Terörün yol haritası

.

  • GİRİŞ04.01.2017 07:32
  • GÜNCELLEME05.01.2017 07:28

Reina başta olmak üzere tüm terör olaylarının hedefinde provoke etmek istedikleri Batıcı, Alevi ve laik kesim var.

Reina saldırısının elbette iç ve dış bağlantıları, iktidara, muhalfete ve topluma verdiği mesaj vardır.

Reina katliamındaki bir takım işaretler kavranabilirse, geleceğe ilişkin kimi öngörülerde bulunulabilir.

1960’tan beri Türkiye’de dikey ve yatay olmak üzere iki eksende terörle fay hatları oluşturulmaya çalışıldı. Dikey olarak İslamcı/sünni ile Alevi/laik kutuplaşmaları üzerinden gerginlik yaratılmaktadır. Yatay olarak da Türk ile Kürt kutuplaşmaları üzerinden toplum gerilmeye çalışılmaktadır.

Yatay hat, bir sosyal/politik fay hattı olarak o kadar çalışma ve çabaya rağmen derinleştirilemedi. İslam’ın kana dayalı politikayı geçersizleştirmesi bu yatay fay hattı çalışmalarını akameti uğratmaktadır.

Son terör olayları, dikey fay hattında propaganda ve ajitasyon çalışmaları olarak boy gösteriyor.

Reina, üst sınıfların, burjuvanın ve burjuva turistlerin gittiği bir eğlence merkezi. Terör olayında üst sınıfların gittiği bir yer seçilerek, aslında alt sınıfların sempatisi veya hayırhah bir desteği, tarafsızlığı veya ilgisizliği amaçlanmış olabileceğini söylemek büyük saflık olur. Belli çevrelerde Reina katliamının “yaşam tarzı”na ya da “laiklere” yönelik olduğu yönündeki değerlendirmeler sık sık dile getirilmektedir.

Bu durum, Reina katliamının Batıcıları, “laikler”i harekete geçirme amacı güttüğüne işaret olabilir. Reina saldırısının amacının laikleri ve Alevileri provoke etmek olduğu hemen fark edilmektedir.  

“Laik”, “zengin burjuvazi”, “eğitimliler” ve “kentliler” söylemi üzerinden yürütülen bir terör ekseni apaçık görülüyor.

Terör eylemi için seçilen yerin, Reina’nın Beşiktaş’ta olması dikkat çekicidir. Yahya Kemal Bayatlı’nın İstanbul’daki “Ezansız Semtler” dediği ilçelerden Beşiktaş ve Kadıköy’ün 1960 sonrasında terörle politize, daha doğrusu provoke edilmeleri sözkonusudur. İstanbul’un az çok “laik yaşam tarzı”nın sürdürüldüğü mekanlar olarak tanımlanırlar. Buna Taksim’in bulunduğu Beyoğlu, Şişli ve Bakırköy de eklenebilir. Buralarda hala Avrupai bir hava vardır.

Beyoğlu ve Taksim, Gezi olaylarının patladığı yerdir.  Gezi’nin iki ayağı daha vardı: Kadıköy ve Beşiktaş. Bu ikisi bir bakıma Taksim’in ve Gezi’nin hinterlandıydı; Yoğurtçu ve Abbasağa parkları Gezi provokatörlerinin geri çekildiği sığınaklar olmuştu. 

Uluslararsı güçler, Beşiktaş, Beyoğlu ve Şişli’de,  hinterlandı olan Kadıköy ve Bakırköy’de özel çalışma yapmaktadır.

İstanbul üzerinde tezgahlanan bölme oyununu şehirlerde de sahnelenmektedir. Her seçimde, Ankara ile birlikte “sahil kesimi” olarak adlandırılan İzmir ve Antalya seçmeni, “Gezi ruhunu yaşayanlar” ya da “laikler” olarak tanımlanmaktadır ve buralar laiklerin kalesi olan şehirler olarak söz edilmektedir. Unutmayalım ki 15 Temmuz başarısız darbe  girişimi de, İstanbul, Ankara ve İzmir üçgeninde planlanıp gerçekleştirildi.

Önümüzdeki günlerde, uluslararası terör örgütlerinin, PKK, FETÖ ve IŞİD’in hedefinde muhtemelen Batıcılar, Aleviler ve laikler bulunuyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi laiklerin yoğun olduğu stratejik yerler, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonraki muhtemel hedefler arasında olacaktır. Çünkü Reina başta olmak üzere tüm terör olaylarının hedefinde provoke etmek istedikleri Batıcı, Alevi ve laik kesim var.

Stratejik bakımdan en önemli yerler, Kadıköy ve Beşiktaş’tır. Buralar ayağa kaldırılınca, İstanbul ayağa kalkacak, dolayısıyla Ankara, İzmir ve Antalya zaten kendiliğinden ayağa kalkacaktır.

Bugün İstanbul neyi konuşursa, yarın Türkiye onu konuşur.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat