İş Gördürmede İnsan Merkezli Yaklaşım

.

  • GİRİŞ21.10.2017 09:29
  • GÜNCELLEME23.10.2017 07:17

İnsan toplu yaşamaya, iletişim içerisinde olmaya, yardımlaşmaya, iş görme ve gördürmeye, yönetme ve yönetilmeye namzet, diğer canlılardan farklı olarak akıl nimeti ve vicdanla donatılmış yeryüzünü mamur etmekle görevlendirilmiş yaratılmışların en şereflisidir. Dolayısıyla iş görme/gördürme, yönetme/yönetilme insanlıkla aynı yaştadır. Hayatın idamesi için üretim, üretim için ise insan en temel unsurdur. Peki, iş gördürme sanatı nasıl olmalıdır? İnsan doğuştan gelen hakları korunarak üretime nasıl katkıda bulunur?  Daha verimli hale nasıl gelebilir? İnsan üretimin bir parçası mıdır? Yoksa üretim insanın yaşaması için bir araç mıdır?  Şimdi bu soruların cevabını bulmaya çalışalım.

 “Önce insan” perspektifinden hareketle, insanı bir kaynak olarak değil bir değer olarak ele alıp hayatın merkezine koymak gerekir. Stratejik hedeflerin gerçekleştirilmesi için, ister kamu isterse özel sektörde çalışanların; mesleki ve teknik yeterlilikleri, sosyal, kültürel ve ahlaki gelişimleri sağlanmalı,  iş süreçlerine aktif katılımları için yönetimde; objektif, adil ve şeffaf olunmalı, verimlilik ve kalite için eğitim verilmeli, kariyer ve performans planlama sistemi iyi kurulmalıdır.

  Kurumsal başarının yolu; iş analizi, Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve planlama, sürekli öğrenmeyi amaçlama,  değerler eğitimine, kurumsal kültüre ve aidiyet duygusuna önem verme, motivasyon için ödüllendirme, çalışan memnuniyetini sürekli iyileştirme anlayışıyla mümkün olacaktır. Çalışanlar ise; kurumsal aidiyet duygusuna sahip, girişimci, moral ve motivasyonu yüksek, takım çalışmasına ayak uyduran, bilgiyi, teknolojiyi üreten ve kullanan zamanı ve finansı iyi değerlendirebilen bir beceriye sahip olmalıdır. Kurumsal kapasitenin arttırılmasının bir diğer önemli yolu; atamalardaki tecrübe ve liyakate bağlılıktır. Modern kurumsal yönetişimde “Ben yaptım oldu” deme şansımız ve lüksümüz yoktur. Aksi durumda güven kaybolur. Güven yoksa istikrarı kaybederiz. Açık, şeffaf, adil ve sürdürülebilir yönetim anlayışı başarıya götürür. Yapılan her iş mutlaka ölçülebilir olmalıdır.

  Hiyerarşik yapının her kademesinde “meşveret ve özeleştiriye” önem verilmelidir. Herkes, kurum odaklı, iyi niyetli, terbiye ve saygı sınırları içinde cesurca görüş ve düşüncelerini, çözüm önerilerini ahlaki zeminde sunabilmelidir. Zira en büyük nimet meşverettir.

  Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir odaya kapanın, duman çıkana kadar tartışın ve sorunları çözün, çözüme odaklı çalışmalar her zaman artı değer üretir. Aksi durumda  ‘Ateş bacayı sarar’ problemler, çözümsüzlük, tıkanma, mutsuzluk ve başarısızlık gelir. İşte kriz o zaman kapımızı çalmaya başlar.” Diyerek iş gördürme yönteminde verimliliğin analizini ortaya koymaktadır.

  Devlet yönetiminde, özel sektör anlayışı, mevzuata hâkimiyet, üretkenlik kurumsal ve toplumsal katma değer üretme, personelin öncelikleri arasında olmalıdır. 657 şemsiyesine sığınarak yan gelip yatmak sorumsuzluktur.

  Devletin; aş kapısı, iş kapısı, ekmek kapısı kısaca umut kapısı olduğu doğrudur. Ancak umut kapısının sadece devlet kapısında aranması, sistemsel bir yanlışlıktır. Objektif kriterlere göre kapı her zaman açık tutulmalı. İş veya ziyaret için gelen kişi ya da kişilere; “…yerinde yoktur bugün gelmeyebilir, sizin işiniz bizimle ilgili değil, kusura bakmayın çok işim var sizinle ilgilenemeyeceğim” diyeceğimize sistemli bir plan yapıp çalışmalarımızı aksatmadan, vatandaşlarımızla; sorumluluğumuzun gereği olarak küstürmeden, kızdırmadan onlara gerekli ilgiyi göstererek çözüm odaklı yaklaşım içerisinde olmalıyız. Yönetici vatandaştan kopuk olmamalı. “Devlet dedikleri çatık kaş” dönemi çoktan kapanmıştır. Çalışan, vatandaş odaklı, taban adamı olmalıdır. Kapımız; çile, korku, endişe, bugün git yarın gel gibi eziyet kapısı ise, kusura bakmayın “acı günler yakın” demektir.

   Bu sistemin olmazsa olmaz bir diğer tarafı; politika oluşturma, planlama, mali disiplin, uygulama, yönlendirme, denetim ve adil bir yönetimdir.

   İnsanı “bir kaynak ve sermaye” olarak görmek, insanı üretimin bir parçası olarak ele almaktır. Kapitalist ve sosyalist sistemin bu yanlışına biz düşmemeliyiz. Batı deyimiyle; “İnsan kaynakları yönetimi” verimlilik, huzur açısından eksik ve yanlış bir ifadedir. Önemli olan çalışanın verimliliğini yükseltmek, kaliteyi artırmak, kurumsal bir katma değer üretmek,  iş planlamasını, insanın yeteneklerine, kabiliyetlerine, performansına ve verimliliğine bağlı olarak yapmak, ücret politikasını alın teri, el emeği, göz nuru kriterlerini ölçü olarak almak, objektif verilere uygun olarak düzenlemektir.

  Yöneticinin en önemli görevlerinden biri kendi alanlarında insan yetiştirmektir. Mahiyetinde çalışan kişileri iyi okumalıdır. Herkese sevgi ile yaklaşmalıdır. Güler yüzlü, tatlı sözlü olmaya ihtimam göstermelidir. Gönül diliyle ilişki kurmalıdır. Çalışanlarımızın ruhunu fethetmeden verim alamayız. Bundan dolayı gönül insanı olmalıyız. Ahlak, edep, hayâ, üretim, erdem ve paylaşma gibi insani değerleri her zaman yaşamalı ve yaşatmalıyız.  Her insanın farklı cevher olduğu düşüncesinden hareketle kaliteli ve erdemli birer birey olması için bir kuyumcu titizliği ile çalışmalıyız.

  İyi bir yönetici kibar, zarif, mütebessim, alçak gönüllü ve mütevazı olmalıdır. Kendimizi küçük ve ezik görmeyelim. Ancak mütevazı olduğumuz sürece kalitemiz artar. Özgüven sahibi olmalıyız. Şikâyet eden, suçlayan, kusur arayan, başkalarını kötüleyen kaba, kırıcı, inatçı, kaprisli, her şeyi çok iyi bilen, her şeye kızan, bencil, yardımdan kaçan, yerinde-makamında olduğu halde sekreterlerine yok dedirten, ayrıştırıcı, ötekileştirici, aşağılayıcı, yok sayıcı ve kategorize edici dil, tutum ve davranışın medeniyet tasarrufumuzda yeri yoktur.

  Vicdan, merhamet, adalet ve mümince bir idrak sahibi olmalıyız. Masumiyetimizi, hassasiyetimizi ve sorumluluklarımızı yitirmeden hepimizin imtihanda olduğunu unutmadan dedi-kodu, iftira ve haksızlık etmeden, riya, yalan ve ifsatçılardan olup üç kuruşluk dünya için yolunu ve yönünü şaşıran kimselerden olmamalıyız. Vazifemizi yaparken; mal, mülk, makam, şan, şöhret, güç, kuvvet ne varsa hepsini elinin tersi ile kenara itebilmeliyiz. Hizmeti Allah için insan odaklı yapmalıyız. O takdirde başarı kendiliğinden gelecektir. Ama dünya nimetlerine sahip olma adına makamı, mevkii kullanır, yalan, kibir, gurur sahibi olur, etrafını göremeyecek kadar sarhoşluğa düşmüş insanda artık iffet, nezaket, ihsan, adalet ve Allah korkusu kalmaz. Bu durumda izzetimizi, asaletimizi, şerefimizi, ihlas ve samimiyetimizi kaybedince kimliğimizi de kaybederiz.

  O takdirde, toplumsal dinamizmin temeli olan edep, hayâ, iffet, adalet ve hakkaniyet duygularını ilim ile geliştirmeliyiz. “Ahsen-i Takvîm” ve “Eşref-i Mahlûkat”a giden yolu pekiştirmeliyiz. Böylece, takva, tevazu ve bilgelik elbisesini giyeriz. Yıkıcı, yalancı, iftiracı, saldırgan, aşağılayıcı ve bozucu olmaktan kurtulur ve nefsin bir üst derecesine yükseliriz. Bu işlevi yerine getirirken, büyüklerimizi “model almalı” küçüklerimize “model olmalıyız”. Şeyh Edebali; “Ey oğul, bereket büyüklerdedir…” der.  Nasıl ilimle irfan, marifet ve hikmetin arası ayrılmaz ise, ahlakla hayatın arasını da ayıramayız.

  “Yumuşak konuş ki kalplerin kapıları açılsın. Sıcak kalpli ol ki vicdanlar senin düşüncelerine buyur etsin”, diyor Malcoom X.

İnsani değerlerin ötelendiği, yalnız üretim merkezli kapitalist bakış açısı, insanları makinanın bir parçası, diğerkâmlıktan uzak, robotik bir canlı haline sokacaktır. Tolstoy’un tabiriyle “Acı duyabiliyorsak canlıyız. Başkasının acısını duyabiliyorsak insanız demektir.”

Vesselam. 

 

Yorumlar12

  • Mesut öztürk h.han 6 yıl önce Şikayet Et
    Hocam çok güzel bir yazı kaleme almışınız elinize aklınıza saglık
    Cevapla
  • Nezir Demircan 6 yıl önce Şikayet Et
    “Ahseni Takvim” ve “Eşref- Mahlukat” ile vasıflandırıp hayatta olması gereken yere oturttuğunuz insan için ben daha ne diyeyim Mehmet Hocam! Evet İslam dışında tüm nizamlar ,onu bir eşya gibi görüp adeta sağmışlardır.İyi ki müslümanız!
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Emrah Polat 6 yıl önce Şikayet Et
    İş dünyasına ve hayata bakış açımızı tekrar gözden geçirmemiz gerektiğini gösteren bir yazı olmuş. Ruhu melekut aleminden beslenen bedeni ile insanlığın selameti için çalışan bir insan olmamız gerektiğini itina ile vurguladığınız için size teşekkür ediyoruzaman hocam. Yazılarınızı devamını bekliyoruz.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Abdürrezzak sarın 6 yıl önce Şikayet Et
    GÜzel hatırlatma ve tacsiyeler var.
    Cevapla
  • Cemil FIRAT 6 yıl önce Şikayet Et
    MEHMET hocam yazılarımızda istifade ediyoruz devamı ümidiyle Allah'a emanet olun
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat