Kenardaki mahalle büyüklerine…

.

  • GİRİŞ12.06.2017 07:17
  • GÜNCELLEME12.06.2017 07:26

Bizim çocukluğumuzun mahalle kültüründe mahalle büyükleri vardı. Diğer bir deyişle “Akil insanlar” hemen her konuda çıkan anlaşmazlıklara olgun üslup ve tavırlarıyla çareler arar ve kavgalı insanları yatıştırırlardı.

Mahalle kültürü sizlere ömür…

Lakin o mahalle kültürünü şimdilerde özlemeyen var mı?

Sözü medya mahallesindeki kavgaya getirmek istiyorum. Üzülerek belirtmeliyim ki son aylarda şahit olduğumuz kavgaları üzüntüyle takip ettik. Hiç kimse mahalle kültürünün o engin hoşgörüsünü aklına getirmedi, kırgınlıklar ve kızgınlıklar dağ gibi büyüdü.

Oysa hiç gerek yoktu.

Mahallenin bir ak saçlısı çıkıp da bu kavga edenleri bir kenara çekip, kallavi bir kahve eşliğinde onları barıştırmaya, ortalığı yatıştırmaya yeltenmedi bile! Oysa oldukça saygın insanlar vardı medyamızda bir zamanlar...

Devir “bana ne” devrine doğru evrildikçe “sana ne” diyenlerin de sayısı artıyor.  Bu tartışmalar özellikle hükümete yakın medyada gerçekleştiği için hükümet de zarar görüyor, medya da, medya mensupları da… Doğal olarak toplum da…

Oysa toplumun en entelektüel kesimi medyadır.

Bir dava birlikteliğinin, bir fikrin, bir ideolojinin insanları bu hataya kesinlikle düşmemelidir. Eskilerin “kol kırılır, yen içinde kalır” sözünü çok severim ben. Hata insana mahsustur, yanlış insancadır. Hiç kimse kusursuz değildir, beşerdir şaşar insanoğlu.

 “İnsan kısadır” diyor şair bir şiirinde.

Kısa olduğunu, kısa düşündüğünü, kısa davrandığını ve kısa yaşadığını bilen ve bunun farkında olan kaç kişi vardır? Kâinat defterini doğru okuyan insanlar ne kadardır?

Koskoca kâinatı, insanın hatalarını, haksızlıklarını,  insan eliyle yapılan çirkinlikleri, kötülükleri, tek başına düzelteceğini sanır insan.

Hayalleri uzun, kendisi kısadır insanın.

Yeryüzünde her nerede bir çirkinlik, bir günah ve çarpıklık varsa insandandır. Dünyada güzellik de çirkinlik de insan eliyle yaşam kadehine doldurulur. İnsan kadar alçalabilecek ve yükselebilecek olan bir başka canlı daha yoktur.

Geçtiğimiz gün artık eskisi gibi iyi niyetli, ümitvar, huzurlu ve insana karşı inançlı olmadığımı, olamadığımı düşündüm. Yüreğim sızladı birden, aklıma bir yığın keder yığıldı. Bir arkadaşıma tam bunu anlatıyorken elindeki şiiri uzattı bana. Tam da düşündüklerimi özetleyen ve anlatan bu şiir alıp götürdü o edebiyatın gizemli dünyasına.

Haydar Ergülen’in "İnsan Kısadır"  adlı şiiriydi bu.

“Babaannem derdi ki: İnsan kısadır oğlum

Ve bilmezden gelir kısalığını, bilseydi,

Yarışmazdı yollarla, göğe evler yükseltmezdi

Nazlı babaannem sözü de uzatmazdı ısrarı da

Az söyler, usul böyle, bir söylerdi bir de…

Adamın kötüsünü piyade, sözün fazlasını şiir

Yaparlar derdi, piyade olduğumu da gördü, şiir yazdığımı da…

Onu yitirince anladım kısacıkmış her şey, insan kısaymış ağaçtan, ikindiden, elmadan, güneşten, kardan, yağmurdan…

Çok uzatma diyor şiiri kimse anlamaz ve ömrün de uzamaz bundan,

Anladım ama ne zaman harflerinden de kısaymış aşk,

Bazen yazıncaya kadar geçiyor, bazen zaman alıyor…

Zaten kaç harf ki insan!”

İşte bu kadar…

Değmez kırmaya, dökmeye, incitmeye… Herkes kısa olduğunu bilmeli aslında. Kırılmak istemeyen kırmamalı, incitmemeli, vurmamalı bin bir yerden.

Ah mahalle büyükleri, şöyle bir kalksanız ayağa ve bu sözleri siz söyleseniz, siz anlatsanız ve siz haykırsanız diyorum.

Yorulmadınız mı oturduğunuz yerden?

Meryem Aybike Sinan-Haber7

meryemaybike@gmail.com

Twitter:@aybikesinan

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat