Özel Öğretimle Genel Başarı Sağlanabilir mi?

.

  • GİRİŞ26.01.2019 09:25
  • GÜNCELLEME28.01.2019 08:43

Globalleşme ile birlikte ekonominin, insanların, fikirlerin, düşüncelerin, hizmetlerin ve malların uluslararasında karakterize edildiği, eğitimin metalaştığı bir dönemi yaşamaktayız. Küresel ekonomide yarışın içinde olmayan toplumlar eskisinden daha yoksul, geri kalmış, zihnen ve fikren daha fazla sömürü alanı içinde olacaklardır. Bu durum geri bıraktırılmış ülkeler için yaşamsal bir sorundur. Kapitalist paradigmalarla da bunu aşmanız mümkün değildir. Bu sorunu tetikleyen en önemli unsur, küreselleşen eğitimin bir parçası olmaktan haz almak ve medet ummaktır. Bilgiyi kaynağından öğrenme, kullanma, yönetme ve oluşturacağımız eğitim ve öğretim sisteminin “batının epistemolojik egemenliğine meydan okuması” örgün, yaygın, mesleki-teknik ve yetişkin eğitimi gibi bütün alanlarda değerlerimize, pratiklerimize ve hedeflerimize uygun bir stratejiyi geliştirerek küreselleşmenin bize yönelik sıkıntılarını aşabiliriz. Böyle bir perspektiften hareketle, eğitimde (özel ve kamu) dünya trendlerini çok iyi tahlil ve gözlemle ülkemizde devlet ve özel okulların kurumsallaşması, aralarındaki rekabeti geliştirme ve yaygınlaştırma hayati bir önem taşımaktadır. Bu tarihsel yaklaşımı ifade ile birlikte, bugün ülkemizde uygulanan özel öğretim programı üzerinde değerlendirme yapmanın çalışmalara ışık tutacağına inanmaktayım.

 

 

Ülkemizde kurumsallaşmış özel öğretim kurumları başta olmak üzere diğer özel okullar, eğitim ve öğretimde ciddi bir yük üstlenmiş, destekleyici ve geliştirici bir işlevi yerine getirmiş, devlet okullarındaki ikili eğitim yükünü hafifletmiş, derslik başına düşen öğrenci sayısının azaltılmasına katkı sağlamıştır. Ticari kaygılardan ziyade kaliteli eğitimi ön planda tutan, kitap ve yayınlarını hazırlayabilen, sistemi, finansı ve muteber insan kaynaklarını doğru eğiten ve yöneten okullar başarılara imza atmıştır. Fakat eğitim-öğretimden ziyade ticari kazançları ön plana alan ve yüksek kâr hesapları yapan okullar da uzun ömürlü olmamıştır. Özel öğretimde 2023 planlanırken, stratejide yapılacak hatanın düzeltilmesinde sıkıntılar yaşanacağını, kuruluşuna müsaade eden MEB ve özel okul kurucu ve yöneticileri iyi hesaplamalıdırlar. Yeterli derecede finansı ve alt yapısı olmayan kişi ya da kurumlara “Özel okul” açma izni verilmemelidir. Okulun fiziki yapısı kadar mali yapısı iyi incelenmeli ve en az 3-4 yılını finanse edecek mali bir yapıya, akara sahip olmalıdır. Arz talep dengesinin gözetilmemesi, yanlış lokasyon, işi bilememe, gereğinden fazla okullaşma, işletme hataları gibi sebeplerle kontenjanını dahi dolduramayan özel öğretim kurumlarının varlığına şahit oluyoruz. Ancak kurumsal alt yapısını tamamlamış köklü özel öğretim kurumlarında bu neviden endişeler söz konusu değildir. Veliler, her açıdan gönül huzuru içerisinde çocuklarını bu okullara vermektedirler. MEB, söz konusu bu endişeleri gidermek adına, nasıl ihale usulünde “teminat alınması” varsa, bu alanda da bankaya “teminat mektubu” verilmesini şart koşabilir. Ancak bu düzenlemeler; Anadolu sermayesi olarak tanımlanan küçük ve orta ölçekli eğitim yatırımcısını engelleyecek bir durumu oluşturmamalı. Böyle bir durumda eğitimde tam rekabet koşulu ortadan kalkarken tekelci bir yapılanmaya dönüşme tehlikesi göz ardı edilmemelidir. Bu durum söz konusu sıkıntıları önemli ölçüde engelleyebilir. Bu yüzden kapanan okullar sebebiyle; öğrencilerin okul arayışları, velinin huzursuzluğu, yönetici, öğretmen ve çalışanın maaşının verilemeyip işine son verilmesi gibi durumların son zamanlarda çoğaldığını gözlemlemekteyiz.

2018-2019 eğitim ve öğretim yılı itibariyle Türkiye genelinde 13 bin 697 özel okul bulunduğunu ifade eden Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, ‘tüm özel okullarda kayıtlı öğrencilerin toplam öğrenci sayısına oranının (açık öğretim hariç) yüzde 2.53 iken 2018-2019 eğitim ve öğretim yılında bu oranın yüzde 8.2’ye yükseldiğini’ ifade etti. Bu da özel okullarda okuyan öğrenci sayısının 1milyon 476 civarında olduğunu göstermektedir. Örgün eğitim içerisindeki özel okulların toplam okul sayısına oranı ise %18’dir. Özel okul oranlarına, eğitim kademelerine göre bakıldığında bir önceki seneye göre en fazla artışın özel liselerde olduğu görüldü. 2016-2017’de bu okulların, Ortaöğretim Genel Müdürlüğü ( OGM)’ne bağlı okullar içindeki oranı %43 iken, 2017-2018’de %45.6’dir.  Özel temel liselerde sınıf seviyelerine göre öğrenci sayılarına bakıldığında, en çok öğrencinin 12. Sınıfta olduğu görülmektedir. 2017-2018 eğitim-öğretim yılında 97.236 öğrenci temel liseye nakil oldu (MEB 2018 verileri). Bu rakamlar özel eğitim ve öğretimin son yıllarda önemli bir ivme kazandığını göstermektedir. ‘Türkiye’de toplam 962 temel lisede yaklaşık 240 bin öğrenci eğitim almaktadır. 30 bin civarında yönetici ve öğretmen, 10 bin çalışan personel bulunmaktadır. Türkiye’deki liselerin içinde özel temel liselerin payı %30 civarındadır’. Bu bakımdan özel öğretimde kaldırılması planlanan teşviklerin, bu yıl kayıt olup devlet desteği alan öğrencilerin mezuniyetine kadar devam etmesi uygun olacaktır. “2018 Yılı Performans Programı’nda, özel okul öğrencilerine yönelik eğitim ve öğretim desteği ve organize sanayi bölgelerinde ve bu bölgelerin dışında okuyan özel mesleki ve teknik eğitim öğrencilerine yönelik teşvik için toplam 1.509.024.000 TL ayrıldığı paylaşılmakta. 2017-2018 eğitim-öğretim yılında da 75.000 öğrenciye eğitim-öğretim desteği verildi. İlk defa destek verilen öğrenci sayılarına bakıldığında, destek verilecek 24.000 öğrencinin temel liseye kayıt yaptıranlar olduğu görülüyor. Temel liselerin 2018-2019 Eğitim-Öğretim yılı sonu itibariyle dönüşümünü tamamlayacağı, tamamlayamayanların kapatılacağı düşünülürse, bu okullara eğitim-öğretim desteğinin devam etmesi soru işaretleri meydana getiriyor” (ERG.2018). Ayrıca özel eğitim kurumlarında KDV indirimine gidilmesi hem okullaşma oranını hem de öğrenci sayılarının artmasına vesile olacaktır. Eğitimin yabancı sermayeye açılması gerektiğine inanıyorum. Zaten uluslararası bazı eğitim kurumlarıyla, özel ve kamu sektörü iş birliği içerisinde. Böylelikle eğitimin kalitesi yükselir, milyarlarca liranın yurt dışına akması kısmen önlenir, rekabet ve kalite artar.

 

 

Eğitimde kalite ve verimliğin artması, özel sektörün eğitime özendirilmesi, okul öncesi eğitimin mecbur edilmesi de göz önünde bulundurularak eğitim iş yükünün hissedilir ölçüde özel sektörle paylaşılması, yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi imkânının değerlendirilmesi “Vizyon 2023” hedeflerine ulaşabilmek açısından önemli bir çalışma olacağını düşünüyorum. Özel öğretim kurumları denince; akla sadece okul öncesi, ilköğretim, akademik lise gibi örgün öğretim kurumları gelmez. Aynı zamanda mesleki ve teknik liseler, imam hatip liseleri, sanayici ve işadamları tarafından işletilen eğitim kurumları da bu kapsamdadır. Bu bağlamda şu hususların gerçekleştirilmesi özel öğretimin geleceği açısından oldukça önemlidir:

Özel okulların elektrik, su, vergi, haberleşme ve SSK destek pirimi gibi hususlarda, kamu okullarıyla aynı paralelde tutulmalı ve özel okullar aleyhine negatif bir durum bulunmamalıdır. Özel okullarda çalışan emekli öğretmenlerden alınan SSK destek pirimi kesintileri kaldırılmalıdır. Bu durum deneyim ve birikim sahibi öğretmenlerden yararlanmanın önündeki en büyük engellerden birisidir. Kamu ve özel okullarda çalışan öğretmenler, öğretmen olarak asalete geçmede, kariyer ve performans ölçütlerinin uygulanmasında, idareciliğe atanırken aranan kıdem ve benzeri hususlarda hem eşit oranda değerlendirilmeli, hem de sektörler arası yatay ve dikey geçişlerde her hangi bir hak kaybına uğramamalıdır. Ders araç-gereçlerin ithalinde vergi muafiyeti sağlanmalıdır. Kamu okullarındaki birim öğrenci harcamalarının %50’sinden az olmamak şartıyla bir meblağ, çocuğunu özel okullara gönderen öğrenci velilerine ödenmelidir. Vergi muafiyetinden faydalanması bundan hariç tutulmalıdır.”

MEB, yukarıda değindiğimiz konularda güçlü bir irade beyanı ortaya koymalı. Evrensele hitap eden İslami bir kimliğin inşası için acilen yola koyulmalıdır. Bu durum Müslüman olmayanları yok sayma anlamı taşımaz. Özel okulların güçlü bir şekilde var olması önerdiğimiz hususların hayata geçmesiyle mümkün olacaktır. Gelişmiş ülkelerde olduğu üzere, eğitim iş yükünün hissedilir ölçüde özel sektöre özendirilmesi, yabancı sermayeye açılması imkânlarının değerlendirilmesi “Vizyon 2023” için önemli bir çalışma olacağını düşünmekteyim.

Vesselam.

Yorumlar6

  • Ismek serkan 5 yıl önce Şikayet Et
    Özel okul da eğitim konusuna doğru çözümler ve bakış açısını dikkat çekmişsiniz mehmet hocam. Kaleminize sağlık hayırlı günler dilerim
    Cevapla
  • Halil ARIKAN 5 yıl önce Şikayet Et
    Hocam kamu ve özel okulların toplumun eğitim ve öğretimi arasındaki farkı güzel analiz etmişsiniz Allah razı olsun. Hocam lakin tam bir sistemleşip istikrarlı şekilde gidebilirde. Türk eğitim sistemi her alanda her sene yeni müfredatlarla yoluna devam ettiğinde bir türlü öğrencinin sisteme alışmasında hep kaybı oluşmaktadır.inşaallah bu 2023 vizyonunda bu hatalar daha tekerrür etmezde eğitimin kalitesi bundan sonra geçmişte yaşanan hatalara düşülmeden devam eder .Gelecek daha güzel ahlaklı gençlik yetiştirilmesi umuduyla selamlar saygılar.
    Cevapla
  • İsa dilek 5 yıl önce Şikayet Et
    Özel öğretim konusunda sorunlar ve çözümler, haklı bir bakış ile ortaya konmuş...
    Cevapla
  • Lokman 5 yıl önce Şikayet Et
    Kaleminize ve yüreğinize sağlık Müdürüm. Allah'a emanet olunuz.
    Cevapla
  • Emrah polat 5 yıl önce Şikayet Et
    Hocam 2009-2017 arası özel okul öğretmenliği ve dershane ogretmenligi yapmış biri olarak özellikle bu rekabet oluşturma durumu özellikle değerlendirilmeli. Özel eğitimin çok problemi var. Benim fikrim öğretmenlik yaptığım dönemdeki eğitim anlayışından hiç memnun değildim. Öğrencilik yillarimdaki eğitimin daha kaliteli olduğunu düşünüyorum. Bu konu hakkında çok söyleyeceklerim var. Çok doluyum, ben tepkisel olarak hiç birşey yapamıyoruz. İstişare kültürü bizde çok zayıf... Hatta not dediğimiz şey ölçme aracı olmaktan çıkarılmıştı. Yeni bisey yapacağım diye olanı da yıktık.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat