ABD ve Batı’nın Eylem ve Söylem Farkı

  • GİRİŞ17.02.2018 09:27
  • GÜNCELLEME19.02.2018 07:20

Bugün Türkiye’nin yaşadığı problemlerin başında, ABD ve Batı’nın “Kemalist Türkiye’ye biçtiği konumun devam etmemesi” gelmektedir. Arzu edilen; “İslam coğrafyasından uzak durması, bin küsur yıllık tarihine, kültürüne, medeniyetine ve coğrafyasına sırtını dönmesi, gelişmelerle ilgilenmemesi; uygar ve çağdaş batı dünyası değerleri(!) içinde yer almasıdır.” Tabi ki Türkiye’nin bu durumu siyasi, kültürel ve jeopolitik bir tercih değildir. AB üyeliği ise gerçekleşmesi hiçbir şekilde mümkün olmayacak nihai bir hedefti. 54 yıl değil 94 yıl geçse de bu kulübün onurlu(!) bir üyesi olamazsınız.

1. Dünya Savaşı sonrası sınırları cetvelle çizilmiş Ortadoğu ve İslam coğrafyasındaki ülkelere “milli çıkarlar ve jeopolitik koşulları önceleyen kalıcı ve sürdürülebilir işbirliğine”, Batı tarafından izin verilmemiştir.  İttihat ve Terakki ile başlayan güçlü batıcılık ve Avrupa’nın parçası olma, İslami olan bütün değerlere ve müesseselere karşı savaş açılması anlayışı, bugün de “Bizim İdlip, Cerablus, Afrin ve Menbiç’te ne işimiz var?” karşımıza söylemiyle çıkmaktadır. Ancak bu kişilerden, Suriye’de “ABD ve Batı’nın ne işi var?” diye bir ses duyamazsınız. Yine bu kolonyalist elit zümre, Türkiye’nin çıkarlarına uygun, ABD ve Batı’nın menfaatlerine ters bir durum söz konusu olduğunda; “Türkiye Batı İttifakına sırtını çeviriyor, eksen kayması yaşanacak” teraneleriyle “emperyalizmin aracısı” olmaktadırlar.

 

 

      Dışta ve içte yaşanan bu olumsuz gelişmelere rağmen Türkiye çok yönlü bir politika izlemektedir. Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’dan ABD’ye, Avusturalya’dan Orta Amerika’ya kadar sosyal, politik, ekonomik, kültürel ve siyasi ilişkiler ağı geliştirmekte. Rusya’dan S-400 füzelerini alırken,  Fransa- İtalya ortak girişiminden “Uzun Menzilli Hava Savunma Sistemi”  sözleşmesini imzaladı. Dünyada küresel gelişmelerin trendi tek kutuplu bir sistemin içinde yer almak yerine gelişmiş ve gelişmekte olan bütün ülkelerle işbirliği yapmaktır. Türkiye, 90 yıllık tarihinde ilk defa savunma sanayinin %65’ni kendi milli imkân ve kabiliyetleri ile geliştirmiştir. Geri kalmış ya da geri bıraktırılmış ülkeler diyorlar ki: “Gelişen küresel ekonomik paydan neden hisse alamıyoruz?” Bunun sebebi şudur; kapitalist sömürü sistemi buna müsaade etmiyor. Çünkü ürettiğini tüketmek zorunda. Bunun için de düşman ve savaş lazımdır. Başta Ortadoğu merkezli olmak üzere; savaşlar, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin sınırı kırmızı çizgiye dayandı. Soğuk savaş döneminden bu yana hiç olmadığı kadar artan nükleer savaş kaygısı alarm vermekte.  İnsanlar sömürüden kaynaklanan “Küresel Sistemi” sorgulamaktadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Dünya beşten büyüktür” sözü; küresel sisteme, adaletsizliğe, insan hak ve hukukunun yok sayılmasına isyandır. Gayri insani bir düzenin sorgulanmasıdır. Ancak içimizdeki küresel sermayenin taşeronları sıraya dizilerek: “Yarın sana gösterirler, haddini aştın, yakında boyunun ölçüsünü alırsın, dünyaya kafa tutmak neymiş göreceksin” gibi sözlerle Cumhurbaşkanımızı itibarsızlaştırmaya başladılar. Şayet ABD, Batı ve yerli işbirlikçileri FETÖ, DHKP-C, PKK ve yandaşları ile birlikte yürüttükleri Taksim Gezi Olayı, 17- 25 Aralık Kalkışması ve 15 Temmuz Darbe Girişimi ve İşgal Hareketi başarılı olsaydı, “biz demiştik” diye zevkten dört köşe olacaklardı. Elhamdülillah Rabbim zalimlere ve bozgunculara bu fırsatı vermedi.

Kendi tarihsel hafızalarını silenlerin geleceğe emin ve güvenilir adımlarla gitmesi mümkün değildir. Bu coğrafyada tarihimizin bize yüklediği görev ve sorumluluğun bilincinde olmalıyız. Bunun anlamı; ufuk daralmasının yaşandığı, rasyonalitenin yok olduğu ABD ve Batı’ya sırt çevirmek değildir. Başta ABD olmak üzere BM’de veto hakkına sahip ülkeler; adil, özgür ve bağımsız bir dünya istemiyorlar. Özellikle ABD ve Batı, Türkiye’ye karşı medya kampanyaları, finansal operasyonlar, İslamofobik saldırılar ve açıkça teröre destekleriyle acımasız düşmanlığa devam ediyorlar. Yıllardır demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi laflarla gizledikleri düşmanca yüzlerini açığa çıkardılar.

Heyhat ki son yıllarda Batı ve ABD ile yaşanılan onca olaylara rağmen Batı merkezli bakış açısına sahip olanlar AB – Türkiye arasında tıkanan, askıya alınan müzakerelerin faturasını Türkiye’ye yüklediler. Türkiye, ABD ve Avrupa şehirlerinden herhangi birisine “Güvenlik tehdidi” olan örgütü destekleseydi ne olurdu? Ya da Paris, Londra, New York, Berlin gibi başkentlerin meclisi bombalansaydı ne yapılırdı? Terör, ABD ve Batı’yı vurduğunda adı “Küresel Tehdit, İslamic Terör”, fakat Türkiye, İran, Suriye, Irak, Pakistan ve Yemen gibi İslam ülkelerini vurduğunda ya güçlü bir irade ortaya koymazlar yahut “yerel bir hadise” olarak bakıp geçerler. Maalesef bunlar için “en iyi Türk, ölen Türk’tür, ya da Filistinli ve Suriyelidir”. Bunun üstesinden gelmenin yolu, güçlü Türkiye, küresel işbirliği, hak ve adalet merkezli yeni bir dünyanın öncüsü olmaktır.

“Arz-ı Mevud ve Evanjelist Mesih” tandanslı yeni bir dünya düzeni savaş hazırlığı kapımızı çaldı çalacak. ABD ve Avrupa’nın Türkiye’ye karşı ikiyüzlü politikası bir haçlı ittifakını serdetmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Vatikan’a iade-i ziyareti, Papa’nın Kudüs konusundaki yaklaşımına teşekkürü, Fransa ve İtalya liderleri ile görüşmelerinin ardından Avrupa liderlerinin Erdoğan’a karşı; hamasi söylemleri, kibirli tavır ve tutumları siyasi etik ve diplomasiye uymamaktadır. ABD ve Avrupa ülkeleri; Türkiye’nin artık “vagon bir devlet olmadığını, icazetle hareket eden bir ülke konumundan çıktığını, küresel dengelerde etkin bir rol aldığını” bilmeleri, bu durumu hazmetmeleri ve bakış açılarını değiştirmeler lazımdır. Dün ABD Savunma Bakanı Mattis ile Milli Savunma Bakanımız Canikli’nin yapmış oldukları görüşmeyi müteakip Canikli basın toplantısında; “Mattis’in, YPG ile PKK’nın aynı olmadıklarını, isterseniz YPG ile PKK’yı savaştıralım” dediğini ifade etti. Bu son derece komik ve saçma bir durum. Perşembe günü akşamı Ankara’da Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Savunma Bakanı Tillerson ile uzun bir görüşme yaptı. Bu yazının hazırlandığı saatlerde görüşme ile ilgili her iki taraftan bir açıklama gelmedi. ABD uzun vadeli “Neo Con’cu politikaları sebebiyle, “ortak bir zeminde hareket etme imkânı” ortaya çıkmayacaktır.

Sonuç itibariyle; ABD, Batı ve İsrail zihninin arka palanında, başta Suriye ve Filistin/Kudüs olmak üzere Ortadoğu’da; “daha fazla savaş, daha fazla kan, kin, gözyaşı, göç, ölüm, böl parçala, yönet ve silahını sat’’ vardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortaya koyduğu kırmızıçizgi: Afrin ve Menbiç’i PKK/PYD terör unsurlarının terk etmeleri, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden terör koridorunun “Güvenlik Koridoruna” dönüştürülmesi, mültecilerin yurtlarına dönmeleri ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne dayalı hususlar ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ve heyetine açık ve şeffaf bir dille iletildiği inancındayım. Tillerson’un, DAEŞ ve İran gibi başka paradigmaları Türkiye’nin önüne koyarak “İsrail’in çıkarlarını ve PKK/PYD Devletini ya da Kantonunu” perdelemeye çalışması artık mümkün değildir.

Vesselam.

 

 

Yorumlar12

  • Hasan SARIGÜL 6 yıl önce Şikayet Et
    İttihad-ı islam birliği şart ..!
    Cevapla
  • Abdürrezzak sarın 6 yıl önce Şikayet Et
    Çok doğru şeyler hocam sağolun
    Cevapla
  • Ekrem EKİCİ 6 yıl önce Şikayet Et
    "Allah nurunu tamalayacaktır,kafirler istemese de!" (Saf süresi ayet 8) Ellerine sağlık selam Ile...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • hamdi 6 yıl önce Şikayet Et
    Biz her seyin üstesinden geliriz yeterki adına kurban olduğum rabbimbizi birakmasin Alemlerin rabbine hamdu senâlar olsun amin
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Taner BAŞKAYA 6 yıl önce Şikayet Et
    Üstadım tarihimizin bilgeliğinden İmanımızın mücahitliğinden asla vazçgemedik vazgeçmiyceğiz inşaallah.Onlar ki oyun kuracak Allah ım oyun bozanların en hayırlısıdır oyunları her daim bozulacak elhamdulillah.Sizin de bahsettiğiniz gibi bu malum ülkeler dev şirketlerin yönettiği vicdan ve insanlıktan yoksun yönetimleri ile özellikle islam coğrafyasında iatedikleri atı oynatmaya çalışacaklar ama tarihimizin bize verdiği değer ve görevi yerine getirerek bu mücadeleden de galip ayrılacağız Allah ın izniyle.Allah a emanet olun.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat