Bu halinizle bu terör bitmez. Daha sittin sene devam eder.

Ben şu fitne ateşi tutuştuğundan bu yana –hata daha tutuşmadan önce- su ateşe dökmeye çalıştım.

Her yıl, birkaç ay kaybolurum. Genellikle bahanem yazmaktır ama biraz da zihnimi temizlemektir amacım.

Osmanlının yıkılışı bir Mason hareketi operasyonudur. Operasyona 1826’da start verindi. O tarihten itibaren Masonik hareketler önce orduya, ardından saraya ve çevresine hulul ederek, İslam’ın en son kalesi ve devleti olan Osmanlı’yı yıktılar!

Cenab-ı Hak, “Rabbül-Âlemin” sıfatıyla her kuluna ve her topluma eşit mesafede durur. Ne onu ona üstün kılar ne berikini ötekinin altına düşürür. Ta ki toplumlar veya o şahıslar aksini hak edinceye kadar.

Bir delikten defalarca ısırılmak eğer ahmaklık alameti değilse küfre delalet eder.

Uzun zamandır sizi ihmal ettiğimi biliyorum.

Bugün içinde siyaset bulunmayan bir şeyler yazmak istedim. O yüzden de Kur’an’a müracaat ettim ki bana uygun bir konu versin.

(Ben ve elçilerim mutlaka galip geleceğiz!)

Türkiye, geleceğini yakından ilgilendiren olayların yaşandığı tüm dönemlerde olduğu gibi yine iç meselleriyle meşgul durumda…

Masonların Osmanlıda yaptıkları ilk operasyon Vaka-i Hayriye diye isimlendirilen, Yeniçeri Ocağının kaldırılmasıdır.

Bu seçimin mutlak bir mağlubu olmadığı için kaybedeni çok olan bir seçim oldu.

Bu seçimin, sadece kimin iktidar olacağını belirlemeye yönelik bir çaba olmadığı seçimlerden sadece birkaç saat sonra net olarak ortaya çıktı.

Son iki yazımda artık “bu iktidara ders vermek gerekiyor” diyen dostlarımıza, aklımın erdiğince bir şeyler anlatmaya çalıştım.

Nereden okudum kimden dinledim tam hatırlamıyorum. Derler ki; İngiliz siyasetçiler ve din adamları, 1700’lerin başında şeytanın hâkimiyetinin sebeplerini incelemeye çalışırlar.

Tuhaf bir seçim arifesindeyiz.

Uzun bir zamandır gündemden kopmuş bir durumdayım. Adeta kuvözdeymişim gibi geçirdiğim üç dört aydan ve ardından gelen 11 gün süren operasyonlardan sonra nihayet gözümü açabildim.

Türkiye inşallah bu seçimleri de sağ salim atlatacak ve halkın iradesi ile herkes, yasama içindeki yerini, değerini ve görevini layıkıyla anlamış olacak.