi Türkiye Bu coğrafyada müslüman ülkeleri satmaya devam edecektir.ama savaş çıkmaz Türkiyenin en ufak bir savaşa girmesi demek türkiyenin iki parçaya ayrtılması demektir
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Skywolf 12 yıl önce Şikayet Et
    İşin Özü. İran'ın Suriye yönetimine verdiği sınırsız destek Esad rejiminin gözünü kör etmiştir, Türkiye'siz İranla pekala yapabilirler, 80 den 98 e kadar zaten öyle olmadı mı?Bu körlükle Türkiyeyi kaybetmekte pek bir sakınca görmeyeceklerdir. Mevcut yönetimle İlişkilerimizin eski parlak günlerdeki gibi asla olmayacağı düşünülürse, tutumumuzu daha da sertleştirmekte fayda var.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat