Gençliğe öğüt
- GİRİŞ07.04.2018 09:47
- GÜNCELLEME09.04.2018 07:02
GENÇLİĞE ÖĞÜT
İslam; ilme, bilgiye ve doğruya ulaşmanın yolunun öğrenmekle mümkün olacağını ifade etmiştir. Bunun için Allah’ın Peygamberimiz Hz. Muhammed’e ilk emri “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O kalemle (yazmayı) öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti” mealindedir. Kadim kelam olan Kuran, okuyan, inceleyen, araştıran insanlar için ibret ve hikmetlerle dolu ‘doğru ve gerçek bilgileri’ en güzel bir şekilde bize anlatmakta ve şaşmaz ölçüleri ortaya koymakta ve aşırılaşmamanın, ölçüsüz hareket etmemenin yolunu da bize öğretmiştir.
Bugün Müslümanların ve inanç dünyasının hayatını olumsuz yönde etkileyen faktörlerden biri tarihin halkası içinde varlığını hissettiren 19. yüzyılda Hristiyanlığa karşı başlatılan inkârcı ve maddeci cahiliye hareketidir. Tahrif edilmiş Hristiyanlık, zekâ, akıl ve değeri hiçe sayarak bir inanç sistemi inşasına alan açmıştır. Karanlık Ortaçağ’ın devamı olan ‘aydınlanma çağı’ Egzistansiyalizm, Nihilizm, Marksizm, Darwinizm, Hegelizm ve türevleri olan Ateizm gibi psikanaliz dinler, mevcut tarihe karşı bir nevi gayri ahlaki tepki savaşı verdiler. Bu görüş ve düşünce sahipleri hiç şüpheniz olmasın ki İslam’ı ve Hz. Muhammed’i bilmiyorlardı. Hepsinde ruhi bir boşluk ve çöküntü vardı. Bu inkâr ve çöküntü Hedonizm ve Narsisim bataklığını doğurdu. Bu yüzyılda değerlere, İslam ve sahih tarihe yönelimlerin artması, insanların hayatında ruhi yükselmeye daha fazla yer ayırmaya başlaması söz konusu görüş ve düşüncelerin tıkanmasına sebep olmuştur. İslam’ın ciddi araştırılması, doğru yaşanması halinde modernitenin ömrü azalacaktır. Bu insanın şeytan ve onun işbirlikçileri ile mücadelesinde samimi olmasına bağlıdır. İslam’a bağlı olduğunu iddia edenleri her an bekleyen en büyük tehlike; şeytanın gizlice yaklaşarak “kavgalı olduğu hayata” davet edeceğini unutmaması ve ‘yanılanlardan’ olmamasıdır. Zira bu gayri insani görüşlerin ve hayatın hiç bir tarihsel karşılığı yoktur. Bugün gelinen noktada yaşadığımız savaşlar, katliamlar, sürgünler, acı ve felaket dolu günler, medeniyet düşmanlığının sebebi Batı’nın inançsızlığı ve ruhsuzluğudur. Türkiye ve İslam dünyasındaki işbirlikçileri fikrin ve düşüncenin zamparalarıdır. İsrail ve ABD güdümlü Afganistan Devletinin katlettiği çocuklar zulmün son fotoğrafları olmayacaktır. Önemli olan bu vahşi katliamı üç gün sonra unutmamak ve tarihin tekerrürüne izin vermemektir.
Bunu için gençlerimizin; ailede, okulda, sosyal hayatta, cemiyetlerimizde İslâmi bilinçlenmelerini sağlamaya çalışmalıyız, geliştirmeliyiz ve onlara güvenmeliyiz. Özellikle ifade etmeliyim ki; gençlerimiz, tarihimizin çok önemli kavşaklarından biri olan 15 Temmuz Darbe Kalkışmasına karşı inanılmaz yiğitlikler ortaya koydular. Bütün vatan evladı Türk, Kürt, Laz, Çerkez demeden el ele gönül gönüle emperyalist güdümlü FETÖ kalkışmasına karşı hayatı pahasına büyük bir imtihan verdi. Genç kardeşlerimiz, Kur’an ve hadisleri, tarihi ve kültürel değerlerimizi okumalıdırlar. Bilimsel gelişmeleri takip etmelidirler. İletişim ve sosyal medya sınırları ortadan kaldırmıştır. Bu konular üzerinde çok iyi çalışmalıyız, akıl yormalıyız. Gereğinde cevap vermeliyiz. Aksi takdirde küresel rekabetten ve yarıştan koparız. Marks, “Din, insanları uyuşturan bir afyondur. Din adamları, statükonun, sermaye sınıfının, derebeylerin yanında yer almışlardır” diyor. Marks, İslam’ı ve Hz. Muhammed’in hayatını inceleyerek bu düşünceye sahip olmamıştır. İslam’ın Hristiyanlık gibi düşünülmesi ise tarihsel bir yanılgıdır. Türk solu kopyala, kes, yapıştır ile bu tarihsel yanlışa düşmüştür. Şayet İslam; sömürü ve sermaye sınıfının, statükonun aracı olsaydı; Hz. İbrahim Nemrud’a, Hz. Musa Firavun’a, Hz. İsa Roma’ya ve Hz. Muhammed Ebu Cehil’e karşı mücadele etmezlerdi. Asıl Karl Marks, emperyalizmin yanında yer almıştır. İngiltere’nin Hindistan’ı işgaline taraf olmuştur. Avrupa’nın bütün ‘aydınlanmacıları’; Afrika, Asya ve Ortadoğu coğrafyasının Avrupalı sömürgeciler tarafından paylaşılmasına, sömürülmesine ses çıkartmayarak vahşi kapitalizmin arka bahçesi olmuşlardır. Daha dün Irak’ta bugün Suriye’de oynanan oyun aynıdır. Bırakın Avrupa’yı antiemperyalist mücadele verdiği yalanıyla yıllarca Kürt kardeşlerimizi aldatan Marksist, Ateist solcu PKK ve PYD, küresel patron ABD bayrağı altında antiemperyalist(!) savaşlarına devam etmektedirler. Deizm ve Ateizm Kapitalist popüler kültürün/endüstrinin pazar alanıdır. Bu pazarın sahipleri İslam coğrafyasında yüzyıllardır ölüm kusmakta, talan ve yağmaya devam etmektedirler. Ne gariptir ki yerle bir ettikleri bu dünya parçasında kendilerine taraftar da bulmaktadırlar.
Genç kardeşim! İyi niyet ve bilgiye dayalı emek her zaman için zahmetlidir. Ancak makbul ve muteberdir. Sabır ve zafer zorluklara katlanılarak elde edilen kazançtır. Yalan, hile, aldatma, dedikodu, içki, kumar haset, kin, kibir, büyüksenmek ve zina şeytana ait özelliklerdir. Bunlardan ateşten kaçar gibi uzaklaşmalıyız. Allah, Kitap ve siyasi değerler üzerinden büyük bir aldatma furyası yaşanmaktadır. Bunun sebebi Allah’ın Kitabı Kur’an ve peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ile aramıza mesafe koymamızdır. Böylelikle ahlak, merhamet, adalet, hakkaniyet ve irfanın yerini vicdansızlık, haksızlık, psikopatlık, vurdumduymazlık ve ölçüsüzlük almıştır. Çıkarları uğruna feda edemeyecekleri bir şeyi olmayan insanlardan uzak durmalıyız. Saldırganlık adeta bir öfke seline dönüştü. Giyim, kuşam, fikri ve siyasi hayatımıza periyodik saldırılara şahit olmaya başladık. Üniversiteler bilgi ve bilimin üretildiği, ağırbaşlılığın yaşandığı yerler olması gerekirken, bazı üniversitelerde düşünce özgürlüğü adına radikalleşmeye ve teröre alan açılan yerler haline gelmiş olması utanç vericidir. Bir grup vatan sevgisinden nasipsiz, insanlık yoksunu kişilerin, “İşgalin lokumu olmaz”, “Kahrolsun AKP” diye slogan atmaları ülkemiz adına talihsiz bir durumdur. Bizler yaşanan bu olumsuzluklara karşı İslami duyarlılığımızı geliştirmeliyiz. Emrolunduğumuz gibi ‘müstakim üzere dost doğru olmalıyız.’ Eğilip bükülmemeliyiz. Sabırla namazı kılmalıyız. Bizlere yaklaşan ya da bizlerde var olan kötülükleri, bizlerin iyilik ve tövbeleri yok edecektir. İnsanlar ve arkadaşlarımız arsında bozgunculuk yapanlara engel olmaya çalışmalıyız. Refah ve zenginlik bizleri aldatmamalıdır. Dün varlığı ile övünen birçok kimsenin bugün nana/ekmeğe muhtaç olduğunu unutmamalıyız. Varlık, zenginlik ve fakirlik bir imtihan vesilesidir. Nefislerine zulüm edenler, Allah’ı terk edip azgınlaştıran zenginliğin peşine düşenlerdir. Makam, mevki ve unvan elde etme adına kin ve kibir sarmalına tutunarak ahlaki değerler yok sayılmamalı, onur, izzet ve şerefimizden asla ödün vermemeliyiz. Şeytan ve askerlerinin müminler için apaçık bir düşman olduğu bilinciyle hareket etmeliyiz. Gaflete bir an dahi düşmemeliyiz. Daima uyanık ve diri olmalıyız.
İyi bildiğiniz, ihtisas sahibi olduğunuz konu ya da konularda mütevazı olup geçmeyiniz. Hz. Yusuf’u hatırlayın! Hz. Yusuf dönemin Mısır Kralına; “Beni hazinelerin başına getiriniz. Şüphesiz iyi koruyan, iyi yöneten ve güvenilir biriyim,” dedi. Demek ki bir yönetici; bilgi, beceri, liyakat, edep ve hikmet sahibi, güvenilir, mütevazı, ahlaklı ve dürüst kişiler arasından özenle seçilmelidir. Gençlerimize güvenmeliyiz. Ancak kaldıramayacakları yükün altına sokmak olumsuz sonuçlar doğuracağı muhakkaktır. Bundan dolayı gençleştireceğim derken çocuklaştırmamalıyız. Yazıyı Sadi Şirazi’nin şu sözüyle sonlandıralım; “Sadece alıp verdiğimiz nefes için Allah’a ne kadar şükretsek, bu nimetin hakkını eda edemeyiz.”
Vesselam.
Yorumlar14