Ve sen bir kalpsizmişsin Mona Roza!

  • GİRİŞ18.02.2013 09:09
  • GÜNCELLEME18.02.2013 09:09

Oynasın, hatta film de çevirsin, sahnelere de çıksın hiçbir şey demiyoruz. Bu onun en doğal bireysel hakkıdır. Lakin üzerindeki “Mona Roza” kimliğini aldığımızda sıradan bir hanıma da böyle büyük teklifler götürülmesine çok da alışkın değiliz. Yani muazzez Hanımın böyle teklifler alması da tesadüfî olmasa gerek.

Mona Roza üzerinden para kazanma pek hoş gelmiş Hanımefendiye ki hemen de gelen teklifi kabul etmiş, oynamış. Açıkçası söyleşisindeki şu paragrafı okuduğumda gözyaşlarına boğuldum ve Üstad adına hayli hayıflandım ve içlendim. Çok gücüme gitti bazı ifadeleri. Bu hanımın şu kibrine bakınız:

“Okul yıllarında da bana olan ilgisini fark etmiştim; bu şiiri yazdığını da biliyordum ama ben aynı yakınlığı duymamıştım. Belki bir yerde karşılaşırsak bir merhaba derim. Allah hepimize uzun ömür versin.

“Ben aynı yakınlığı duymamıştım!” sözü gerçekten de talihsiz bir cümle. İlgi duymamış olabilirsin, sevmemiş de olabilirsin ancak bu kadar kırıcı olup bunu dile getirip söylemek zorunda mısın bu saatten sonra?

Bir insanın büyük aşkına, onun duygularına, onun yüreğine bundan daha büyük bir darbe vurulabilir mi? Böyle katı ve yüreksiz insanların aşk anlayışları, hayatı algılayışları ne enteresandır!

Ona yakınlık duymadıysan, aşkını kabul etmediysen, onun sana kazandırdığı o isimden de nemalanmayacaksın! Böyle mülakatlar vermeyeceksin! Para karşılında reklam filmlerinde oynamayacaksın! Sağda solda Sezai Karakoç bana âşıktı demeyeceksin! Piyasaya çıkmayacaksın!

Zira sıradan emekli bir hukukçusun sen!

Belli ki üstadımız bir taşa söylemiş bu şiiri! Taşa yazmış!

Şahsen bendeniz bundan böyle bu şiiri okurken Anadolu dağlarındaki herhangi bir taşı anımsayarak okuyacağım. Aşk duygusu duyguların en ulvisidir lakin aşkın muhatabı da buna değmelidir! Aşkın bir fiyatı vardır, sevilen kişi bu fiyata değmiyorsa kaldırıp atacaksın yüreğinin çok ırağına. Taştan, çakıldan daha katı, daha boş ve daha cevhersiz böyle yürekleri hangi aşk dergâhına, bargâhına ve hangahına kalbul eder ki?

Artık bu ismi üstadın ismine iliştirmeyelim diyorum.

Aşkına sahip çıkmamış, onu yüreğinin en mutena yerine saklayamamış, onu koruyamamış, ona gereken ihtimamı gösterememiş, onu hayatının tacı yapamamış kişiyi de fazla şımartmayacaksın! Kendini nimetten sayan böyle şahıslara duygu adına bütün kapılarını, pencerelerini, baca ve dehlizlerini sonuna kadar kapatacaksın! Ne adlarını, ne sanlarını, ne kendilerini bir daha anmadan yürek mezarlığına gömüp üzerine bir Fatiha bile okumayacaksın!

Yani pisi pisine ölmüş sayacaksın!

Ya da Necip Fazıl'ın “Yattığım Kaya” şiirinde söylediği dizelere kulak kesilip sabredeceksin:

“ Ey gönül gidenden ümidini kes!

Kaçan bir hayale benziyor herkes.

Sanki kulağıma gaipten bir ses:

Buluşmalar kaldı mahşere diyor”

Karakoç Üstadımız muhatabını şiirleştirerek bayraklaştırmıştır!

Keşke bu şiiri bir taşa, uçan bir kuşa, kıpırdayan bir yaprağa, baş kaldıran bir mor menekşeye, hafiften esen rüzgâra, yağmura umutlanan bir buluta yazsaymış! Böyle aşksız ve şevksiz insanları, edebi eserlerin altın kanatlarına yüklemek, sonsuz bir saltanata boğmak edebiyata haksızlık olur. 

Aslında aşk'a, sevgiye ve sadakate de haksızlık olur. Aşk paraya, pula, mevki ve makama, şana şöhrete, yalana, dolana, ihanete satıldığı gün temelli bitmiştir sayacaksın.

O kişiyi pisipisine ölmüş sayacaksın!

“Men de Mecnun'dan füzun âşıklık istidadı var

Âşık-ı sadık menem Mecnun'un ancak adı var”

Karakoç Üstad, tıpkı Fuzuli'deki aşk istidadı nedeniyle bir vasıtaya ihtiyaç duymuş ve o vasıtada ne yazık ki “karşılıksız çek” çıkmıştır. Sevmeyi bilen, aşkı bilen, aşkın manasını anlayan kişi için karşıdaki kişi bir vasıtadır. O vasıta olsa da hoş olmasa da! O aşk hep olur ve o ateş hep yanmaya devam eder.

İşte bu Hukukçu Teyzemiz, Üstad için böyle bir vasıta olduğunun bile farkında değildir muhtemelen.

Burada kaybeden Üstadımız Sezai Karakoç değildir. Asıl kaybeden, böyle edebi değeri yüksek bir eser yazmaya değer görülmüş kişinin, aşkını piyasa sürerek ederini düşürmüş olmasıdır.

Bu hazin hikâyeden benim çıkardığım şey şudur: Bu aşkın varlığı bize bu yüzyılda da üstad gibi büyük bir yüreğe sahip insanların hala yaşadığına olan inancımızı biledi. Sahiden, günümüzde de Karakoç gibi Üstatlar aşklarını, sevdalarını sonsuzluğa düşürüp kayıt altına alabiliyormuş dedirtti!

Yaşı kemale erip de yüreği kemale erememiş böyle aşk muhatapları olsa da bu o erdemli insanları gittikleri, yürüdükleri ve yüreklerini koydukları yoldan alıkoymaz inşallah.

Muhabbetle Kalınız.

Meryem Aybike Sinan- Haber7

meryemaybike@gmail.com

https://twitter.com/maybikesinan

meryemaybike.sinan@facebook.com

Yorumlar45

  • seherkap 7 yıl önce Şikayet Et
    benim de var böyle bir şiirim..öğrenci iken eşim yazmış. . ne zaman eşime kızsam açıp okurum..geçer..evet aşıklık bir istitâddir. ben ancak minnet duyarim her okudukca..zira er var vezir eder; er var rezil eder.saygılar.
    Cevapla
  • turgut1 11 yıl önce Şikayet Et
    sükunet,meveddet ve rahmet üzerine. 1 -sükunet (sakinleşme):ayakları yere basmayanların sakinleştirildiği bir aşama..yapay bir sakinleştirici değil,doğal bir sakinleştirici.dışardan insülin değil vucudun doğal insülin üretmesi gibi işidoğal olana bağlamak.yani meşru zeminde sakinleşmek..harama batmadan,ona ihtiyaç duymadan.. 2- meveddet (karşılıklı sevgi):şiirde örneği olduğu gibi karşılığı olmayan değil,bir birlerini tamamlayıcı sevgi..hem seven hem sevilen anlamına gelen vedud isminin atmosfere hakim oluşu..ihanetin değil,muhabbetin ekseni.. 3- rahmet (merhamet):esirgeme,kendi haline kendi kaderine bırakmanın tersine müşfik olarak ilgilenme..gençliğin güzelliğin ve kuvvetin arkasından gelen türlü dertlere,sıkıntıya karşı düşene el uzatma....bu sayılanlar evliliklerde rabbin lütfu olan hallerdir.tıpki anne adayının doğurmasına karşılık memeden sütün gelmesi gibi..illaki evlilik olacak ki bu üç rahmet olabilsin..
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • turgut1 11 yıl önce Şikayet Et
    yorumların geldiği nokta "şiir mi kıymetlidir insan mı"?? 2. karakoçun şiiri gençliğin dalgasıdır.yani genç gönülde karadeniz fırtınası gibi amansızlık evresidir...bu şiir emekleme dönemi şiiridir...3 evreye sıralı geçiş var..1-teskun 2- meveddet 3-rahmet...çılgınlığın,hızlı kan dolaşımının,ve salgı bezlerinin tavan yaptığı deyim yerindeyse atletik dönem,teskun aşaması ile sükunete erer.uçuk kaçıklık yerini dinginliğe sakinete,sukuna bırakır..kısa süreli değil de uzun süreli sukunetler evlilik ile olmaktadır..21.yüzyılın avrupa (rum) merkezli hayat tarzına karşı..rum suresi 21. ayette geçen sıralama.."kendisi ile sükun bulasınız diye türünüzden eşler yaratması ve aranızda meveddet ve rahmet kılması onun ayetlerindendir.bunda düşünen kavimler için ayetler vardır" rum21..mevedded karşılıkı sevgidir allahın vedud esmasının eseridir ve rahmet ise şefkat ver merhameti ifade eder ki bu esma da hastalık ve sair durumlarda devreye girer.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • turgut1 11 yıl önce Şikayet Et
    yorumların geldiği nokta "şiir mi kıymetlidir insan mı"?? 2. karakoçun şiiri gençliğin dalgasıdır.yani genç gönülde karadeniz fırtınası gibi amansızlık evresidir...bu şiir emekleme dönemi şiiridir...3 evreye sıralı geçiş var..1-teskun 2- meveddet 3-rahmet...çılgınlığın,hızlı kan dolaşımının,ve salgı bezlerinin tavan yaptığı deyim yerindeyse atletik dönem,teskun aşaması ile sükunete erer.uçuk kaçıklık yerini dinginliğe sakinete,sukuna bırakır..kısa süreli değil de uzun süreli sukunetler evlilik ile olmaktadır..21.yüzyılın avrupa (rum) merkezli hayat tarzına karşı..rum suresi 21. ayette geçen sıralama.."kendisi ile sükun bulasınız diye türünüzden eşler yaratması ve aranızda meveddet ve rahmet kılması onun ayetlerindendir.bunda düşünen kavimler için ayetler vardır" rum21..mevedded karşılıkı sevgidir allahın vedud esmasının eseridir ve rahmet ise şefkat ver merhameti ifade eder ki bu esma da hastalık ve sair durumlarda devreye girer.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • turgut1 11 yıl önce Şikayet Et
    yorumların geldiği nokta "şiir mi kıymetlidir insan mı"??. şiir mi yaşamalı insan mı?? şiiri mi yaşatmalı insanı mı?şiirle kişi yüzleştirilince şiirin onuru mu kişinin onuru mu korunmalı? biraz daha olayı büyütelim, allahın ilahi muhataplığında şiir mi kıymetli insan mı?..bana göre yeryüzünün tek başına şiiri insandır.yerde ve gökte olanlar insan emrine amade kılınmış.ve bu musahhar kılınma insanı ilahlaştırmak için değil,"elestü bi rabbikum" sorusuna muhatap insanı,verdikleri "kalu bela ve şahidna" söz çizgisinde tutmak içindir...güzel bir söz şiir gibidir ve şiirlerde güzel bir söz olmak durumundadır..şiir;kalp,dil ve gözün gördükleri karşısında haleti ruhiyede bıraktıkları izlerdir.şiir,haleti ruhiyede ki izlerin kelama dökülerek anlaşılır kılınmasıdır..kelam,kalem ve beyan üçlüsünün yeryüzünde sadece insana verilmiş ayrıcalığıdır..li yunzire men kane hayyen:diri olanları uyarman için.anlamına hizmet etmiyorsa,emekliyoruz demektir
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat