Gül'ün tavrı, Erdoğan'ın yolu

  • GİRİŞ21.04.2014 09:19
  • GÜNCELLEME21.04.2014 09:19

Daha açık ifadeyle “siyasal fitne” kapısını kapattı. Gül'ün kalitesine, tarzına ve tavrına yaraşır bir çıkış olmuştur. Böyle yapmakla siyasi açıdan değersizleşmiş olmadı, bilakis daha da büyüdü...

Gül, temel meselenin ne olduğunu en iyi bilen kişilerden birisi olarak; içinden geçilmekte olan karar sürecinden geride hasar, kırgınlık ve belirsizlik kalmamasına özen gösteriyor. Sonuçta, AK Parti'nin kurucusu, ilk başbakanı ve bütün kritik dönemlerde önemli rol oynayan değerli bir aktörüdür. Partinin, daha geniş tanımıyla hareketin ve davanın böylesine değişim noktalarında zayıflaması ve güç kaybetmesine yol açmamanın her şeyden daha önemli olduğunu bilecek kadar sorumluluk sahibidir.

ANAP'laşma temennisi

Malum... En başından beri AK Parti'nin kaderinin ANAP gibi olacağını dair tahmin ve beklentiler vardı. ANAP gibi iki seçim aldıktan sonra gerilemeye başlayacağı ve ardından da Cumhurbaşkanlığı seçimleri eşiğinde de partinin kamplaşarak küçüleceği hesaplanıyordu. Hem muhalefet hem de medya ANAP metaforuna o kadar güvendi ki başka bir şey yapmaya gerek duyulmaksızın AK Parti'nin kendi kendine erimesini umut ederek seneler geçirdi.

İlk eşik 2007'deki Cumhurbaşkanlığı seçimiydi... 367 skandalına kadar varan büyük bir sistem geriliminin gölgesinde yaşanan seçimler, AK Parti'ye zarar vermek şöyle dursun güçlendirdi. Erdoğan, yolun başında basit bir hamleyle Gül'ü aday göstererek hem planları bozdu hem de maksimum siyasi faydayı elde etmeyi başardı. O gün hem yakışan, hem de siyasi fayda içeren tercih Gül'ün Çankaya'ya çıkmasında yatıyordu. Öyle de oldu...

Bugün ise, zamanın ruhu Erdoğan odaklı bir siyaseti dünden daha fazla kaçınılmaz kılıyor. Üzerinde sorumluluklar var. En başta geleneksel siyasal paylaşımı adaletli hale getirmek; yani muhafazakar-dindar kitlelerin sistemden hak ettikleri payı almaları gerçeğini kurumsallaştırmak gibi ağır bir sorumluluk var. Buna ilaveten, 2023 vizyonu içinde Kürt sorununun çözümünden, paralel yapının tasfiyesine kadar her biri çok ağır ve önemli süreçler bulunmaktadır. Erdoğan'ın riyaseti olmaksızın bu süreçlerin üstesinden gelebilmek mümkün değildir. Zira, seçmen teker teker bu sorunların çözümü için Erdoğan'a yetki vermiş ve sorumluluk yüklemiştir. Erdoğan da gayet tabii ki bunun farkında. Kendisinin en güçlü potansiyel aday olduğu Cumhurbaşkanlığı'na artık alenen “başkanlık makamı” olarak tanımlamasının sebebi de budur. Seçimin hemen ardından çıkacağı Çankaya'yı sorumluluktan kurtulma yeri olarak görmek gibi bir yolu seçebilmesi mümkün olmadığına göre, o makamı sorumluluklarına uygun bir şekilde dizayn etmekten başka yolu yoktur.

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYIN!

Mustafa Karaalioğlu-Star Gazete

Yorumlar1

  • cihank_37 10 yıl önce Şikayet Et
    Ak Parti ve Erdoğan. Ak Parti ye dışardan bakıldığında görünen tek başına Erdoğan. Pek haksızda sayılmaz bunu böyle görenler çünkü gelen tüm saldırılara karşı koyan, vücudunu partiye siper eden Erdoğan. Ama işin arka kısmını gören yok. Danışmanlar yardımcılar bakanlar bürokratlar arkada siper olan vücuda destek olarak bir sürü insan var. Ak Parti başından beri planlarına göre şekillenen bir siyaset yürütüyor. Planlarının ne olduğu 2011 den beri daha netleşti ki bu saldırıların sebebi de budur. Paralel falan hikaye esas netleşen planlar birilerinin işine gelmedi. Kimin işine gelmedi derseniz bunlar kesinlikle uluslararası yapılar olduğu ortada. Bunların neci olduğunu tahmin edersiniz herhalde. Şimdi önemli olan fitne fesatın partiye daha doğrusu davaya sirayet etmesini engellemektir. Eğer fitne bulaşırsa parti parçalanır dava aldığı yoldan yıllarca geriye gider.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat