Yeni bir eğitim dönemi başlarken…

  • GİRİŞ16.09.2017 08:38
  • GÜNCELLEME18.09.2017 06:56

Ülkelerin geleceği genç nüfusu ve o nüfusun kaliteli eğitimi ile doğru orantılıdır. 18 milyon öğrencimiz yeni bir eğitim ve öğretim yılına Pazartesi günü başlayacak. Bu sayı birçok ülkenin nüfusundan büyük, muteber bir insan kaynağıdır.

“Yeni Müfredat Programı” üzerinde yapılan tartışma, öneri ve temennilerden sonra kabul edildi. Yeni müfredatın kamuoyuna açıklanmasıyla birlikte “cihad kavramı, evrim teorisi, insan yaratılışı, laiklik, Atatürkçülük, 4+4+4, sınavsız eğitim, mecburi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, Kuran’ı Kerim’in seçmeli ders olarak okutulması, okullara mescid açılması” gibi konular üzerine ciddi ve hararetli tartışmalar oldu. Bazı seküler bilimistler, “İslam’a ve inançlara ait bilgilere yer verilmemesini” isterken, İslami çevreden bazıları da İslam’a, tarihe ve medeniyetimize yeteri kadar yer verilmediği üzerinde durdular.

Tartışan tarafları memnun edecek ortak bir çerçeve üzerinde ittifakın mümkün olmadığı görüldü. Darbe ürünü, tepeden inme eğitim sistematiği hariç dünyanın hiçbir devletinde halkın taleplerinin eğitim programlarına yansıtılmadığı ülke yoktur. Hükümetin tercihlerini programa yansıtması da son derece tabidir.

Bu tartışmalara bakıldığında iki önemli husus öne çıkmakta. Birincisi, “gelişmeye ve başarıya odaklı olmayan, tarihi, kültürel ve toplumsal değerlerimize yabancı, batılı değerlerle örtüşen, hatta kısmen kendi kültürüne düşman, ideolojik, tek tipçi ve ırkçı, taklitçi, homojen bir toplum oluşturmanın çaba ve gayretiyle, medeniyetiyle barışık olmayan bir gençlik hedeflemiş olan bu sistemin” değiştirilmesi ve yenilenmesi yönünde talebi olanlar, İkincisi, mevcut statükocu, batıcı, taklitçi, tek tipçi seküler eğitim programının batılı anlamda pozitif bilimsel birtakım ilaveler yapılarak devamını isteyenler.

Başarısızlık, şikâyet ve memnuniyetsizliklerle dolu bu eğitim sisteminin; “araştıran, sorgulayan, akıl yürüten, özgür ve analitik düşünen, gözlem ve deneye dayalı eğitim alan ve bilgi üreten, farklılıkları objektif bir şekilde yansıtan özgün bir metodolojiye sahip” eğitim müfredatına ihtiyacı vardı. Farklılık yoksa özgürlük de yoktur. Farklı bilgi sermayesine sahip değilsek tercih seçeneğimizde yok demektir. “Bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmaz.” Zira sistemin esasında “akletme, düşünme, ders alma, gelişme” yoksa başarılı sonuçlar almanız da mümkün değildir.

Kısaca ifade etmeye çalıştığımız bu sebepler nedeniyle Yeni Müfredat Programı’nın 2017-2018 Eğitim ve Öğretim döneminde kısmen hayata geçirileceği Bakanlık yetkililerince ifade edildi.

Eğitim ve öğretimde ne anlattığınızdan ziyade ne anlaşıldığı önemlidir. Bu yazımızda idareci ve eğitimcilerin öğrencilerle iletişimi ve yönlendirmeleri üzerine kısa bir değerlendirmede bulunacağız. TÜİK’in 2016 yılı yetişkin eğitim verilerine göre; Türkiye’de 18-24 yaş arası gençlerin %52’si bir örgün ya da yaygın eğitim kurumuna devam etmiyor. Bunların büyük kısmı lise ve kısmen de üniversiteden terk. Sebepler birbirlerinden farklı olmakla birlikte, önemli olan azımsanmayacak kadar büyük rakam ve ciddi bir problemle karşı karşıya olduğumuzdur. Buna mevsimlik işçi ve diğer saiklerle ilköğretimden terkini de ilave edersek çok üzücü bir noktada olduğumuzu ayrıca ifade etmeliyim. 

İdareci ve öğretmen arkadaşlarımız, “Yeni Müfredat Programı”nı ders yılının başında kavga ve tartışma konusu haline dönüştürmeden işe koyulmalıdır. Burada önemli olan çocuklarımızın; kimlik, kişilik, karakter, estetik, kibarlık, hakkaniyet, adalet, şeffaflık, dürüstlük ve başarı kazanmalarına katkı sağlamaktır. Bu toplumun geleceği gençliğimizdir. Gençliğimizin ve geleceğimizin heba edilmemesi adına azami gayret göstermeliyiz. Bu çabanın öznesi idareci, öğretmen, veli ve öğrencilerimizdir. “Şayet bir şeyin öznesi değilseniz, nesnesi olursunuz.”

İyi ve deneyimli bir idareci ve öğretmen “kendilerine yapılan takdir, teşekkür, teklif ve tenkitleri” samimiyet ve iyi niyet yaklaşımı olarak değerlendirmelidir.

İnsanın yetiştirilmesi kadar zor bir uğraş yoktur. İlim ve bilim; emek, heyecan ve aşk ister. Daha çok çalışmalıyız. Yükümüzün ağır olduğu bilincinde olmalıyız. Yönetici ve öğretmenlerimiz; öğrencilerin hayatına bütüncül bir perspektiften bakmalı.

Belirli sınırlar ve ölçüler içerisinde öğrenciyle hemhal olunmalıdır. Öğretmen bilgi aktarımında geçmişle gelecek arasında köprüdür, bir ufuktur. Geçmişte kalmak, bugünden kopukluk, özgüven eksikliği, derse hazırlıksız girme, öğrencilerin gelecek tasavvuruna bir şey katmaz; bilakis umutsuzluğa, verimsizliğe sebep olur. Yönetici ve öğretmen; öğrencilerle ve aileleriyle olan münasebetlerinde soruna odaklı değil çözüme odaklı, sevecen, babacan ve tatlı dil ile kendilerini konumlandırmalıdırlar.

Devlet büyüklerimize karşı saygı ve sevgi içselleştirilmeli, siyasi düşüncelerimizi/ kanaatlerimizi düşmanlık ve kavga aracı olarak kullanmamalıyız. En iyi yönetici ve öğretmen objektif değerlere sahip olan, örnek alınan ve rol model olandır.

Sınıf seviyesine göre “adalet, şeffaflık, hesap verilebilirlik, ehliyet, liyakat, hürmet, saygı, edep ve hayâ” gibi insani değerlerimiz anlam ve manalarıyla çocuklarımıza kavratılmalı ve içselleştirilmelidir. Çocuklarımızın vatanına, milletine, ailesine ve çevresine olan aidiyet duygusunu ve sevgisini geliştirmeliyiz. Yalan, hile, aldatma, dedikodu, iftira, internet/oyun bağımlılığı, sigara, içki, esrar, eroin, bonzai, kumar gibi gençlerimize musallat olmuş illetlerden, kötü alışkanlıklardan gençlerimizi korumalıyız. Bunlardan kurtulmanın da yolu okul, eğitimci, aile işbirliğinden ve eğitimden geçer.  Eğer bu çalışmalar ıskalanır, gerekli önem verilmez ise yarın çok geç kalmış, geleceğimizi ipotek altına sokmuş olabiliriz.   Allah inancından, ilim, irfan ve marifetten kopuk bir eğitimin insana fayda yerine zarar getireceği bilincini, öğrencilerimize kazandırmalıyız. Ahlak, karakter ve sanat eğitimi ihmal edilmemelidir. Her öğrenci geleceğin “hanımefendi ve beyefendisidir.”

15 Temmuz Direnişi’nin ruh ve mana kökü, ezan, sâlâ, tevhîd ve şahâdettir. Şehitlik gibi âli bir mertebe hiçbir inançta yoktur. “Allah yolunda vatan ve millet müdafaasında ölenler ancak şehittirler” bilincini çocuklarımıza vermeliyiz. Yeri geldiğinde ABD ve Batı’nın ikiyüzlü, çifte standartlı çirkin yüzünü, söylem ve eylemlerini küfür ve hakaret etmeden çocuklarımıza aktarmalıyız.

Çocuklarımıza okumayı sevdirmeliyiz. Maalesef okuma oranı çok düşük ülkelerden birisiyiz. Okuma tarihi hafızamızı yeniler, sorumluluklarımız konusunda farkındalık oluşturur. Gelişmemizin temel şartlarından biri insanlığa faydalı olmaktır. Dayatmacı, taklitçi bir aydınlanmanın faydadan çok zarar verdiğini toplumsal birlikteliğimizi derinden yaraladığını gördük.

Baskıcı, kamusal alanları dini ritüellerle kapatan bilimselci, pozitivist, tek tipçi, ırkçı, merkeziyetçi, pragmatik, ayrımcı, seküler yaklaşımın insanımızı bölünmeye, dağılmaya batının oyuncağı olmaya ve felakete sürüklediğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap, Acem gibi ırkçı ve ayrımcı söylemler yerine bu milletin tarihsel değerlerine, medeniyetine, uygun bir söylem ve aklı ön plana almalıyız. Zira birliğimizin temel harcı, kadim medeniyetimizdir.  

Ateist, deist, satanist gibi kavramların anlam ve içerikleri hakkında karşılaştırmalı bilgi vermeliyiz. Zira vicdanı ve ahlâkı olmayanın aklı sorunlu ve zehirlidir. Modernizm ve çağdaş düşünce söylemini dillendiren Batı; İslam coğrafyası üzerinde bölme, parçalama, zulüm, sömürü, ahlaksal/kültürel erozyon faaliyetlerine hız kesmeden devam etmektedir. Vicdan ve ahlâktan yoksun bir toplumsal yapıyı ve kültürü İslam ülkelerine “kurtuluşun reçetesi” olarak sunan Batı; kendi çıkarlarından başka bir hak ve hukuk tanımamaktadır. Bunun en çarpıcı göstergesi Kuzey Afrika’dan Arakan’a birçok İslam ülkesinde sömürü, acı, ölüm, gözyaşı ve sefalet devam ederken, Batının gözleri kör kulakları sağır bir şekilde üç maymunu oynamasıdır. Bu mengeneden kurtulmanın yolu kendi medeniyetimize ve huzur iklimine tekrar dönüştür. Ümitsizlik kader değildir. Teslimiyetçi ve taklitçi zihniyete dur diyeceğiz. Ve yeniden ilimle, irfanla ayağa kalkacağız. İnanır mısınız? Bu bir hayal, ütopya değil stratejik hedeftir. Kadim geçmişimiz bunun örnekleri ile doludur.   Batı’ya açılan penceremizi kapatmadan bunu yapacağız. Düşmanca bir rol üstlenmeyeceğiz. Sadece hayallerimizin çalınmasına ve ipotek altına alınmasına karşı olacağız. İslam coğrafyasının zenginlik kaynaklarının Batı’ya aktarıldığının bilinciyle silkeleneceğiz acı ve gözyaşlarının girdabında boğulmaya hayır diyeceğiz. “Aldırma boş ver bu dünya böyle gelmiş böyle gider” teslimiyetçiliğine karşı çıkacağız. Geri kalmışlığımızın sebebi İslami değerlerimiz ve inançlarımız değil, ipotek altına alınan zihin dünyamızdır. Batı “çıkarına uygun hareket ediyorsanız” sırtınızı sıvazlıyor. Yoksa düşmansınız, teröristsiniz. Batı kendi yaptıklarını yapmamızı değil kendi söylediklerini yapmamızı istiyor. Güçlü olmadığımız sürece bu acımasız zehirle pişmiş aşı yemeye devam edeceğiz. Ya da kendimiz olacağız, inanacağız, çalışacağız, değerlerimizle taçlanacağız, tarihsel çizgimizle kendimizi geliştirerek geleceği inşa edeceğiz.

Okul ve derslik sayıları ve eğitim bütçesi daha da arttırmalıdır. Öğretmen eksikliği acilen giderilmelidir. Şeyh Edebali’nin ifadesiyle; “Geçmişini iyi bilip, geleceğe sağlam basmalıyız.”. İlk ilahi emri/öğüdü “Oku” olan bir dinin mensubu bizler; eğitimi bir görev değil bir ibadet olarak görmeliyiz.

İdarecilerimize, öğretmenlerimize, öğrencilerimize ve velilerimize hayırlı, bereketli ve başarılı bir eğitim yılı dilerim.

Vesselam.

 

Yorumlar15

  • can 6 yıl önce Şikayet Et
    Hocam yazılarınızı severek be zevkle okuyoruz. Allah razı olsun. Toplumumuzda bir kangrene dönüşen problemlerimizi ve çözüm yollarını açık ve net bir şekilde dile getirdiniz. bunnu için de teşekkür ederiz. sizi takip etmeye devam ediyoruz.
    Cevapla
  • Adem 6 yıl önce Şikayet Et
    Çocuklarımıza adalet, şeffaflık, hesap verilebilirlik, ehliyet, liyakat, hürmet, saygı, edep ve hayâ gibi insani değerlerimizi anlam ve manalarıyla kavratmakve içselleştirmek dileğiyle...ellerinize sağlık.selam ve dua ile...
    Cevapla
  • VEYSEL YILMAZ 6 yıl önce Şikayet Et
    Hocam yazılarınızı beğenerek takip ediyorum Allah yolunuzu açık etsin yureginize sağlık Allah'a emanet olun.
    Cevapla
  • Nezir Demircan 6 yıl önce Şikayet Et
    Mehmet Hocam,asla mübalağa yapmıyorum.Bu kadar teferruatlı ve doyurucu raporunuzu (yazınızı veya makalenizi demiyorum) , Milli Eğitim Bakanlığı mutlak surette değerlendirip,paylarına düşeni fiiliyata geçirmeleri gerekir.Vesselam.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Ekrem EKİCİ 6 yıl önce Şikayet Et
    Maşallah ! Bir pedagog,bir psikolog ve bir sosyolog ve dahası harika bir akil adam ve siyaset bilimci yeterliliği içinde,konuyu enine boyuna ele almış, başarılı tesbitlere isabet edip parmak basmışsınız ! Umarım tesbitleriniz göz önünde buludurulup yararlanılır. Hasılı tebrik ederim güzel bir yorum olmuş.Kalemine kuvvet eline,yüreğine sağlık ! Selam ve dua ile...
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat