Sıfır sorun mucizesi..

Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı’ndan gelme bir başbakan. Bu Türkiye için büyük imkan ve fırsat.

  • GİRİŞ02.10.2014 07:34
  • GÜNCELLEME02.10.2014 07:34

Davutoğlu, bakanlığı döneminde başlattığı “komşu ülkelerle sıfır sorun” politikası ile tarihe geçmiş ciddi bir devlet adamı.

“Komşu ülkelerle sıfır sorun” politikası, Türkiye’yi devletler oyununa  soktu ve büyük gelişmelere yol açtı. Bu politika, sadece ülkemizin değil, yeni dünyanın da yolunu çizdi. Bazılarının “sıfır sorun”u hafife alması, alay etmesi, gerçekte bu politikanın önemini saklama çabasıdır.

ABD ve Batılı müttefikleri, Türkiye’nin başarıyla yürüttüğü “komşu ülkelerle sıfır sorun” politikalarından hiç hoşlanmadılar. “Sıfır sorun” politikalarını tersyüz edebilmek, Türkiye’nin aleyhine çevirmek için her yolu denediler de. ABD ve Batılı müttefikleri, “Arap Baharı” süreci ile aradıkları fırsatı bulduklarını sandılar ama Türkiye’nin aklının, gücünün ulaşacağı yere onların hayali bile erişemiyordu. “Sıfır sorun” politikası, mucizevi bir güç kazandırdı ülkemize.

Sıfır sorun politikaları, Türkiye’nin bölge ülkeleriyle bütünleşme çabasıydı. Yönetimler buna yanaşmasa da Müslüman halklar hazırdı. Dolayısıyla “sıfır sorun” politikası iki katlıydı: Tabanda Müslüman halklarla kaynaşmak, bütünleşmek.. Tavanda, yöneticiler arasında da diyalog, işbirliği ve dayanışma sağlıyordu. Bölgenin istikrarsızlaştırılması üst katı yıksa da tabanda sıfır sorun politikası işlemeye devam etti; günümüze kadar gelişerek geldi.   

Unutmamak gerekir ki bölgedeki statüko, Batılıların Osmanlı Devletini yıkarak topraklarımız üzerinde ihdas ettikleri yapay devletlerden oluşuyordu. Halk hala İslam milletine mensup hissediyordu kendisini ve başına musallat olan ve zulümden başka bir şey görmediği gayri meşru yönetimlerden kurtulmak istiyordu zaten. Statükonun bozularak istikrarsızlık ortamı oluşturulması durumunda ise Türkiye’nin tabanda bölge halklarının çıkarları ile kendi çıkarlarını uzlaştıran politikalara yönelmesi zor olmayacaktı, nitekim öyle de oldu. Günümüzde Türkiye, Irak ve Suriye’yle tavanda, toplumlarından kopuk, Batı işbirlikçisi kabuk yönetimlerle bazı mevzii ve geçici sorunlar yaşıyor. Türkiye’nin tabanda Irak ve Suriye’nin halklarıyla geleceğe yönelik sağlam temellere dayanan bağlar, ilişkiler kurduğu ise bir gerçek.

Türkiye’nin İslam milleti için sığınılacak, başvurulacak yegâne ülke konumuna geldiği bir vakıadır. İslam coğrafyasındaki ezilmiş ve sömürülen halklar, ABD ve Batılılardan bağımsız, özgün iç ve dış politikalar izleyebilen Türkiye’yle barışçı yöntemlerle diyalog içine girmek istemektedirler. İslam milleti, dünya güçleri karşısında Türkiye’nin öncülüğünde dayanışma içinde hareket etmek zorunda olduğunun farkında. 

Sıfır sorun politikaları güden Türkiye, statükonun devam etmesi halinde yönetimlerle tavanda dönüştürücü ilişkilerle bütünleşmeyi sancısız gerçekleştirmeyi deniyordu. Statükonun bozulması, bölgenin istikrarsızlaştırılması, mevcut sınırların ortadan kalkması durumunda da, bölge halklarıyla zaten köprüler kurulmuş olduğundan bölge yine Türkiye’nin kontrolünde olacaktır. Bölge lideri küresel bir güç olarak Türkiye, komşusu olan halkların güvenliklerini sağlayabilecek,  haklarını savunabilecek, menfaatlerini koruyabilecek güçteki yegâne ülke olduğunu tüm gelişmelerde göstermektedir.

Dolayısıyla Türkiye her halükârda bir şekilde bölge halklarıyla İslam medeniyetinin inşasında bütünleşebilir.  Türkiye bu konumunu koruyup sürdürebildiği sürece bölge halklarını İslam medeniyeti hinterlandına katabileceği gibi ekonomik cazibesiyle de çekim alanı içine alabilir. Çünkü Türkiye “sıfır sorun” mucizesi sayesinde İslam ülkeleriyle en azından Avrupa Birliği benzeri bir oluşuma gitme potansiyeline de sahiptir.

Sıfır sorun, kardeşlik, dayanışma ve bağımsızlık demek İslam milleti için. Dünya güçleri için ise Türkiye’nin sıfır sorun politikaları kabusa dönüşmekte..

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat