Saddam’ın İdamının 10. Yılında..

  • GİRİŞ20.12.2016 07:21
  • GÜNCELLEME21.12.2016 07:26

2003’te ABD işgalinde, Saddam Hüseyin, on yıl önce, 30 Aralık 2006’da Irak’ta asılarak idam edildi. Bu idamın mesajı alınabildi mi?

ABD işgalinde devrilen Saddam Hüseyin’in 2003’te yakalandıktan sonra sorgulamasını yapan CIA ajanı  John Nixon, “Başkanı Sorgulama: Saddam Hüseyin’in Sorgusu” (Debriefing The President: The Interrogation Of Saddam Hussein) adını verdiği kitabında, Saddam’ın kendisine, “Irak’ı yönetemeyeceksiniz, Başarısız olacaksınız çünkü Irak’ı tanımıyorsunuz. Dilini, insanını, tarihini ve kültürünü bilmiyorsunuz. Çok yakında Irak’ı yönetmenin ne kadar zor olduğunu siz de anlayacaksınız!” dediğini yazdı.  Kitabında, tarihin Saddam’ı haklı çıkardığını savunan eski CIA ajanı Nixon ayrıca ABD’nin işgalden önce ortaya attığı iddiaların Saddam Hüseyin tarafından kesin bir dille reddedildiğini aktardı.

2004 yılının Nisan ayında ABD öncülüğündeki koalisyon güçleriyle El Kaide, Mehdi Ordusu ve Baas partisi taraftarları arasında çatışmalar yaşandı. Çatışmalarda bin 342 Sünni ve Şii savaşçı hayatını kaybederken, koalisyonun kaybı 383 olarak açıklandı. 2003 yılında yakalanan Saddam Hüseyin Amerika’nın atadığı geçici hükümetin yönetiminde yargılanmış ve 1982 yılında Duceyl’e 148 Iraklı Şii’nin öldürülmesinden sorumlulu tutularak 5 Kasım 2006’da idama mahkum edildi. Saddam Hüseyin 30 Aralık 2006’da asılarak idam edildi. Nixon, Saddam’ın ayrıca “Irak hükümetinin El Kaide bağlantıları var” iddiasını reddettiğini ve 11 Eylül saldırılarına hiçbir şekilde destek vermediğini kitabında belirtti. Nixon’a göre Saddam 11 Eylül saldırılarını Amerika ve Irak ilişkileri açısından yeni bir sayfa olarak gördü. ABD yönetiminin 2001’de meydana gelen saldırıdan sonra köktenciliğe karşı vereceği savaşta Ortadoğu’da seküler bir yönetim olarak Irak’a daha fazla güveneceği Saddam’ın düşünceleri arasında bulunuyormuş.

Bıtıcı bir lider olan Saddam Hüseyin, ABD yönetiminin 2001’den sonra değişen dış politikası ekseninde ABD - Irak’la ilişkilerinin gelişeceğini umuyor. Irak, “Ortadoğu’da seküler bir yönetim” olarak ABD için ideal bir partner olacakmış.

Kitabın en dokunaklı yanı, Batıcıların ABD ve Avrupa ülkelerinden bu naif beklentileri. Batıcıların bu naif politika ve beklentileri, ülkelerinin başına hep büyük felaketleri çağırdı. Saddam Hüseyin, dünyanın siyasal gelişmelerini doğru okuyamadı; ABD’nin Irak, Suriye, Suudi Arabistan, İran ve Türkiye’ye parçalayabilmek için İslam ülkesinin kalbini cehenneme çevireceğini öngöremedi.  Günübirlik politikalarla ve Batı’dan boş beklentilerle devlet yönetti. ABD sırtını sıvazlıyor ve silah veriyor diye İran’la on yıl savaştı. ABD, Avrupa devletleri ve Rusya’yla kurduğu ittifaklara güvenme gafletinin faturasını da canıyla ödedi.

Saddam Hüseyin, on yıl önce, 30 Aralık 2006’da asılarak idam edildi. Onun idamı, bölge ülkelerine gözdağı oldu. Batıcılık, tek seçenek görülmeye başlandı.

İslam milleti, birlik olup emperyalizmi İslam ülkesinden kovmak yerine, BMGK üyesi ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin arasında denge politikalarında vakit kaybetti; her bir İslam ülkesi, bu beş devletten birinin ya da bir kaçının vesayetinde güvenlik ve gelecek aradı.

Ne var ki bu BM’yi merkeze koyma ve dünya güçleri arasında denge politikaları, artık İslam ülkesindeki hiçbir problemi çözmüyor. Aksine her geçen gün ağırlaşan tarih koşullarında İslam birliği daha da zorlaşıyor.

 

Yorumlar1

  • Yaren 7 yıl önce Şikayet Et
    Ne güzel açıklamışsınız,kaleminize sağlık.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat