Bugünü anlamaya çalışalım

Amerikalı gerçek araştırmacı gazeteci Vance Packard (1914-66) "Yabancılar Ulusu" (A Nation of Strangers) kitabında "Amerikalıların en az üçte birinin çocukluk ve mahalle anısı yoktur" demişti.

  • GİRİŞ16.09.2014 09:59
  • GÜNCELLEME16.09.2014 09:59

Bu savını da Amerika'nın büyük şirketlerinde çalışan personelin ülke çapında bir eyaletten diğerine tayin edilmelerine ve beraberlerinde çoluklarını çocuklarını da taşımalarına bağlamıştı.
Aslında Packard'ın Amerikalılar için seslendirdiği bu gözlem, galiba bizim için de geçerlidir. Köyden kente göçün çok kısa sürede nüfusun yapısını değiştirdiği bir toplumda yaşıyoruz. Bu arada kentlerin yapıları da hızla değişiyor. Gökdelenler, siteler eski kentliliğin "Mahalle" kavramını da buharlaştırmakta. Bugünün kentli çocukları için "Mahalle arkadaşı" diye bir kavram pek bilinmiyor.

Bizim eski mahallemiz 

Bizim meslekte de uzun yıllar mahalle denilince "Cağaloğlu" gelirdi akıllara... Çalışma saatleri sonrasında Cağaloğlu'ndaki, Sirkeci'deki mekanlarda değişik gazetelerin çalışanları buluşur, yer, içer ve mesleki mahalle arkadaşlığını sürdürürdük. Şimdi "Değişim" denilen merkez-kaç kuvveti, gazeteleri de farklı semtlere savurdu. Birbirleri ile hiç arkadaşlık etmemiş insanların birbirleri hakkında kırıcı şeyler yazmaları da, böylece daha kolaylaştı.
Oysa insan zihninin temelinde anılar vardır. Yaşlandıkça da bu temel ile çatı birbirleri ile iç içe yaşamaya başlarlar. Rahmetli tiyatro sanatçısı İsmet Ay'ın annesi, hep hatıralarından söz edermiş. Bir gün İsmet Ay annesine çıkışıp "Biraz da bugünden, yarından söz etsen olmaz mı" deyince, yaşlı kadın öfkelenmiş, bağırmış: -Benim akılsız oğlum. Hatıralar ihtiyar beyinlerin bastonudur. Sen bunun bile farkında değilsin!

Değişimin farkında olmak... 

Dolmakalemden tükenmeze, daktilo klavyesinden bilgisayar "Mouse"una aynı kuşakta geçen bizler, siyasette de aynı hızlı değişimin yaşandığını nedense görmezden gelir gibiyiz. Yaşanılan günleri yeni bilgilere dayalı olarak yorumlamak yerine anılarımızdan oluşan zihinsel alt yapımızı, üste çıkartmaya çalışmaktayız. Seçilmişlere karşı nefrete varan bir söylemi seslendirmek, ille de bir kamplaşmanın tarafı veya körükleyicisi olmak, gerçekler yerine saplantıları kılavuz olarak benimsemek, aslına çocukluk anılarımızda fazlasıyla vardır.
"Çevre"nin siyasette "Merkez"e ağırlığını koymasını daha önce de 1950'nin 14 Mayısında görmedik mi? O dönemde Adnan Menderes'e yapılanları ve onun hakkında yazılanları, 2000'li yıllarda aynı üslupla tekrarlamak, çocukluk anılarını bugüne taşımaktan farklı olabilir mi?

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat