Yeni kitabım

  • GİRİŞ14.10.2015 08:15
  • GÜNCELLEME15.10.2015 08:21

Ramazan günlerinde kaleme aldığım yeni kitabım "Huyu Suyu Güzel Çocuk" hızlı bir şekilde aramıza girdi.

Çocuk büyütmek tarih boyunca hiç kolay olmadı ki!

Çocuk sahibi olacağını öğrenen anne baba adaylarına, içlerinden geçen ilk duygunun ne olduğunu sorduğumda;

"İster kız olsun isten erkek fark etmez, yeter ki huyu suyu güzel olsun." Cevabını duyuyorum.

Ancak gelin görün ki; günümüz anne babası, at yarışına dönmüş yaşam şartlarında çocuk yetiştirmek için uğraşırken "insani değerlere" sahip, huyu suyu güzel çocuk yetiştirmeyi ihmal ediyor maalesef.

Güler yüzlü olsun isterken, somurtkan çocuk yetiştiriyor.

Merhametli çocuk yetiştirmek isterken zorba çocuk yetiştiriyor.

Yardımsever çocuk yetiştirmek isterken, bencil çocuk yetiştiriyor.

Doğru sözlü çocuk yetiştirmek isterken, yalan konuşan çocuk yetiştiriyor.

Güvenilir ve dürüst çocuk yetiştirmek isterken, hırsızlık yapan çocuk yetiştiriyor.

Barışçıl çocuk yetiştirmek isterken, saldırgan ve kavgacı çocuk yetiştiriyor.

İşte "Huyu Suyu Güzel Çocuk" adlı son kitabımda, güler yüzlü, merhametli, yardımsever, doğru sözlü, dürüst, güvenilir ve barışçıl çocuk yetiştirmenin yollarını gösterdim. Ve insani değerlerle bezeli, kaliteli, ruh sağlığı yerinde çocuklar yetiştirmenin püf noktalarını, örnek vakalarla anlattım.

"Huyu Suyu Güzel Çocuk" kitabımı öyle doğal ve öyle anlaşılır bir dille hazırladım ki, uygulamakta hiç mi hiç zorlanmayacaksınız.

Örnek vakalarla anlatmaya çalıştım. Yirmi yıla yaklaşan mesleki tecrübemden dökülenleri kaleme aktardım, oradan satırlara.

Kitaptan bir kesit paylaşayım dilerseniz?

 

Somurtkan Çocuk

- Oğlum, insanı çıldırtma!

- ...

- Vallahi kafayı yiyeceğim... Ya sabır! Ya sabır!

Masanın altından yarı korkar, yarı titrek halde minicik gözlerini kocaman kocaman açarak annesine bakmaya çalışan Mert, sırtına çarpan sandalye kenarı darbelerinden korunmaya çalışıyordu.

"Annem bana çok kızdı. Ortaya çıkarsam beni dövecek." diye düşünen endişeli zihni, annesinin "Çık ortaya, kızmayacağım tamam..." sözlerini duysa da inanmasına engel oluyordu.

5 yaşında henüz. Daha çok küçük! Annesi niçin inanmak istemiyor aslında evde olup bitenlere üzüldüğüne! Evin içinde bir şeyler dönüyor. Annesi kızgın, gözlerini silebileceği her köşede ağlıyor. Babası yoğun iş temposuna aldırmaksızın erkenden gelmeye başladı. Karı koca hiç olmadığı kadar konuşuyor. Anne babalar konuştuğunda ortaya gülücükler çıkmaz mıydı? Niye gülmüyorlar? Her sohbetin arkası evde ilginç bir koku oluşuyor sanki. Yemek gibi değil, dondurma gibi değil, bayramda dedesinin aldığı tarçınlı kurabiyeler gibi hiç değil. Havada üzüntülü bir koku var.

Mert hissediyor; ama adını koyamıyor. Elinden gelen tek şey somurtmak.

Somurtunca da annesi kızıyor!

- Küçük bey! Hiç bir laf etmeyecek miyim ben sana?

- ...

- Mert! Yahu çocuğum bir şey söylemedim! Kardeşine niçin vuruyorsun dedim, sordum sadece. Böyle kenar köşe saklanman çok yanlış. Çok ayıp. Hiç yakışıyor mu sana böyle davranmak. Çık hadi konuşalım...

Çıt yok. Kızarak oğluna ulaşamayacağını anlayan annesi, tarz değiştirmeye karar verir:

- Ayy ayy benim güzel oğlum neredeymiş? Benim oğlum çok akıllı. Böyle saçma sapan davranışlar yapmaz, anneden saklanılmayacağını bilir. Hem kocaman erkek adam oldu. Bebekler saklanır değil mi benim güzel oğlum?

- ...

- Hadi bekliyorum. İnat etme artık, çık dışarı. Yüzüne güzel bir gülümseme al ve yanıma gel hadi. Konuşalım, anlaşalım, öyle surat asıp saklanmakla sorunlar çözülmez.

Niye çıksın ki? Geçen gün olanlar aklına geldi Mert'in. Annesi, odasını toplamadığı için bağırıp azarlamıştı. Hâlbuki toplamaya başlamıştı Mert. Annesi telefonla konuştuğu için onun odada topladığı diğer oyuncakları görmemişti. İçeri girdiğinde Mert'in toplamaya devam ettiği kalan döküntüleri görüp bağırmıştı. O zaman da suratı asılmıştı Mert'in. Küsüp arka odaya dolabın kenarındaki boşluğa saklanmıştı. İçinden gülmek gelene kadar oradan çıkmak istemiyordu.

Annesi, şu an olduğu gibi çıkmasını, kızmayacağını söylemişti. Mert ortaya çıktığında o kadar çok kızmıştı ki. Mert çok ağlamıştı.

"Anneler niye yalan söyler?" diye düşünmekten kendini alıkoyamamıştı.

"Acaba Furkan'ın annesi de yalan söylüyor mu?" diye geçirmişti içinden.

Cesareti olsa annesine "Hani kızmayacaktın? Söz vermiştin. Niye kızıyorsun bana anneciğim?" diye soracaktı ama owww annesi daha çok kızıyor o zaman!

Annesini öyle çok seviyor ki. Ya beni bir daha sevmezse, diye korkuyor. Annesine aklındaki bir sürü şeyi söyleyemiyor. Aklından geçen bir sürü soruyu soramıyor. Hepsini içinde biriktiriyor. Bir gün yeterince büyüdüğünde, annesi onun sesini daha çok duyduğunda sormak için sabırsızlanıyor.

"Annanem anneme hiç kızmıyor. Keşke benim annem annanem olsaydı..." diyor masa altında gizlenmeye çalışırken.

Sesinin dışarı çıkmasına aldırmaksızın kendi kendisine söyleniyor "Annem çok kızdı. Beni dövecek. Ne kadar çok kızmayacağım diyorsa o kadar çok kızıyor sonra. Daha iyi saklanmalıyım."

...

Ayten Hanım'ın ilk seansta anlattığı bu sahne, yıllardır pek çok anneden dinlemeye alıştığım malzemelerle dolu.

"Orta iletişim" halli güzel bir aile.

Baba kendi işini yapıyor. Otuzlu yaşlarda.

Anne ev hanımı ve otuzlu yaşların ilk yarısında. On yıllık evlilikleri boyunca önemli sorunları olmamış. Her ailede olabilecek mini tartışmalar ve anlaşmazlıklar dışında zorlukları yok. Görünen en sıkıntılı hal, babanın eve geç gelmesi. Karı koca arasında ortaya çıkan olası gerginliklerin ana kaynağı, babanın fazlaca işkolik olması. Gerçi Ayten Hanım artık bu duruma alıştığını, konu ile alakalı tartışma yaşamaktan sıkıldığını, tartışmaların ve gözyaşlarının eşini eve getirmediğini söylüyor.

Mert ailenin ilk çocuğu. İlk birkaç yıl çocuk düşünmedikleri için, Mert evliliklerinin beşinci yılında dünyaya gelmiş. Çocuklarını bilinçli yetiştirmek istedikleri için bu gecikmeyi tercih edilmiş.

- Mert'le ilgili sorunlarınız ne zaman başladı? Bu saklanmalar, somurtmalar?

- Son bir kaç aydır böyle. Daha öncesinde bu tür huyları yoktu. Şimdi ağzımızı açmaya korkuyoruz. Ne söylersek huysuzlaşıyor, ağlıyor, surat asıp saklanıyor.

- Minik adam...

- Ahh sormayın! Babasının yapmadığı kaprisleri yapıyor. İlerde evlendiği kişi yandı. Bu şekilde giderse kızcağız bırakıp babasının evine kaçar. Kim ister ki böyle bir koca?

- Neyse ki buradasınız. Evlenme yaşına kadar toparlarız.

Gülüşüyoruz. Ve Ayten Hanım anlatmaya devam ediyor:

- Kardeşi iki yaşında. Hiç öyle kıskançlık ve benzeri sorunlar yaşamadık. Kardeşine karşı çok merhametlidir. İyi huyludur. Son zamanlarda ne oldu anlamadım.

- anlıyorum...

- Ya gerçi biraz asık suratlı bir hali var. Somurtkan bir çocuk. Çok erken konuştu, erken yürüdü. Ama asık suratlı halleri kime çekti bilmiyorum. İnanın bezdim oğlumun bu asık suratlı halinden. Bende de alerji oldu galiba, çocuk suratını asınca bende sinir diye bir şey kalmıyor. Deliriyorum artık. Hayır ne var surat asacak anlamıyorum ki? Anlasam!

- Birlikte anlarız, çözümlemeye çalışırız merak etmeyin. Peki, son zamanlarda oğlunuzun ruhsal durumunda değişiklik olmasına neden olacak şekilde bir durum oldu mu?

- Yok olmadı.

- Ailede bir ciddi bir hastalık, ameliyat, cenaze. Sizin ruh halinizi değiştirecek bir durum?

- Aa evet. Anneme birkaç ay önce teşhis kondu. Kötü huylu denildi. Tedaviye başladık. Durumu iyi aslında şu an. Tabii ilk anda çok korktuk, hastane işleri koşturmaca. Bunların hiç birisini Mert'e yansıtmadık. Ben yanında hiç ağlamadım örneğin. Hep gizlice ağladım. Sonuçta zor bir durum, Allah kimseye yaşatmasın. Annemle aram çok iyidir benim. Onu kaybetme kaygısı dengemi ciddi anlamda bozdu.

- Geçmiş olsun.

- Sağolun. Söylediğim gibi, Mert'e hiç bir şey yansıtmadık. Üzüntümüzü kendi içimizde yaşadık.

...

Zihnime ilk çivilenen ifadeyle başlamak istiyorum.

"Söylediğim gibi, Mert'e hiç bir şey yansıtmadık."

Acaba? Yani sizce gerçekten Mert'e hiçbir şey yansıtılmadı mı?

Bence yansıtıldı.

Nereden mi anladım? Sandalyelerin altında saklanan Mert, annesinin annelik tavrını çevresindeki hiç kimseyle değil, öncelikle "annane"siyle kıyaslıyor dikkat ettiniz mi? "Keşke annanem benim annem olsaydı" cümleleri onun havada kokladığı ilginç üzüntü kokusunun bilinçdışı keşfedilmiş gerçeği! Bu çocuk annanesine bir şeyler olduğunu biliyor! Anneannesinin ciddi sağlık sorunları yaşadığını hissediyor. Annesinin gizli ağlamalarının kaynağının nereden geldiğini minicik duygularıyla anlamlandırıyor.

Ve hiç olmadığı kadar somurtuyor... verebildiği en doğal ve çocuksu tepkisiyle annesinin acısına eşlik etmeye çalışıyor.

...

Ve ardından diğer bölümler sıralanıyor. Çocuk niçin somurtkan olur? Somurtkanlığın altında neler yatıyor? Ve en son olarak; Çocuklarınızın güler yüzlü olması için onları nasıl büyütmeniz gerekir?

Eğlenceli bir kitap oldu. Bol örnekli, okurken "Ayy tıpkı ben!" diye çığlık atacağınız öykülerle dolu.

Okumanız ve okutmanız ve uygulamanız dileğiyle.

Sevgiyle kalın...

 

Mehtap KAYAOĞLU (Psikolojik Danışman &Psikoterapist)

Yorumlar4

  • leyla 7 yıl önce Şikayet Et
    yarin ilk isim kitabinizi almak olacak.Dort kizim var.4 ay 4 yas 12 yas ve15 yaslarida.Cok zorlaniyorum.insaAllah kitabinizdan faydalanirim.Cok tesekkurler
    Cevapla
  • kübra 8 yıl önce Şikayet Et
    Ayyy çok güzel üç çocuğum var kızlarim ikiz birde oğlum var mutlaka alip okumaliyim
    Cevapla
  • Arzu 8 yıl önce Şikayet Et
    İkiz çocuklarım var ikiside oğlan ömrümü yediler hocam
    Cevapla
  • melisa tuana 8 yıl önce Şikayet Et
    muhteşem güzel olmuş.iki tane cocugum var.Bu yazdıklarınız bana cok yardımcı olacak.Yüreginize sağlık...
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat