Devleti kuran irade

.

  • GİRİŞ12.06.2019 11:04
  • GÜNCELLEME12.06.2019 11:04

Dervişin fikri neyse zikri de odur, misali biz de söz konusu ettiğimiz meseleleri daha ziyade dolaştığımız mekânlardan devşiriyoruz.

“İstanbul Tekkeleri” belgesel programını çekerken Yenikapı Mevlevihanesi’nde epeyce çalıştık. Topkapı surları dışında, oldukça geniş bir araziye kurulmuş, etrafı duvarlarla çevrili bu mevlevihanenin ziyaretçisi pek fazla değil. Yine de ağaçlı avlusunda dinlenirken bizleri görüp merak saiki ile gelenler oldu.

Bunlardan biri 25-30 yaşlarında, Adıyamanlı mı, Malatyalı mı, Siirtli mi olduğunu şimdi hatırlayamadığım bir genç.

Avluya edeple girdi, binalara, mezarlara saygıyla baktı, bize de aynı tavrı gösterdi. İki eliyle ellerimizi kuvvetle sıktı, tasavvuf terbiyesi görmüş bir hal ile hatırımızı sordu.

Mevlevihanenin boş ve bakımsız hali kendisini çok üzmüştü. (Çok şükür geçen zaman içinde bu muhteşem ecdat yadigârı ihtimam ile restore edilip yenilendi).

— İstesek burayı bize verirler mi, diye apansız sordu...

Şaşırmış, biraz da hayretle gülümsemiştik.

— Ne yapacaksın burayı, dedim..

Fütursuz cevapladı:

— Sıvarız, boyarız, bakımını yaparız. Artık yurt mu olur, Kur’ân kursu mu olur, Müslümanlara yarayışlı bir yer olsun...

— Sen buranın ne olduğunu biliyor musun?

— Yoo...

— Burası Türkiye’nin en büyük mevlevihanesi, dört yüz yıllık tarihi var.

— Daha iyi ya, sahip çıkarız işte...

— Ne iş yapıyorsun sen..?

— Eminönü’nde çiğ köfte satıyorum.

— Dükkânın, yerin var mı?

— Seyyarız abi, sizi de beklerim ha, çiğ köftemizi başkalarının yaptığına benzetme...

Hayretimiz katbekat artmıştı. Bir seyyar çiğ köfteci koca mevlevihanenin ihyasına talip oluyordu.

— Yahu sen bu koca binayı istiyorsun ama, bu büyük bir iştir, nasıl gözün kesti buna.. Yapabilir misin?

— Hele versinler, üç günde işe çıkarırız burayı.. Sen hiç merak etme abi, yapar çatarız Allah’ın izniyle...

Pilava kaşık, keçeye pala sallayarak Viyana önlerine kadar giden cedlerimizi düşündüm. O cevher, o ruh kuvveti, yüzyılların içinden süzülerek gelmiş, şu karayağız gencin kalbine konmuştu.

Delikanlıya buranın devlete ait olduğunu, öyle ha deyince kimseye verilemeyeceğini, verilse bile aslına uygun olarak ihya edilmesinin hayli zor olduğunu falan anlattık.

Bu zorluk ve engeller onu tatmin etmemişti. Aynı saygıyla kalktı, aynı sevgiyle ellerimizi sıktı, çiğ köfte davetini tekrarladı, geçip gitti... Belli ki o da gazi-derviş cedlerinin cihad ahlakını ve gücünü ruhunda bir potansiyel olarak taşımakta.

Bu potansiyeli kaç zamandır, hangi çıkmaz sokaklarda, yad ve yaban yollarda harcayıp durduk. Bitmemiş, tükenmemiş olduğunu görüyoruz.

YENİŞAFAK

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat