Genç Kardeşim! Adımını Sağlam At, Değerlerini Iskalama…

.

  • GİRİŞ23.09.2017 08:49
  • GÜNCELLEME25.09.2017 07:00

İslam dünyası ve Ortadoğu’yu savaş ve silah pazarı haline getirenler kimlerdir? ABD, Çin, Rusya ve Batı (İngiltere – Fransa – Almanya).

  BM’de veto hakkına sahip olan 5’li kim? Yine bu ülkeler.

  Birbirleriyle savaşanlar ve bu silahları alanlar kimler? “Suudi Arabistan, BAE, Katar, Türkiye, Suriye, Irak, Mısır… Kısaca İslam ülkeleri.”

  Silah; barışın ve huzurun mu, yoksa savaşın mı teminatıdır? Satanlar için zenginliğin ve mutluluğun kaynağı, alanlar için de gözyaşı, ölüm, sefalet, parçalanmışlık, göç, kin ve nefretin yayılmasıdır. Devletler yegâne görevi insan öldürmek olan silah ve teçhizatıyla övünür hale geldiler. Kim küresel silahlanmaya, nükleer silahlanmaya karşıyım diyorsa en çok silahı bulunduran da bunlardır. İnsan eksiltmek mi insan kazanmak mı marifet?

  Silahı satanlar keyf çatıyor. Emperyalizmin tarihin hiçbir döneminde, Müslümanları birbirine kırdırıp keyif çatmadıkları, zenginlik kaynaklarını sömürmedikleri yüzyıla şahit olmadık. 8 yıl süren İran – Irak savaşında tam bir milyon insan hayatını kaybetti. Bu iki ülke başta olmak üzere İslam dünyası bir araya gelip; “Biz nerede yanlış yaptık, niçin yaptık, barış ve kardeşlik yolunu niçin zorlamadık”  sordular mı? Hayır! Dün ders alınsaydı,  bugün Irak ve Suriye kurtlar sofrasına döner miydi? Böyle aptallaştırılmış, akıl ve zihin dünyası zehirlenmiş bir topluluk olabilir mi? Hayır! Ama maalesef var.

  Neden böyle oldu? Sekülerizm, Batıcılık ve ırkçılık gözlerimizi kör etti. Kalbimizi, dünyamızı kararttı ve birbirimize düşman etti. Kendimizi ret ve inkâr ile işe başladık.  Dün Türkçülük, bugün de Kürtçülük virüsünü kalbimize bir hançer gibi sapladılar. İslam kardeşliğini terk ettik. Arkasından kin, nefret ve düşmanlık başladı. Zalim, sömürü düzeni Osmanlı’nın dağılmasından sonra Müslümanları darmadağın etti. Kurtuluşu, huzuru, gelişmeyi ve ilerlemeyi bizi yakıp – yıkıp yok edenlerin, kanlarımızı sülük gibi emenlerin dünyasında aradık.

  Şimdi hazin ve acımasız durumu hep birlikte yaşıyoruz. Peki, ne yapmalıyız ki bu sömürü ve zulüm sarmalından kurtulalım?

  Bu gidişatı sorgulamak tarihsel görevimiz ve sorumluluğumuzdur. Bizim tercih etmediğimiz, bize dayatılan sömürü düzenini öncelikle reddetmemiz; hayat tarzımızı, sorgulamamız, tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirmemiz gerekir. Yoksa 22 milyon km2’lik İslam coğrafyasında oluk oluk kan akacak, gözyaşı dinmeyecek, ölüm, acı ve sefalet kol gezecek. Bu yüzyılın bize öğrettiği, yaşattığı budur.

  Tevhid akidesine sarsılmaz bir iple bağlanacağız, gevşemeyeceğiz. Çok çalışacağız, sabır ve sebatla Allah’a kulluk edeceğiz. Allah’ın ve Resulü ’nün emirlerini yerine getireceğiz, yasaklarından harfiyen kaçınacağız. İsraf etmeyeceğiz. Eğitime, bilime, sanata önem vereceğiz. Rabbimiz “Ey iman edenler, sabır ve namazla yardın isteyin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. Allah’a ve Resulüne itaat ediniz. Birbirinizle çekişmeyiniz. Yoksa korkuya kapılırsınız ve kuvvetiniz gider. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir” buyuruyor. O halde dedikodu, şirk, yalan, haset, kin, nefret ve gıybetten arınmalıyız. Büyük devrimi önce ruh dünyamızda, nefsimizde yapacağız. Takva ve ihsan sahibi olacağız. Kendimiz için uygun görmediğimiz bir şeyi başkaları içinde yapmayacağız. İşte hayatın anahtarı budur. Allah (c.c) İman, sabır ve ihsan sahibi Müslümanlarla beraberdir.

Tarihimize ve medeniyetimize “İslamofobi”,”cihadist”, “terörist” adı altında acımasız bir şekilde mücadele edenlerle birlikte ülkesine saldıranlar, sihirli küre etrafında dans edip, milyonlarca doları ABD’ye aktaranlar, ABD’nin kucağında oturup, “ülkesinde darbe yapıp, yüzlerce insanın ölümüne, binlerce insanın yaralanmasına, on binlerce insanın evine ateş salan; gözyaşı sümüğüne karışarak, ağlayıp milyonlarca doları himmet adı altında toplayıp ABD ve Batı sofralarında içki ve meze parası eden, yeni Roma’nın himayesinde, İslam’ın izzet ve vakarını ayaklar altına alarak o kirli ve kanlı ellerini Allah’a açıp; utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan edep ve hayâdan yoksun olarak Müslümanlara beddua seansları düzenleyenler” İslam’ın yürüyüşüne takoz koymak isteyenlerdir.

Allah (c.c) Müslümanlara  “yardım” sözü veriyor, “yanınızdayım; korkmayın” diyor. Ama biz Allah’ın yardımına değil,  ABD ve Batı’nın yardımına güveniyoruz. İnsan temel hak ve hürriyetinin tam ve kâmil manada İslam’da olduğuna değil, AB standartlarında olduğuna inanıyoruz. Kendimizi bu emperyal topluluğun içinde “güvende” hissediyoruz.

  Öyleyse; sizler, ey sözüm ona İslam Âlemi!  Bu durumda gerçekten ve samimiyetle inanmadığınız Allah’tan nasıl yardım ve Nusret bekleyebilir siniz? Hasan Ali Nedvi “Endonezya’dan ta Mağrib’e kadar İslam diyarını gezdim. Ölümün kendisinden korktuğu bir tek Müslümana rastlamadım. Fakat ölümden korkan milyonlarca Müslüman’a rastladım. Hani bizim Peygamberimiz; Bırakın Mekke’nin malını mülkünü, en güzel kızını ve reisliğini. Vallahi güneşi sağ avcuma, ayı da sol avcuma koysanız bu davadan vazgeçmem” diyordu. Davası İslam olan bize ne oldu da mal, mülk, makam uğruna neredeyse birbirimizi yiyeceğiz.

  ABD ve Batı ile ittifakımız, dostluğumuz, yakınlığımız, stratejik ortaklığımız, onların iradelerine boyun eğip teslim olduğumuzda sorunsuz ilerliyor, ancak kendi değerleri üzerinde kalkınan bir devlet olmaya başladığımızda sorun başlıyor. Kim demiş “özgür ve bağımsız” olduğunuzu? Ne zaman biraz toplanır gibi olursanız darbeler birbirini izler, sana haddini bildirirler.

  Yüzyılımızın son çeyreğine doğru girerken bir yiğit çıktı; “Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak”,  dedi.  “Üst aklın” ve “Batı’nın” pisliklerini, olup bitenleri bir bir ortaya koymaya, halkıyla paylaşmaya başladı.

  Dün “emperyalizme, sömürüye hayır”,  “eller aya biz yaya diyenler…” Bir de baktık ki ABD ve Batı’nın kollarına sere serpe kendilerini atmışlar. Erdoğan’a düşman kesilmişler.

  Dün  “niçin silah üretemiyoruz, araç-gereç ekipmanı yapamıyoruz, savunma sanayimiz niçin ABD ve Batı’ya emanet olmuş”? diyenler; bugün tank, silah ve İHA yapmamıza, 3. Köprüye, 3. Havalimanına, Avrasya’ya, İzmit Körfez Köprüsüne, “Şehit Cenazelerinde ‘chopin marşı’ yerine Itri’nin, ‘Segâh tekbiri’ arkasından ‘selat-ı Ümmiyye’ye’ karşı çıkıp, “Tekbir de nerden çıktı? Chopin’in cenaze marşından vazgeçmek, laikliği bir tarafa atmaktır”, diyen, “ezan sesinden rahatsız olanlar” işgal kuvvetleri temsilcileri gibi karşı çıkmaya başladılar. S-400 antlaşması yapıldı diye yabancı ve yerli işbirlikçileri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İfadesiyle “çılgına döndüler”.  

  Yıllardır çocuklarımıza okuttuğumuz; “ileri demokrasi, medeni, uygar ve çağdaş batı dünyası…”  küresel yalanına, masalına bir inanan varsa hayrını görsün. Darbe, dehşet ve sömürü dengesine dayalı emperyal strateji artık tarihe karışıyor. Büyü bozuldu. Küresel yalana teslim olmayacağız. Almanya başta olmak üzere Batı’nın ‘nefret’ söylemini çocuklarımıza iyi anlatmalıyız. Yıllardır tarih kitaplarımızda; “medeni, çağdaş, aydın, ileri ve uygar batı dünyası” söylemi ile insanımız aldatıldı. Batı da bunlar yapılırken aynı medeniyet kuşağının takipçisi, şiddet yanlısı eli kanlı katil Budistler Arakan’lı Müslümanlara zulmü reva gördüler.

  Endülüs ve Osmanlı’da yaptıklarını tekrarlayarak İslam coğrafyasını ve ülkemizi parçalayıp yok etmeye çalışıyorlar.  Roma / Bizans’ın tekrar bu topraklara sahip olmasını Tanrı’nın emri olarak düşünüyorlar. Bu toprakların Fatih Sultan Mehmet Han tarafından işgal edildiği, kirletildiği ve tekrar vaftiz suyuyla yıkanmasını tarihi bir vazife olarak düşünüyorlar. Yoksa işgal 1453’de başladı diyen Emperyalizmin işbirlikçileri bu tarihi bilinçle mi yetiştirildiler. Batı hümanizm, hoşgörü ve aydınlanmanın değil, fanatiklik, kabalık, sahtekârlık, yalancılık ve samimiyetsizliğin aynasıdır.

  Ülkemizi yeniden kültür ve medeniyet havzası yapmanın temellerini eğitimle, bilimle, irfanla atmalıyız. Bilim, kültür, sanat ve medeniyetin yegâne kaynağını Avrupa merkezli gören kolonyalist bakış açısı bir ironidir. Bu kadar zulme, akan kana, sömürüye rağmen böyle görenler var. Onlara yazıklar olsun demekten öteye bir söyleme gerek yoktur.  Fukuyama’nın tarihsel yürüyüşüne direnen sadece İslam medeniyetidir. Medeniyetler çatışmasının galibi İslam, mağlubu Huntington’un çatışmacı ve sömürücü batı medeniyetidir. Tekrar ediyorum tarihte saygın yerimizi almanın yegâne yolu; ilim, irfan, ahlak ve marifete dayalı bir eğitim ve gelişme ile olacaktır.

  Şimdi hem güçlü olacağız, hem de haklı olacağız. Güçsüz kalıp, şimdiye kadar olduğu gibi emperyalistlerin maşası olmayacağız.

  Tek çaremiz; ırk, renk, ayrımı gözetmeksizin İlay-ı Kelimetüllah’ın  ve Tevhid Akidesi’nin etrafında toplanmak, hayatı ve geleceği İslami perspektiften doğru okumak ve güçlü olmaktır. Hakkı tutup ayağa kaldırmak suretiyle bu makûs talihi yenebilir, gidişatı değiştirebiliriz.

  Bu mazlum, mağdur coğrafyada ezilen, sömürülen ve kanı akıtılan Müslümanların yanında korkmadan, çekinmeden duran tek ülke Türkiye ve onun Cumhurbaşkanıdır.

  Konumuzla örtüşmesi nedeniyle yazımı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 1. Bilim ve Teknoloji zirvesinde yapmış olduğu konuşmasının bir bölümüyle bitirmek istiyorum. “Bizim inancımızda insanın gayesi dünyanın nimetlerinden istifade ederken onu korumak ve gelecek nesillere en iyi şekilde devretmektir. Çevreyi kirleten, kazanç uğruna savaşı, katliamları meşru gören bir kalkınma modelini biz asla benimsemeyiz. Öyleyse bizlerin dayanışmayı, yardımlaşmayı ve paylaşmayı esas alan bir anlayışla hareket etmesi gerekiyor

Bu münasebetle yeni Hicri yılınızı kutlar, Müslümanların uyanışı ve tevhidine vesile olmasını dilerim.

  Vesselam.

Yorumlar18

  • ümit ersin 6 yıl önce Şikayet Et
    Emeginize, yureginize saglik..cok samimi, icten vede net bir yazi olmus..her yazinizi takip edicem mehmet bey..iyi calismalar
    Cevapla
  • Cumali özdemir 6 yıl önce Şikayet Et
    Mehmet abi yüreğine sağlık Allah kalemine güç ve küvet versin Eline sağlık
    Cevapla
  • Ekrem EKİCİ 6 yıl önce Şikayet Et
    Bu ne birikim,bu ne bağlantılı bir anlatım. Yine harikulede bir yazı kaleme almışsınız ! Tebrik ve takdir ederim ! "Gazeteciler şimon pereze sormuşlar: Kur'an da sizin devletinizin muslumanlar eliyle yok edileceği yazılı ,ne düşünüyorsunuz diye? Perez de KUR'ANdaki müslümanlar gelsin o zaman düşünürüz" demiş. Kur'an daki ve ölümün korktuğu müslümanlar olmak ümidiyle. Selamünaleyküm...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Bülent koçer 6 yıl önce Şikayet Et
    Hocamızın yazısını her hafta büyük bir dikkatle okuyorum. Hocamın fevkalade tespitleri var. Hocamın yazıları okullarda özellikle imam hatip liselerinde okutulmalıdır. Ayrıca öğretmenlerinde başta olarak bu yazıları okumaları gereklidir kanımca.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • 2000LER 6 yıl önce Şikayet Et
    Hay ağzınıza sağlık hocam. Dimağınız açık kaleminiz adil olsun. Bizi ne güzel anlattınız böyle.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat