Balfour deklarasyonu ve Filistin'in işgali

  • GİRİŞ11.11.2017 09:10
  • GÜNCELLEME13.11.2017 07:29

     Balfour Deklarasyonu Batının İslam’a karşı ittifakıdır. Filistin’e Yahudi göçünü teşvik eden Balfour Deklarasyonu’nun üzerinden yüz yıl geçmesine rağmen; vahiy ve ilim coğrafyasının ortasında olan ilk kıblemiz Kudüs, İsrail Devleti’nin işgali altında. Siyonist İsrail’in Filistinlilere yönelik terör sarmalı devam ediyor. Filistin’de kıyım, ölüm, acı ve gözyaşı bitmiyor. Kudüs yetim, hüzünlü ve mahzun. Londra’da kutlama ve şenlik…

2 Kasım 1917 tarihinde Büyük Britanya İmparatorluğu’nun Dış İlişkiler Bakanı Arthur Balfour, Dünyanın en zengin ailelerinden biri olarak kabul edilen Yahudi Rotschild’a Filistin’de “Yahudiler için bir yurt kurma” içerikli mektubu iletti.  Lord Balfour, bu “vatanın kuruluşunda” desteğin; “Filistin’de yaşayan ve Yahudi olmayan toplulukların medeni ve dini haklarına ve herhangi bir ülkede yaşayan Yahudilerin hak ve siyasi statülerine halel getirecek bir şey yapılamayacağının açıkça anlaşılması” kaydıyla verildiğini de eklemişti. Osmanlı Devleti’ne ait bu topraklarda (Filistin’de) toplam 660 bin Filistinli yaşıyordu. 600 bini Müslüman ve Hıristiyan, 59-60 bine yakını Yahudi idi. İngiltere’nin himayesinde 1917 yılında birkaç kabile topluluğunun bir araya getirildiği Filistin’de Siyonizm’in temeli atılmış oldu. Lordlar Kamarası’nda, ABD’de ve Avrupa’da tartışılan konu “Müslüman nüfus alanında bulunan Yahudi azınlığın karşılaşabileceği tehlikeler dikkate alınarak”, Filistin’de “Yahudilerin dışındaki toplulukların dini ve medeni hakları” korunacak denmesinin sebebi bu çekincedir. Bugün İsrail’in Filistinlilere reva gördüğü, düşmanlık ve zulüm bu düşüncemizi doğrulamaktadır. Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu’daki toprakları ile Anadolu’nun bir kısmını Sykes-Picot Antlaşması ile Fransa ve İngiltere arasında paylaşılmasıyla bu tehlike ortadan kalkmış oldu.

Balfour Deklarasyonundan sonra ABD, Fransa, İtalya ve diğer batılı devletler, Filistin’de Yahudiler için “ulusal bir yurt” kurulmasını desteklediklerini beyan ettiler. Balfour Deklarasyonu Siyonist İsrail devletinin kurulmasının ilk temel metnidir. Siyonistler, o tarihten itibaren meşru olmayan Balfour Deklarasyonu ile Filistinli Müslümanlara yönelik insan hakları ihlallerini, şiddeti, ayrımcılığı ve zulmü devlet politikası haline getirdiler.

Osmanlı’ya ait bu vatan toprağını Siyonizm’e peşkeş çekmeyen Abdülhamid-i Sani’nin İttihat Terakki tarafından derdest edilmesini müteakip Kudüs elden çıktı. Maalesef Türkiye tarihsel mirası olan bu topraklarda kurulan işgalci İsrail’i 1948 yılında ilk tanıyan ülkelerden biri oldu ve böylece 400 yıllık miras resmen reddedildi. Bugün Filistinliler kendi öz diyarında en temel insan hak ve hürriyetlerinden mahrum edilmekte evleri yıkılmakta, 6-7 yaşlarındaki çocukları dahi tutuklanmaktadırlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Davos’ta yapılan forumda İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in  yüzüne “Siz öldürmesini iyi bilirsiniz” diyerek, Filistin’in, Kudüs’ün sahipsiz ve yalnız olmadığını bütün dünyaya ilan etti. Sanıyorum bundan dolayı Tayyip Erdoğan, hedefe konulmuştur. İsrail merkezli Haaretz gazetesinde Simon A. Woldman tarafından Balfour Deklarasyonu’nun 100’üncü yılı münasebetiyle kaleme aldığı makalede, Arap Ortadoğu’nun etki bölgelerine ayrıldığı ve 100 yıl öncesinin aksine Fransa, İngiltere ve ABD’nin tersine “Emperyal” geçmişleri bulunan Türkiye ve İran’ın eski güçlerini kazanmaya çalıştıklarını ifade eden Simon Waldman, “Osmanlı’nın halefi Türkiye kendisini Global bir güç olarak görüyor diyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son olarak Birleşmiş Milletler ’in yapısal reforma girmesi gerektiğini çünkü dünyanın BM Güvenlik Konseyi’ndeki 5 ülkeden daha büyük olduğunu söyledi ve İstanbul’un bir BM merkezi haline getirilmesi gerektiğini ekledi. Türkiye, neredeyse her köşede bölgesel bir etki sağlamaya çalışıyor. Ankara Katar’da bir askeri üs kurdu, Suriye’ye müdahale etti ve Körfez Krizi, Kuzey Irak referandumu ve İsrail-Filistin barış süreci dahil neredeyse bütün bölgesel gelişmelere müdahil oluyor…” dedi.

Şimdi anladınız mı ABD, İsrail, İngiltere ve tüm Batı’nın ve ülkedeki işbirlikçilerinin Türkiye ve Erdoğan düşmanlığını? “Diktatörlük”, “tek adam” hepsi hikâye. Esas mesele Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarihsel misyonu. Türkiye’de Batı ve ABD işbirlikçisi bir takım yazar çizerin; demokrasi, insan hak ve özgürlüklerin teminatı, ölçüsü ve öncüsü olarak takdim ettikleri Batı ve ABD’nin Filistin’de en kanlı trajedinin, katliamın, sürgünün sebebi olduklarını bilmeyen var mı? Dün Osmanlı mirası Filistin’de Siyonist, işgalci ve terörist Yahudi devletini kuranlar, bugün de ülkemizi parçalayarak bir seküler ulusçu, faşist, İsrail zihniyetli PKK öncülüğünde bir Kürt Devleti kurma çabasındalar. Dün Saddam’ı kullanarak milyonlarca Irak ve İranlı’nın ölümüne sebep olan ABD, bugün Barzani ve PKK’yı kullanıyor.

 Sykes-Picot Antlaşmasıyla Osmanlı topraklarının İngiltere-Fransa arasında paylaşımı ile Balfour Deklarasyonu aynı hesabın sonucudur. Fransa daha dün Cezayir’de 1,5 milyon Müslümanı katletti. Şu an Suriye ve Irak’ta oluk oluk akıtılan kanın failleri de yine ABD ve Batı’dır. Yetmedi Türkiye ve Mısır’da askeri darbeleri destekleyen yine bu utanmaz demokrasi havarileridir. Bu yüzdendir ki ABD ve Batı’nın sinsi emellerine, oyunlarına alet olmayacağız. ABD ve Batı’yla “iyi geçinelim”, “uyum içinde olalım”, ”batıdan uzaklaşıyoruz” diyen kafalar müstemlekecidirler. Varlığımızı, değerlerimizi, medeniyetimizi ve vatanımızı zalimlerin merhametine bırakmayacağız. O takdirde şerefimizi, haysiyetimizi ve insanlığımızı kaybederiz. Referandumun, Erdoğan’ın gücünü artırmanın çok ötesinde bir içeriğe sahip olduğunu belirten A. Cook imzalı bir Türkiye analizi yayınlamış. Başlık şu: “Türkiye Huzur İçinde Uyu: 1921-2017”.  Cook, “Evet” oyu veren Türklerin bilinçli ya da bilinçsiz şekilde Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na ve Atatürk’ün kurduğu modern Türkiye’ye muhalefet ettiklerini ileri sürmüştür.

Filistin’de, Suriye’de, Irak’ta milyonlarca Müslümanın kanını gaddarca akıtan, “Gerekirse Türkiye’de darbe yapılmalı ve Erdoğan öldürülmelidir” diyen Siyonist ruhlu insanların medeni ve uygar dünyasını alın başınıza çalın. Filistin’de yıllardır süren görüşmelere, varılan mutabakatlara rağmen barış hala yok. Olmayacak ta. Ne zamana kadar? İslam dünyası birlik içinde güçlü oluncaya kadar. Irkı, rengi, dili ne olursa olsun bütün Müslümanlar korkmadan, cesurca zalimlerin karşısında olmalıdırlar. Allah insanlara taşıyamayacağı yükü asla yüklemez. İsrail zulmü sürdükçe Filistin direnişi, direnişimiz sürecektir. Ta Myanmar’dan Filistin’e, Suriye’ye, Irak’a ve Somali’ye kadar Müslümanların acı ve elem dolu dertlerine ortak olan tek lider Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. İnşallah Filistin, Suriye, Irak ve Somali bir gün bu acı ve elem dolu günleri atlatacak, “direnen halk, fedakâr ve cefakâr Ümmet” bu savaşı kazanacaktır.

İngiliz Hükümetinin Filistin’i denetim altına alması için Balfour Deklarasyonunu sunmasına gerek yoktur. Zira İngilizler, Filistin’i bombalayarak nüfus alanlarına zaten almışlardı. Osmanlı’nın çekilmek zorunda kalmasının sebeplerinden birincisi İngilizlere mukavemet edememeleri, bir diğer önemli husus; bazı tarihçilerin kayıtlarına göre İngilizlerin ağır bombardımanlarıyla Mescid-i Aksa ve çevresinin zarar görmemesidir.  Ancak dikkate değer olan şey, gerek 1916 yılında imzalanan Sykes-Picot gerekse Balfour Deklarasyonu ile temeli atılan Siyonizm, iki-üç senedir gündemimize girmeye başladı. Neden bu iki tarihi hadiseyi kitaplarımız yazmadı? Balfour’un yazdığı mektubun 100. yılında ABD merkezli saygın haber portalı The Daily Beast’de bir makale yazan Clive Irving, “Tarih size devasa ve inatçı bir karmaşayı miras bıraktığında, kötü insanları aramaya çalışmak her zaman cazip bir iştir. 100 sene önce dünyanın en büyük imparatorluğunun 67 kelime ile topraklarında henüz bulunmayan bir halka ulusal bir bölge sözü vermesi işte böyle bir durumdur,” ifadelerini kullandı.

Balfour Deklarasyonunun Londra’da 100. yılının kutlanması bugünden geriye doğru resme baktığımızda; İsrail, ABD, İngiltere, Fransa, İtalya ve diğer Avrupa Ülkeleri için övünç ve zafer kaynağı, bizim için de tarihi bir musibettir. İngiltere Başbakanı Theresa May, Balfour Deklarasyonu’nun 100. yılı hakkında “İsrail devletinin kurulmasında sahip olduğumuz rolden gurur duyuyoruz. Balfour’un 100. yılını gururla kutlayacağız” dedi. Bugün dahi Siyonist İsrail’in giderek dozunu arttırdığı zulmün milyonlarca Filistinlinin yerinden yurdundan olmasının, bu ülkeler teminatıdır. İsrail Devleti Yahudiler için “Va’d edilmiş topraklar/Arz-ı Mev’ûd” hayalinin gerçekleştirilmesi gayretiyle çalışmalarına devam ediyor. Bazı tarihçilerin unuttuğu bir nokta; “neden Hıristiyan Avrupa, Filistin’in Siyonizm’e teslim edilmesine razı oldular”?  Çünkü Avrupa’nın önceliği kilise değildi. Avrupa ve ABD küresel kapitalist sermayenin emrindeydi. Küresel sermaye de Yahudilerin elindeydi. Olay bundan ibarettir.

Vesselam.

Yorumlar14

  • Ahmet sarıhan 6 yıl önce Şikayet Et
    Sayın hocam allah sizlerde razı olsun enperyaliskeri şifresini çok iyi biliyorsun orta doğuda beni esrailer bundan cirit atiyorlar amerikanın nüfusunun yüzde iki biçük yahudi ama kamu yünetiminde yüzde elinin üstünde pılajdaki bebekleri çok iyi üldürürler dünya müslüman devletlerin liderlerinde sadık ve zülüme uğriyan mazlumlara sahiplik eden tek lider sayın recep tayip erdoğandır bunun isbatı van minut bunun isbatı şengal yezitleri bunun isbatı şamda gelen ermenilet kısacası yatılan yaratandan dolayi türkiyeye alır fazla uzatım afola tek lider reis yola devam
    Cevapla
  • Haydar 6 yıl önce Şikayet Et
    Filistin mevzusunu son kişiler bu ülkedekilerdir , ülkenin en tepesindeki Yahudi Şeref Madalyalı biri, onuda geçtim her Abd gidişinde neden Yahudi lobilerine gidilir..
    Cevapla
  • Bülent koçer 6 yıl önce Şikayet Et
    Hocamdan Allah razı olsun. Yine çok önemli hayati önem taşıyan bir konuyu ele almışlar. İnşaAllah tayyip erdoğan cumhurbaşkanımız gibi diğer müslüman ülkelerin'de liderleride aynı ciddiyette olurlar.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Nezir Demircan 6 yıl önce Şikayet Et
    Evet sevgili Hocam,dediğiniz gibi,ırk,renk ve dil ne olursa olsun,İslam toprağından bir karış vermemek için kenetlenmek zorundayız.Değil mi ki “küfür tek millettir” Saygılarımla.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Lokman 6 yıl önce Şikayet Et
    Müdürüm, yazılarınızla bizi aydınlattığınız için Allah razı olsun. Zaferlere sebep olacak ( Türkiye ve Reisi Cumhur) Eksende birleştiğimiz halk, millet ve ümmetin şuuru ve düşüncesi ile inşallah muzafferler oluyor, olacaktır. Allah'a emanet olunuz.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat