Sahibinden demokrasi

  • GİRİŞ25.11.2014 10:53
  • GÜNCELLEME26.11.2014 10:27

Davutoğlu burada yaptığı konuşmada, başta kamuda ayrımcılık iddiaları olmak üzere Alevilerin tüm demokratik taleplerini  içeren açılım sürecinden bahsetti.

90 yıllık resmî söylem ve icraatları düşünülünce, sadece bu paragraf bile pek çok ilk ve azımsanamayacak oranda  “iyi niyet” içeriyor. Ben Cumhuriyet tarihi boyunca sistematik ayrımcılıkla ve daha kötüsü katliamlarla terbiye edilen Alevilerin büyük çoğunluğunun bu adımı önemsediğini düşünüyorum.

Zaten sadece Alevileri değil, toplumun çoğunluğunu oluşturan gayrimüslimleri, Kürtleri ve dindarları da ötekileştiren ceberut devlet zihniyetindeki değişimin başka bir yolu da yok.
Devlet “çevreye” hapsedilip, siyasetin ve ekonominin “merkezinden” itinayla uzak tutulan kesimleri tanıdığını söyleyecek. Bu söylem çerçevesinde yürütülen politikaları açıkça reddettiğini kamuoyu önünde deklare edecek. Yaşanan acılar için özür dileyecek. Ardından da kolektif hafızalardaki yaraları saracak, açığı “telafi” edecek pozitif ayrımcılık reformlarını hayata geçirecek.

Buna karşın devletin bu hamlesinin muhatapları da, sürece eleştirileri ve önerileriyle katkı yapacaklar. Ancak burada önemli olan, söz konusu kesimlerin açılan diyalog zeminini tanımaları ve meşruiyetini kabul etmeleri. Zira kentte tüm aktörlerin oyunun kurallarını kabul etmesinden ibaret olan demokrasilerde, toplumsal yüzleşme süreçleri için başka bir mecra ve yöntem yok.

İstemezükçü cephe kazan kaldırdı

Dün muhafazakâr bir Başbakanın, tabanındaki kimi unsurların eleştirilerini göğüsleyerek attığı bu cesur adımın basındaki yankılarının izini sürdüm. Gariptir “istemezük” naraları, muhafazakâr camiadan ya da Alevileri temsil eden kesimlerden değil, ulusalcılardan ve daha az ulusalcı sol kesimlerden gelmişti.

Kimi, Başbakanın neredeyse oy alamadığı bir kesime yönelik bu açılımını ve jestlerini “siyasi rantçılığa” bağlıyordu. Oysa siyaset başka neydi ki? Ayrıca, bir iktidar partisinin seçim vaadi olarak demokratik hakların iadesini önermesi sevinilecek bir durum değil miydi? İktidarın, eşit ve açık siyaset kanallarında seçmenin demokratik araçlarla ikna edilmesiyle değil, zora dayalı devrimle elde edilmesini meşru gören bir zihniyete bunları anlatmak imkânsız elbette.

Bir diğer istemezükçü ise, Dersim Katliamı yıllarında kıyımdan övgüyle bahseden gazetesinin köşesinde, maksimalistlik oynuyordu. Sivil demokratik anayasa ve eşit yurttaşlık gibi, tüm Türkiyelileri bağlayan reformların, sadece Alevileri ilgilendiren ve Başbakanın bir günlük ziyaretinde çözülebilecek sorunlar olduğunu ciddi ciddi iddia eden yazar, “inanmayın” diyordu.
E tabii, yazarımız ve gazetesi, şimdiki iktidarın demokratik çözümünü küçümsemekte haklılar. Öyle ya,  o yıllarda Alevilerin “halledilmesi” için Hitlerin "nihai çözümünü" önerenlere göre hükümetin açılımı o kadar da “nihai” değil.

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat