Kiminle nereye kadar?

.

  • GİRİŞ20.01.2018 09:12
  • GÜNCELLEME20.01.2018 09:12

Türkiye ile ABD, AB ve Rusya ile NATO arasında bir güven bunalımı söz konusudur. 

Maalesef bu konuda ABD, Rusya ve AB ile NATO yetkilileri ne verdikleri sözleri yerine getirmiş ne de vaatlerini tutmuşlardır. 

ABD ile ilgili sadece birkaç örnekle yetineyim. 

Türkiye ile ABD arasında suçluların iadesi anlaşması olduğu halde Amerika, FETÖ’nün başı F. Gülen’i ve yandaşlarını Türkiye’ye teslim etmemiştir. 

Başkan Trump, ABD öncülüğündeki DEAŞ karşıtı koalisyon Rakka operasyonu sonrası DEAŞ yenildiğinde askeri birliklerini geri  çekeceğini duyurmuştu. Şimdi DEAŞ yok, ancak aynı Başkan Trump ve diğer ABD yetkilileri “Suriye’de istikrar sağlamaya devam edeceğiz” diyerek çekilmeyeceklerini belirtiyorlar. 

Rusya, İran, Türkiye liderleri arasındaki Soçi zirvesini takiben 24 Kasım 2017  ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında gerçekleşen telefon görüşmesinde Başkan Trump,“YPG’ye silah desteği kesilmesi konusunda talimatımı verdim” demiş ancak telefon görüşmesinden 2 gün sonra ABD, YPG’ye TIR’lar dolusu ağır silah ile zırhlı araç gönderdi.

Bir yanda Suriye’nin Kuzeyinde terör örgütünü devletleştirmek üzere silahlandırıp eğitiyor, diğer yandan “terörle mücadelede Türkiye’nin yanındayız” diyecek kadar aldatıcı ve ikiyüzlü politik tavır içindedirler. 

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ve Başbakan Sayın Yıldırım ile Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu,  ABD tarafından yapılan açıklamaların, kendilerini tatmin etmediğini somut olarak adımlar atılması gerektiğini defalarca dile getirmişlerdir.

Benzer  ‘güven bunalımı’  zaman zaman Rusya ile de yaşanmaktadır.  

Rusya, bir yandan Şam yönetimine destek verirken diğer yandan Suriye’yi bölmek ve Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden terör örgütleriyle işbirliği içindedir. 

Türkiye ile Suriye ve bölgede önemli ortak politikalar yürüten Rusya bölücü terör örgütü PKK ve Suriye kolu PYD/YPG’nin irtibat büroları üzerinden açık- gizli bağlantılar kurmaktadır. 

Türkiye’nin Suriye’nin Kuzeyindeki terörist faaliyetlere yönelik operasyona en çok karşı çıkan ülke oldu. 

GÜVENİLİR LİDER KRİZİ

 ‘Güven’ her işin başında gelir. 

Güven; ciddiyet, tutarlılık, itimat ve samimiyet gerektiren temel bir

kişilik özelliğidir.  

Güven hem kişisel hem toplumsal hem de siyasal ilişkiler bakımından büyük öneme sahiptir. 

Her insanda olması gereken ‘güvenilir olma’ meziyeti, bilhassa yüksek makam sahiplerinde özellikle bulunması istenir ve beklenir.   

Güvenilen bir lider veya devlet adamı olmak için her şeyden önce vaatlerini, ciddiyet ve samimiyetle yerine getirmek, tutarlı, ilkeli ve izzetli olmak önemli bir gerekliliktir. 

Çünkü güven aynı zamanda “adalet, hukuk ve ahlak” demektir. 

Devletler arası görüşmelerle ve anlaşmalarda güven temel esastır. Devlet adamları güvenirlikleriyle değerlendirilirler. Onların verdikleri sözler ve vaatler, yazılı bir anlaşma gibi kabul edilir. 

Nitekim, geçmişten günümüze siyasi ve diplomasi literatüründe devlet ve devlet adamlığı güven üzerinden muhatap alınır.  

Demek ki, günümüzde dünya, çok ciddi bir şekilde liderler ve devlet adamlarına  güven krizi ile karşı karşıyadır. 

TÜRKİYE KENDİNE GÜVENMELİ

 Türkiye müttefiklerine ve komşularına güven duymak istiyor ama bunun karşılığı olmadığı açıktır. 

Çünkü, verilen sözler tutulmuyor, yani ‘güven’ yok. 

Türkiye, ABD, AB ve Rusya’nın yanında NATO ile de çok ciddi görüşmeler gerçekleştirdi. 

Güvenliği ve egemenlik haklarının gereği Afrin ve Fırat’ın doğusundaki terör unsurlarına karşı operasyon başlatmakta kararlı olduğunu bildirdi.  

Emperyalist güçler, Türkiye’nin haklılığını bildikleri halde bu operasyona engel olmaya çalışıyorlar. 

Halbuki; Amerika ile NATO içinde müttefikiz, Rusya ile Suriye’de ciddi ilişkiler içindeyiz. Ancak çıkarlar söz konusu olduğunda ne müttefikliğin nede ciddi ilişkilerin bir anlamı kalmadığı açıkça görülmektedir.  

Suriye’yi bölüşen bu emperyalist güçler her zaman olduğu gibi şimdi de ilkeler ve değerler üzerinden değil, çıkarlar yani sömürü politikaları üzerinden hareket etmektedirler. 

Demek ki; Türkiye yapmaya hazırlandığı Afrin operasyonunda hiç kimseye güvenmemeli.

Türkiye’nin donanımı ve kabiliyet gücü,  terör unsurlarının yuvalarını dağıtmaya muktedirdir. Yeter ki, birlik ve beraberliğimizi koruyalım ve kendimize güvenelim.

Yeniakit

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat